İslam aleminin en önemli günlerinden biridir Miraç Kandili. Peygamber Efendimizin göğe yükseldiği bu mübarek gün, Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde detaylıca anlatılmaktadır. Peki “Miraç” ne demektir? Miraç kandilinde nasıl ibadet etmeliyiz tüm bu soruları İlahiyatçı yazar Ahmet Bulut’a sorduk…
– Mübarek 3 aylara girmiş bulunuyoruz. Öncelikle Recep, Şaban ve Ramazan ayları için neden Üç Aylar denilmiş ve bu ayların önemi neden kaynaklanıyor?
‘Üç Aylar’ ismi bizim büyüklerimizin bir değerlendirmesi, herhalde ilham kaynağı Sevgili Peygamberimizin bir duası, “Yarabbi Recep ve Şaban’ı bize mübarek eyle ve bizi Ramazan’a kavuştur” diyor. Duada bu üç ayın ismi zikredildiği ve birine de kavuşulması da istendiği için Üç Aylar diye isimlendirilmiş.
Ama hadis-i şerifte üç aylar diye bir isimlendirme yok, daha sonradan olmuş. İçinde bulunduğumuz Recep ayı üç aylar diye adlandırdığımız ayların ilkidir, haram aylardan biridir. Haram yani hürmet edilen, saygı duyulan… Hatta kişi babasının katilini bile bulsa üç aylar içerisinde özellikle Recep ayında dokunmazdı ona.
Allah haram kıldığından dolayı hürmet edilmesi gereken, saygı duyulması gereken bir aydır; dolayısıyla Recep ayı bunlardan bir tanesidir. Diğer üçü peş peşe geliyor Zilkade, Zilhicce ve Muharrem. Bunlardan ayrı olarak Recep ayı ve ki şu anda içinde bulunduğumuz aydır. Bu aylarda üç tane kandil diye kutladığımız gece var. Biri Recep ayının ilk cuma gecesidir, Regaip Kandili diye kutluyoruz. Efendimiz (sav)’in uygulamalarında böyle bir şey yok. Ama Osmanlı geleneğinde bazı gün ve gecelere özel bir ilgi gösterek biraz daha islami şuuru, halkın da anlayacağı şekilde biraz daha kültürel, aleni bir hale dönüştürülmüş. Recep ayının ilk cuma gecesi Regaip Kandili olarak, 27. gecesi Miraç gecesi olarak kutlanır.
Şaban ayının 15. gecesi Berat gecesi olarak kutlanır. Bir de bunlardan ayrı olarak Ramazan’ı Şerif’teki Kadir gecesi kutlanır ki Kur’an-ı Kerim’de adına müstakil sure vardır. Bu üç aylar içerisinde bu mübarek dört geceyi ihya ediyoruz.
Bir de yine Peygamberimizin doğumunu kutladığımız Rebiülevvel ayının 12. gecesi Mevlit Kandili olarak kutlanır. Bunlar halkımız arasında halkın büyük çoğunluğunda okuma ve tefekkür geleneği zayıf olduğundan dolayı kültürel olarak kutlana gelmiş. Peygamber Efendimizin, “Bize Recep ve Şaban’ı mübarek kıl” diye dua etmesi bizim için önemli bir ipucudur. Bu aylarda Efendimiz (sav), çokça oruç tutarak tefekkür ederek değerlendirmiş, yol göstermiş oluyor bu vesileyle.
Üç ayları ve kandil gecelerini nasıl idrak etmeli, nasıl değerlendirmeliyiz?
– Kandil isimlendirmesi Peygamber Efendimize ait bir ifade değil, bizim toplumumuzun bir isimlendirmesidir. “Her geceni Kadir, her gördüğünü Hızır bil” diye güzel bir atasözümüz var. Müslüman için bir gecelik bir Müslümanlık, bir günlük bir Müslümanlık yok. Bazı gecelerde, bazı günlerde yoğunlaşabiliriz ki bunun hadis ve ayetlerde örneğini buluyoruz.
Mesela Cuma haftanın önemli günüdür, hadis ile tescillidir. Ayet-i kerimelerde zikri geçmiştir. Ramazan ayı, ayların efendisinir. Hac ömrün bereketidir. Bugünlerde biraz yoğunlaşabiliriz ama aslolan her gecemizi bir Kadir gecesi gibi kıymetli bilerek değerlendirmek gerektiğidir ki Peygamber Efendimiz (sav)’in ve büyük sufilerin genellikle üstünde durduğu nokta budur. Her gün ölecekmiş gibi ahirete hazırlıklı bir hayat içine girmek.
