Prof.Dr.Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında, namazı bilinçli kılmanın ve namazda okuduğumuz dua ve tesbihatın farkında olmanın ne anlama geldiğini ve bizi nasıl iklime götüreceğini anlatıyor.İşte o yazı…
Kur’an-ı Kerim’de namazdan ‘tespih’ diye de söz edilir. Tespihin bir anlamı şirkten arındırmadır. Allah’ı tespih etme, O’na olan inancına asla şirk bulaştırmama demektir. Tespih-şirk açısından namazı düşündüğümüzde namazın ilginç uyarılarla dolu olduğunu görürüz.
Bilinçli bir niyetten sonra namaza ‘Büyük Allah’tır‘ diyerek başlarız. Yani başka hiçbir varlığın huzurunda el pençe divan durulacak bir büyüklüğü yoktur.
Ardından ‘Sübhaneke… Yani Allah’ım seni hamdinle birlikte tespih ederim…‘ duasını okuruz. Bu cümle iki yönlü bir bilinci ifade eder. ‘Tespih ederim’ yani sana yakıştırılan yanlış düşüncelerden seni beri ve âri bilirim, sen onlardan münezzehsin, yücesin demektir.
Kısaca tespih Allah’ı olduğu gibi tanımaktır. ‘Tespihi senin hamdinle birlikte yaparım‘, yani seni sana layık isim ve sıfatlarla tanırken bütün iyilikler ve güzellikler karşısındaki övgü ve minnettarlığın da sadece sana olması gerektiğini bilirim. Çünkü sen onaylamadan ve senin elin olmadan kimse kimseye bir iyilik yapamaz, o halde her iyilik, her güzellik sendendir demektir. Fatiha’nın ilk cümlesi de bunu söyler: ‘Hamd bütünüyle Allah’adır‘. Neden, çünkü her iyilik O’ndandır da ondan.
Buracıkta bu yazıma sebep olan bir tiwiti hatırlatırsam ne demek istediğim anlaşılmış olur. “Dünyada elde ettiğim bütün nimetler seydam sayesindedir” diyordu. Anlaşıldı sanırım.
Devam edelim. Biz namazda Fatiha okurken günde en az on yedi kez, sünnetleri de kılıyorsak kırk kez şu ahdimizi yenileriz: “Ya Rab! Sadece sana ibadet ederim, sadece senden yardım dilerim“. Ama düşünmeden söylediğimiz için bu manalar buharlaşıp gider. Sonra her bir rükünden diğerine geçişte “Büyük Allah’tır” sözünü tekrarlarız. Ta ki, ruküa ya da secdeye giderken aklımıza başka büyükler gelmesin.
Bir kardeşimizi de namaza dururken gözlerini yumup, başını kalbine doğru eğdiğini görmüş ve ne yaptığını sormuştum. ‘Biliyorsun, namaza dururken mürşidine rabıta yaparsan o seni Allah’a hazırlar’ demişti. Şaşırmıştım ve aklıma şu ayeti kerime gelmişti: “Kim Allah’a ve Kıyamet Günü’ne varacağını biliyorsa Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin“.
Sorsanız, biz ortak etmiyoruz, onun imdadını istiyoruz diyecektir. Ama unutmayalım ki, müşriklere de, neden putlara tazim gösteriyorsunuz diye sorulduğunda onlar, ‘bizi Allah’a daha çok yaklaştırmaları için’ diye cevap vermişlerdi. İşte bu tavırları şirk sayılmıştı. Tasavvuf ehli kardeşlerimiz üzülmesinler. Tasavvuf böyle yapmayı gerektirmiyor.
Rükûda, azametinden dolayı sadece O’nun huzurunda eğileceğimizi anlatan tespih cümlesini, secdede de yüceliğinden dolayı sadece O’na boyun eğeceğimizi anlatan tespih cümlesini söyleriz. Her inişte, her kalkışta, her intikalde okuduğumuz her dua, her zikir bir tespih ve de şirkten kaçınma anlamı taşır.
Tahiyyat‘a otururuz ve anlamını hiç düşünmeden, papağan gibi o muhteşem ahdi tekrarlarız da haberimiz bile olmaz: Et-tahiyyatü lillahi… Her türlü selamlama, temenna, hazırol sadece Allah’a yapılır. Kimseye tazim ederek eğilinmez. Ya da sadece biz değil, bütün bir kâinat, cinler ve melekler de selamlamalarını sadece Allah’a yaparlar.
Ve’s-salavâtü … Bütün bedeni ibadetler, namazlarımız ve dualarımız da sadece O’nun içindir. Bunlarla başka hiç kimsenin rızası aranmaz. Ve’t-tayyibatü… Bütün güzel sözler, temiz kazançlarla yapılmış ibadetler sadece O’nadır. Ya da Nesefî’nin dediği gibi, Tahiyyat, bütün sözlü ibadetler; Salavât, bütün bedeni ibadetler; Tayyibât, bütün mali ibadetler sadece O’nin için yapılır.
Ve Resulüllah’a salavat okurken onun ‘Allah’ın kulu ve resulü‘ olduğunu vurgularız. O da bir kuldur, yani ilah değildir. Ama Resuldür, yani sıradan bir kul değildir.
Bu tespihi ve tenzihi sadece namaz içerisinde iken yapmıyoruz, selam verip namazdan çıktıktan sonra da iyice düşünelim diye otuz üç kez ‘Allah’ı tespih ederim’, otuz üç kez ‘hamd/minnet sadece O’nadır’ ve yine otuz üç kez ‘büyük Allah’tır’ deriz. ‘Sübhanellah, elhamdü-lillah, Allahuekber’. Görülüyor mu, nasıl namazın her cümlesinde gergef gergef tespih, yani şirkten arınma işlenir.
Sonra özellikle her sabah ve her akşam namazından sonra tavsiye olarak on kez ‘lâilahe illellahu vahdehu la şerike leh…’ yani Allah’ın birliğini, ibadette ve mülkte hiçbir ortağı olmadığını vurgulayarak söyleriz.
yazının devamını olkumak için….