Müminin meseli

İslam
Prof.Dr.Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı… Mesel; benzer, örnek, misal demek. Resulüllah’ın hadisi şeriflerinde “müminin meseli şudur” diye başlayan bir hayli...
EMOJİLE

Prof.Dr.Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı…

Mesel; benzer, örnek, misal demek. Resulüllah’ın hadisi şeriflerinde “müminin meseli şudur” diye başlayan bir hayli şerefli sözleri ve böyle benzetmeleri vardır. Onlardan zayıf olmayan bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Müminin meseli arıdır. Yani mümin arıgibidir.Yerse temizini yer, bırakırsa temizini bırakır. Cılız bir çöpe konsa bile onu incitip kırmaz…”.

Bu hadisi şerifte müminin arıya hangi bakımdan benzediği söyleniyor, ama arıya benzetilmesinin başka sebepleri de olabilir. Neden özellikle arı? Çünkü arı:
Kendisine gelen vahye göre hareket eder. Ondan asla dışarı çıkmaz. Kuranıkerim’de bütün yeryüzüne vahdildiği söylenmekle beraber özellikle arıya vahyedildiğinin vurgulanması onun bu vahiy ile hareket etmesinin çok belirgin ve her aklıselim tarafından anlaşılabilir düzeyde açık olması sebebiyle olsa gerektir.

“Arı gireceği yola Rabbinin izniyle girer, ürettiği balbütüninsanlar için şifadır” (Nahl 16/68, 69), yani GDO lu değildir. Yuvasını tertemiz yapar ve çalışmaya öyle başlar. Tertemiz çiçeklere konar. Kocaman bir sonuca çok küçük adımlarla bıkmadan, usanmadan ve sabırla ulaşır. Bir kg bal için bir arı 600 bin ila 800 bin sefer yapar. Bir milyon çiçeğe konar. Yani önümüze gelen bir kg bal için bir arı dünyanın etrafını on kez dönmüş kadar yol kat etmiştir.
Arılar kusursuz bir işbölümü ve bir ümmet bilinci içinde çalışır. İmamlarına asla hıyanet etmezler, imam olarak adaylar arasından en vasıflı olanı seçerler. Diğerlerini fitneye meydan vermemek için etkisiz hale getirirler.

Bir kovanda onlarca farklı iş yapılır ve her bir arı ne yapacağını bilir, kargaşa ve gürültü patırtı olmadan herkes kendi işini yapar. Kimsenin kimseyi uyarmasına gerek kalmaz. Erkler arasında yetki tecavüzü yoktur. Tembel ve aylak dolaşanlara hayat hakkı tanımazlar.
Arının hayatında tam bir ihlas örneği vardır. Kimse işini kimse için yapmaz, onun Rabbinin vahyine uymaktan başka hedefi yoktur. İbn Kayyim’in dediği gibi ihlas; kişinin yaptığı işe Allah’tan başka şahit, O’ndan başka ödüllendirici aramamasıdır. İşte arı tam da böyledir.
Arı şu tehlikelerden şiddetle kaçınır:Karanlık, sis, rüzgâr, duman ve yağmur. İbnü’l-Esîr’in dediği gibi insan da bunlara mukabil şu tehlikelerden sakınmalıdır: Gaflet karanlığı, şüphe bulutları, fitne rüzgârları, haram dumanları, riya yağmurları…

Arı zamanı çok iyi kullanır, onu asla israf etmez. Yaptığı gömeç mühendisliğin ve sanatın en ideal ölçülerindedir. Arı çok erkencidir, gün ağarırken arıların çalışmaya başladıklarını görürsünüz.

Kendisine dokunmayana dokunmaz, kimseyle kavga etmez. Ama harimine dokunanın canını acıtır. Bunun için kendisini feda eder. Arının sokması demek mukaddesatı için ölümü göze alması demektir. Çünkü sokan arı artık yaşamaz.
Ürettiği bal asla bozulmaz. Çünkü onun koruyucu maddeleri vahiyle belirlenmiştir.
Ve diğer hadisi şerifler:
“Müminin meseli altındır/mümin altın gibidir; ateşe koyup körük çeksen kızarır, ama çıkarıp tartsan asla eksik gelmez”. Bu ne demek olabilir? Mümin de fitnelere ve tahriklere maruz kalabilir. Ama ahlakından ve değerinden hiçbir şey kaybetmez. Bu hadis bir önceki hadisi şerifin devamdır.

“Mümin başak gibidir; rüzgâr onu eğer ama o hemen kalkar doğrulur. Kâfir ise çam ağacı gibidir. Dimdik durur ama bir devrildi mi bir daha kalkıp kendine gelemez”. Benzer bir hadisi şerifte “mümin ekin gibidir, bela ve musibetler onu sarsar ama o yine kalkıp doğrulur…” denmiş olması bunun aynı zamanda açıklamasıdır.

“Müminin imanla ilişkisi, atın bağlandığı halka ile ilişkisi gibidir. At halkasından sıyrılır, dönüp dolaşır ama yine ona gelir. Mümin de hata edebilir, ama döner ve tövbe edip eski haline gelir”.
“Müminler bir beden gibidir; bir parçası acı duysa bütün beden onun imdadına koşar”. Benzer bir hadisi şerif bunu, baş ve beden gibidir diye anlatır.

“Müminin hastalanması demirin ateşe sokulması gibidir; kiri pası gider temizi kalır”.
“Mümin yaprağını hiç dökmeyen hurma ağacı gibidir”.

“Mümin attar gibidir; yanında otursan sana güzel koku siner, beraber yürüsen yine böyle olur, ortaklık kursan yine yararlanırsın”.

“Günah işleyen ve ardından iyilikler yapan mümin dar ve boğucu bir gömlek giyen adam gibidir. Her bir iyilik yaptığında onun bir düğmesi açılır, sonra öbürü, sonra öbürü, derken genişliğe çıkar”.

“Müminin kendi eceli ile meseli ise şudur: Üç dostu olan bir adam düşünün; biri malıdır, ben seninim, dilediğini al götür dilediğini bırak der. Diğeri akrabasıdır, senin yanındayız ama ölürsen senden ayrılırız der. Üçüncüsü amelidir; ben hep seninle beraberim, hayatında da ölümünden sonra da birlikteyiz der”.