Ama toplumumuzda da İslam’ı diğer insanlara ulaştırmak adına bu gecelerin ciddi bir ehemiyeti var. Niye? Bu geceler vesilesiyle insanımız camiye geliyor, cemaate geliyor, ciddi bir muhabbet oluyor. Hanım kardeşler evlerinde yaptıkları tatlılarla konu komşuyu belki de ilk defa ziyaret etme imkânı buluyor.
Bu bakımdan baktığımızda İslam’ın yaşanmasına ve tebliğ edilmesine bir fırsat dilimi olarak düşünüyorum ki bizim toplumumuzda bu manada elhamdülilhah güzel şeyler var. Ama derseniz ki hocam, madem her gecemizi Kadir bileceksek her gecemizi şöyle herkesin yaşayabileceği, asgari neler yapmamız gerekir diyecek olursanız hadis-i şeriflerden yola çıkarak bazı pratik şeyler söyleyebilirim. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki, akşamla yatsı namazını cemaatle kılan gecenin yarısını ibadetle geçirmiş olur, sabah namazını da cemaatle kılan diğer yarısını da ibadet ile geçirmiş olur.
Böylelikle asgari yatsı ve sabah namazını cemaatle kılan bir müslüman o geceyi ibadetle geçirmiş gibi oluyor. Bir de geceleyin kalkar da saat üç sıralarında teheccüt namazı kılarsa ki o da hem ayetle hem hadisle tescillidir. Gecesini bereketlendirmiş, taçlandırmış olur ki geceleyin kılınan o iki rekat namaz, dünya içindeki her şeyden hayırlıdır diye Peygamber Efendimiz müjdelemiştir. Demek ki bu üç şeyi yapacağız.
Peki neler okuyalım? Mesela Peygamber Efendimizin sünnetinde olan akşam namazından sonra Haşr suresinin son üç ayetini okumayı tavsiye ediyor.
Bunu yapana 70 bin meleğin dua edeceğini bildiriyor. Akşam namazından sonra Vakıa suresinin yatsı namazından sonra da Bakara suresinin son iki ayeti, “Amenerresulu” diye halkımızın bildiği ki Rabbimizin bize nasıl dua edeceğimizi öğrettiği ve Sevgili Peygamberimizin de Bakara suresinin son iki ayetini okuyana o gece o kafidir diye müjdelediği bir güzel tavsiyedir. Bir de yatsı namazından sonra Mülk suresini okumayı özellikle tavsiye ederim. Bu Efendimizin özellikle okuduğu ve tavsiye ettiği mübarek surelerdir. Bir, Rabbimizin bize kendini tanıttığı ayetlerdir, iki; cennet, cehennem ve ahiret bilincini bize verdikleri ayetlerdir, üç; nasıl dua edeceğimizi öğrettiği pratik, somut dualardır.
“Müslüman kardeşlerinizin gönlünü alın”
Farz ibadetlerden sonra en hayırlı amel mümin kulun gönlüne sevinç koymaktır diyor yani gönül almaktır, gönül yapmaktır. Bunun için de başta anne, babalarımız olmak üzere eşlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız, artık herkes kendi konumuna göre Müslüman kardeşlerimizin gönlünü alacak, hoş edecek ziyaretler, onların hayır dualarını almak ve onlara ikramda bulunmak herhalde yapılabilecek en güzel amellerdir diye düşünüyorum.
Geceleri böyle, peki gündüzleri ne yapacağız? Gündüzleri de oruç tutarak taçlandırmış olacağız. Mesela şimdi Miraç Gecesini ihya edeceğiz. Bizim halkımız arasında yanlış bir uygulama var. Mesela Miraç günü Çarşamba günüyse o gün oruç tutuluyor. İslamda önce gece gelir, sonra gündüz gelir. Çarşamba gününün akşamını biz, Miraç günü olarak kutluyorsak, perşemce gününü de oruçlu geçirmemiz doğru olandır. Yani Miraç gecesinde biz kalkacağız hem teheccüt namazımızı kılacağız hemde sahurumuzu yapacağız.
