Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında Miraç olayını değerlendiriyor.
Miracın sene-i devriyesi geçti ama tekrar geleceği için onu doğru anlamamız her zaman önemlidir. Miraç nedir? Onda olanlar ve olmayanlar nelerdir? Bilebiliriz.
Miraç olayı ile ilgili, şimdiye kadarki okumalarımdan aldığım notları tekrar test ederek sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dinde olanları inkâr etmekle, olmayanları dine eklemek arasında çok fark yoktur. Ve din akıldan önce nakle dayanır. Akıl naklin ve eşyanın, kısaca var olanın doğru anlaşılmasının aracıdır.
Müminler mucizeye inanırlar, Miraç olayı da bir mucizedir. Mucize bizim bildiğimiz ve tanıdığımız tabiat kanunlarını aşan, onlara bağlı kalmayan, Allah’ın peygamberlerine ikramı, harikulade olaylardır. Böyle olayları bilimsel yollarla yani fiziğin kanunlarıyla açıklamaya kalkışmak da, açıklayamadığını inkâr etmek kadar hatalıdır. Mucize söz konusu olunca mesele bir iman meselesi olur. Ve mümin Resulüllah’ın açıkça bildirdiklerine inanır. Bunlar ister Kur’an-ı Kerim’de bulunsun, ister o kendi sözleriyle anlatmış olsun fark etmez. Çünkü Kur’an-ı Kerim’i bize bildiren de odur.
Ateşin fizik kanunu yakmaktır, ama Allah’ın ona İbrahim’i yakma dediğinde onun serinlik olması bir mucizedir, bildiğimiz fizik kanunlarına aykırıdır. Mucizeleri bilimsel izahlarla anlamaya ve anlatmaya çalışmak, Allah’ın gücünü kendi yarattığı kanunlarla sınırlamak, O’nu da kendi yarattığı kanunlara mahkûm ve mecbur etmek demektir. Fizik dünyadaki kanunları yaratan, elbette zamanı geldiğinde o kanunlara aykırı şeyler de yaratabilir.
Aslında fizik dünyada, yani şehadet âleminde olup biten her şey birer mucizedir ama biz onlara alıştığımız için onları âdiyattan sanırız. Mesela canlıların en küçük parçası olan bir hücrenin içinde olup bitenler de, bildiğimiz en büyük gök cisimleri arasındaki akıl almaz ilişkiler de, bu ikisi arasındakiler de birer mucizedir. Biz bunları bilmeseydik aklımızla böyle muhteşem bir düzenin olabileceğini kabul edemezdik. Bildiğimiz ve alıştığımız için kabul ediyoruz. Peki, bunların dışında artık mucize olmaz demek akıl işi olabilir mi?
İşte meseleye böyle bakamayan, kafaları ve düşünce mekanizmaları pozitivizmle malul Müslümanlar Miraç’ta cereyan eden pek çok olayı, böyle şeyler olamaz, zaten bunlar mütevatir haberlerle gelmemiştir diyerek inkâr ederler. Oysa biz Kur’an-ı Kerim’de ve sahih sünnette bir şeyden söz ediliyorsa ona iman ederiz, sonra onu anlamaya çalışırız. Ama anlayamamamız imanımıza zarar vermez.
Bilindiği gibi Miraç’ın iki aşaması vardır, birincisi Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksâ’ya yolculuk/İsra, diğeri ise oradan Allah’a uruc/yükseliştir. Miraç da zaten merdiven gibi bir yükseltici demektir. Bu iki aşamalı seyr-i sülükün birincisi olan İsra Kur’an-ı Kerim’de açıkça anlatılır. İsra Suresi de ismini buradan almıştır. Dolayısıyla Miraç’ın İsra bölümünü inkâr küfürdür.
İkinci aşama Miraç’tır. Miraç Kur’an-ı Kerim’de çok açık ifadelerle anlatılmaz. İsra Suresi’nin bazı ayetleri ve Necm Suresi’nin ilk on sekiz ayeti ona müteşabih, yani sembolik denilebilecek ifadelerle işaret eder. Miraç olayının teferruatını ise Resulüllah anlatır ve onun anlattıkları hemen bütün hadis kitaplarında mevcuttur. Zorunlu bilgi/tevatür ifade etmedikleri için bunları inkâr edene kâfir denmez ama sahih olmanın en üst seviyesinde bulundukları için inanmayan dalalete düşer, bidatçı olur.
Miraç olayının İsra aşamasını sabit görüp Miraç kısmında olanları kabul etmemenin sebebi, birincisi bize daha mümkün gibi geliyor diye düşünmekten başka ne olabilir? Oysa mümkün gözükmeyeni mümkün kılan O’dur.
Resulüllah’ın her bir semada bir peygamberle görüşmesi, Mescid-i Aksa’da peygamberlere topluca namaz kıldırması, Hz. Musa’nın ısrarı ile her seferinde dönüp Allah’tan namazların azaltılmasını istemesi. Sonra bu seyir esnasında gördüğü yetim malı yiyenlerin, gammazların, faiz yiyenlerin vb kötü manzaraları, zinakârların güzel kebaplar dururken leş yiyor olmaları, zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlara yapılan işkenceler… vb. Bunların hepsi dünyada yapılanların karşılıklarının bir başka varlık boyutunda görülmesidir. Dünya ölçülerine vurarak bunların olamayacağına hükmetmek dar anlayışlılık olur.