Bir başbakanın "Bundan böyle trafik kazasında ölenler de ‘şehit sayılacak’ demesi, sizce de acayip değil mi?" diye sormuşlardı.
Bu bağlamda "şehid"den neyin kastedildiğini anlamak için Başbakan’ın şu konuşmasına bakalım:
"Terör şehitlerine malum bizim desteğimiz var. Aileden daha önce bir kişiyi, birinci derecede yakınlığı olan bir kişiyi işe alıyorduk, şimdi onu inşallah ikiye çıkarıyoruz" dedi. Terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine yapılan yardımlarla ilgili yeni bir düzenlemeye gidileceğini de söyleyen Erdoğan, "Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nda talimatını verdik. O da şu: Terör kurbanı olan, teröristler tarafından öldürülenlerin ailesine de aynı yardımı devlet olarak vereceğiz. O öldürülenleri de biz şehitler sınıfında mütalaa ediyoruz. Aynı şekilde o aileden de devlette istihdam sağlayacağız" dedi.
Bu ifade açık olarak "laik devlette şehid"i tanımlıyor ve bunlara yapılacak farklı muamele; yani yardım ve bazı ayrıcalıklardan söz ediyor.
Laik devlet, hayatını şu veya bu şekilde kaybeden bir kimsenin din yönünden şehit olup olmadığı ile ilgilenmez ve bu konuda bir hüküm de veremez. Ama bazı ölülere, dünyada yapılacak işlem, şan ve şeref, ailesine yapılacak yardım… bakımından şehit demiş olabilir; nitekim cumhuriyet devri boyunca "hava şehitleri" başta olmak üzere bu ifadeyi duyageldik. Aşağıda din yönünden şehid kime derler sorusuna cevap vereceğim. Dine göre şehit sayılmayan ölülere, dini referans almayan bir devletin şehit demesi bir örf sayılabilir ve bu örfü icad eden bugünkü Başbakan değildir. Eğer tepki gösterilecekse bu gerçeğin göz önünde tutulması gerekir.
"İslam’da şehid kime derler" sorusuna şu cevabı vermiştim:
Fıkıh kitaplarında şehidler üç kısma ayrılmıştır:
1. Dünya ve ahiret şehitleri (dünyada yıkama, kefenleme, namaz ve defin bakımından, ahirette ise o aleme mahsus nimetler ve ödüller bakımından şehit muamelesi görenler): Bunlar, Allah’ın sözü (dini, hükmü) en üstün ve hakim, inkarcıların sözü de en aşağıda olsun diye savaşan, hiçbir dünya menfaatini amaçlamayan, düşmana arkasını döndüğünde (kaçarken) değil, taarruz ederken, savaşırken ölenlerdir.
2. Dünya şehidi: Meşru olmayan maddi menfaat elde etmek, şöhret ve şan sahibi olmak, gösteriş yapmak gibi dünyalık amaçlar için savaşırken ölenler. Bunlara dünyalılar şehid muamelesi yaparlar ama ahirette bu rütbeden mahrum olur.
3. Ahiret şehidi (Dünyadaki işlemlerde değil, ahirette şehid muamelesi görecek olanlar): Savaşta olmadan, haksız yere (hakkını savunurken, zulmen) öldürülenler, tedbir aldığı halde salgın hastalıklarda ölenler, deniz kazasında boğularak ölenler, gurbette ölenler, ilim elde etme çabasında iken ölenler, çocuk dünya getirirken ölenler bu kısmın örnekleridir.
Trafik kuralları önemli ve ciddi tecrübeler, araştırmalar ve incelemeler sonunda ortaya çıkmakta ve kanunlaşmaktadır. Bu kuralların sınırlamaları dine göre de muteber, geçerli, bağlayıcı sınırlamalardır; çünkü din, bu gibi konularda tecrübenin, bilimin sonuçlarına uyulmasını emretmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere Allah yolunda savaşırken, meşru olmayan saldırılara karşı maddi ve manevi değerleri korumak için mücadele ederken ölenler şehid olurlar. Bunlar "hakiki" şehitlerdir. Bazı salgın hastalıklar, deniz kazası, zelzele gibi âfetler sebebiyle ölenlere de -yıkamamak, elbiseleriyle gömmek gibi dünya işlemlerinde değil, ahiretteki ceza veya mükâfatta- Allah’ın şehid muamelesi yapacağını bildiren hadisler vardır. Trafik kazalarının bunlar arasına girip girmeyeceğini bilmek mümkün değildir; bu alanda kıyas yapılamaz, "Allah bilir" demek daha uygun olur.
Dinihaberler.com