“O türbe senin bu cami benim, kandili sokakta geçiriyorlar”
Ertesi günü de oruç tutarak hem geceyi hem gündüzü böylelikle değerlendirmiş olacağız. Yanlış bir uygulama var, özellikle İstanbul, Bursa ve Ankara gibi şehirlerimizde kandil geceleri diye ihya etmeye çalıştığımzı gecelerde insanlar sokağa dökülüyor, geceyi uyanık geçirme adına o türbe senin bu cami benim ziyarette, tüm geceyi sokaklarda geçiriyor.
“Yorgunluktan sabah namazına bile kalkamıyorlar”
Mesela İstanbul için örnek verecek olursak Eyüp Sultan, Sultanahmet ve Yuşa Tepesi ziyaretçi akınına uğruyor. Yollar trafikten kilitleniyor, yollarda perperişan oluyor insanlar. Geceyi yolda israf ediyorlar. Tüm geceyi yolda geçirip sabah namazına yakın eve geldiklerinde yorgun, bitkin bir halde şöyle biraz oturayım derken gece uyuyakalıyor, sabah namazına bile kalkamıyor. Kaş yapayım derken göz çıkarmış oluyor ki bunları doğru bulmuyorum. Özellikle kandil gecelerinde türbe ve cami ziyareti gibi bir ibadet yoktur. Bilakis yanlıştır. Çünkü asıl yapmamız gereken ibadet ve okuyuşlarımıza engel olan bir adet haline dönüşür ki bunu doğru bulmuyorum. Yine kandil gecelerinde sadece Mevlit okuyarak bu geceleri ihya ettiğini zannetmek yanlıştır. Niye? Mevlit elbette güzeldir.
“Mevlit geceyi ihya etmez”
Süleyman Çelebi merhum Peygamber Efendimize olan muhabbetini dile getiren bir şiirdir. Ama bir beşerin yazdığı şiiri o geceyi kutlamak adına ibadet maksadıyla okumakta bidattır, yanlıştır. Altını çzierek söylüyorum Mevlevi şerife karşı olduğumdan değil, Efendimizi methetmek için yazılmış harika bir naattır, şiirdir ama bir geceyi ihya etmek adına onu okumak ve ondan bir şey ummak bu yanlıştır, bunu da hatırlatmak gerekir diye düşünüyorum.
Miraç ne demektir? Miraç’ta neler olmuştur?
Kur’an-ı Kerim’de İsra suresinin ilk ayetinde, Yüce Rabbimiz, Peygamberimize bir gecede Kabe-i Muazzama’dan, Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksa’ya kadar götürüyor. Orada peygamberlere namaz kıldırıyor, Mescid-i Aksa’dan semaya yükseliyor. Buna “İsra” deniyor, gece yürüyüşü anlamını taşır.
Sevgili Peygamberimiz hanımını kaybetmiş, en büyük destekçisi amcasını kaybetmiş bir ümitle acaba Taif’te islama gönül açan olur mu diye gidiyor oradan taşlanarak döndürülüyor. Artık “bittim Allah’ım” dediği bir anda, Rabbimizin, “yettim ey kulum sen yalnız değilsin, seni terk etmedim” dercesine Miraç ile ödüllendiriyor.
Ne demektir, kendi katına yükseltilmesi demektir. Yüce Rabbimiz hem bedenen hem de uyanıkken bizzat bir anlık bir zaman diliminde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürüyor. Neyle götürüyor, Burak ile götürüyor. Nasıl götürdüğü bilinmiyor. Bir anlık bir zaman ki Hadislerde zikredildiği üzere yatağı bile soğumamıştı diyor. Mescid-i Aksa’ya götürülüyor. Mescid-i Aksa peygamberlerin yaşadıkları, insanları Allah’a davet ettikleri mekan, ikincisi fiziki şartlat itibariyle bereketli topraklardır Mescid-i Aksa ve “en uzak mescit” demektir.
Bugün İsrail’in elinde bulunan bizim ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya götürüyor Peygamberimizin hadislerde yer alan bilgiler göre peygamberimiz, “bütün peygamberlere ben orada imamlık yaptım” diyor, ondan sonra Rabbimiz Miraç gerçekleştiriyor Cebrail Aleyhisselam ile birlikte. İlk sema katına geldiğinde efendimize ayrıntılı bir şekilde bilgi veriyor. Semanın görevli meleği, “sen kimsin” diye soruyor. Ben Cebrail diye cavap veriyor, yanındaki kim diye sorunca, “Muhammed Aleyhisselam” diyor.
Peki ona gelme izni verildi mi diye soruyor, Cebrail “evet “deyince, sema katlarını bir bir kat ediyor Peygamberimiz sonunda Sidretül Münteha’ya kadar bi yolculuk… Sonra Cebrail Aleyhisselam’ın bile içeri girmesine müsaade edilmeyen Rabbimiz ile bire bir, bir görüşme ve buluşma… İşte buna en güzel namazlarda okuğumuz Ettehiyatu’de görüyoruz ki, bu dua bizzat Rabbimiz ile Peygamberimizin bir konuşmasıdır, söyleşisidir. Mesela Peygamber Efendimiz Rabbimizin huzuruna çıkarılıca, “Ettehiyyatü lillahi vessalavatü ve tayyibat” diyor. Yani “selamın, saygının, hürmetin en güzelini kendim ve temsil ettiğim Peygamberler ve ümmetler adına, canlı ve cansız bütün varlıklar adına Rabbimizedir” deyince Rabbimiz de bunun karşılığında Peygamberimize, “Esselamu aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatühü”, Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi senin üzerine olsun ey Nebi” diye Rabbimiz Peygamberimize selam veriyor, iltifat ediyor.
“Her namaz bir Miraç’tır”
Bunun üzerine Peygamber efendimiz, Rabbiyle konuştuğu o anda bizi unutmuyor ve “Esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin”, “selam benim ve benimle birlikte Alla h’ın salih kullanırının üzerine olsun” diye, Efendimiz Miraç’ta bile bizi unutmayıp Rabbimizin selamını bizlere de getiriyor. Ama orada bir de hedef gösteriyor, “ibadillahissalihin” derken, salih kullarının üzerine yani bizim salih kullar olmamız hedefi de gösterilmiş oluyor. “Ümmetin miracı namazdır” hadisiyle de aslında biz namazda miracı eğer şu dünyanın bağlarınından kendimizi koparabilsek yaşamış oluyoruz.
Her namaz bize sunulmuş bir miraçtır. Peygamberimize Allah-ü Teala’nın yaşattığı bu güzelliği Miraç hediyesi olarak ta Rabbimiz bize Peygamberimiz aracılığıyla göndermiş, aracısız bizlere Peygamber Efendimiz tarafından getirilen Miraç hediyesidir namaz. Miraç, Peygamberimizin manen yükseldiği, aracısız olarak Rabbimizle görüştüğü gecenin adıdır, bir başka ifadeyle. Biz de Recep’in 27. gecesinde kutluyoruz. Miraç’tan bize kalan bakiye, hatıra beş vakit namazımızdır.
Miraç Kandilinde özel olarak yapılması gereken bir ibadet var mıdır?
Söylediklerime ilave olarak o gece sevgili Peygamberimizin kıldığı diğer nafile namazları da hayatımıza hediye edebiliriz. Mesela akşam namazından sonra ebabil namazı, yatmadan önce iki rekat ya da dört rekat abdest alarak gece namazı, geceleyin teheccüt namazı, sabah namazından başlayıp öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar ki vakitte de duha namazı kılınabilir. Bunlar hadis kitaplarında da mecuttur.
“Müslüman namazını kazaya bırakmaz”
Bunları kılarsak miracımızı taçlandırmış oluruz. Yani miracın ruhuna uygun bir hareketle kendimizi ödüllendirmiş oluruz. Bir de eskiden hep kandillerde kaza namazlarından bahsederlerdi. Ben ona girmek istemiyorum, sebebine gelince de; müslümanın kazası olmaz, müslüman bile bile namazını kazaya bırakmaz. Kazaya bırakıyorsa bile bile öncelikle büyük bir günah işlemiştir. Tövbe edecek Rabbine, çünkü büyük günahtır.
“Savaşta bile cemaatle namaz kıldılar”
Asrı Saadette “Peygamber efendimize iman ettik” diyen Müslümanların böyle bir şey yapmamışlar. Savaşta bile namazı cemaatle kılmışlar. Ama bugün sudan bahanelerle namazı kazaya bırakıyoruz ondan sonra da, hocam kandil gecelerinde ne kadar kaza namazı kılalım, diyoruz. Belki tespih namazı kılınabilir. Peygamber efendimizin, haftada bir defa, ayda bir defa hiç olmazsa hayatta bir defa kılın, dediği bir namazdır. Nasıl kılınacağı ilmihal kitaplarında da anlatılıyor. Kardeşlerimiz oradan da okuyabilir.
Gizem Gül-On5yirmi5.com