Kuranıkerim’de vermeyi anlatan kavramlar

İslam
Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında Kuranıkerimde “verme” ile ilgili 20 yerde kavram olduğunu söyledikten sonra “Demek ki vermenin bu kadar çok yeri ve sebebi var...
EMOJİLE

Prof. Dr. Faruk Beşer Yenişafak gazetesindeki yazısında Kuranıkerimde “verme” ile ilgili 20 yerde kavram olduğunu söyledikten sonra “Demek ki vermenin bu kadar çok yeri ve sebebi var” diyor. İşte o yazı…

Bilen bilir ki, Kuranıkerim’de her bakımdan aynı anlamda eşanlamlı/müteradif kelimeler yoktur. Cemil Meriç, aslında bunun bütün diller için böyle olduğunu söyler. Mesela siyah ile kara aynı şey değildir. Ama bu durum Kuranıkerim için çok daha özeldir. Çünkü o Kelamullah’tır. Allah israfı ve israf edenleri sevmediğine göre onda aynı anlamda iki kelimenin bulunmuş olması, bunların birinin israf olmasını gerektirir.

Kısaca, Kuranıkerim’de aynı anlamda oldukları sanılan kelimeler, aslında o anlamın çok farklı boyutlarına işaret eder. Mesela tefekkürle, bilgi ile korku ile ilgili en az onar kelime varsa demek ki bu manaların bu kadar çok ve farklı boyutu vardır.

Bu durumun konumuzla alakası şu: Eğer Kuranıkerim’de verme, bölüşme, servet dağılımı ile ilgili en az yirmi kelime varsa, demek ki, vermenin bu kadar çok yeri, sebebi ve çeşidi vardır. Hepsi birden toplumda muazzam bir servet bölüşümü gerçekleştirir. Ve bunların her birinin verme saikı farklıdır, bu da verebilmeyi kolaylaştırır.

Bu anlamdaki Kur’an kavramlarının bazıları şunlardır:

Zekât/tezkiye: Sözlük anlamı arınma ve artma demektir. Kelime Mekke dönemindeki surelerde de yer alır ve nefsin cimrilik gibi kötü duygulardan arındırılmasını ifade eder. Bunun yollarından biri verebilmektir. Ancak bu vermenin zorunlu sınırları Mekke’de henüz belirtilmemiştir, manevi yönü daha ağırlıklıdır ama gereği anlaşılmaktadır. Medine döneminin ikinci yılında ise zekât hukuki anlamda da farz kılındı, konusu, miktarı ve verileceği yerler belirlendi. Zekât zorunlu ve tahsisi bir vergidir. Aslında zekât bugünkü anlamda bir vergi değildir, onu belki sonra anlatırız. Sadaka ise gönüllü olmakla zekattan ayrılır.

Ancak Kuranıkerim’in zekâttan da sadaka diye söz ettiği yerler vardır. Çünkü zekât da aynı zamanda gönüllü olmalıdır ve de kişinin imanındaki sadakatinin belirtisidir. Faiz anlamındaki ribada da artma anlamı vardır ama o haksız bir artışı, zekât ise arındırılmış bir artışı ifade eder. Bu sebeple zekât ribanın zıddı ve alternatifidir.

Sadaka: Müminin sırf Allah için, gönüllü olarak yaptığı her türlü yardımdır. Onun sıdkının ve imanındaki sadakatinin belirtisi olduğu için bu adı almıştır. Yaptığı iyilikleri sözle, fiille ve niyetle yaparak sadakatini ispatlamış olur.

Hibe desadaka gibi zorunlu olmayan bir vermedir. Ondan farkı, verilen kişinin muhtaç olma şartının bulunmamasıdır.

İhsan: Kök anlamındaki güzellikten hareketle genel olarak kulun yapması gereken işleri, Allah’ı görüyor gibi en güzel şekliyle yapması demektir. Özel olarak ihsanda bulunmak ise, maddi destek başta olmak üzere insanlara yardımda bulunmak ve bu yardımı, mesela onur kırıcı olmayacak şekilde en güzel yolla yapmaktır. Özellikle anneye babaya ihsandan söz edilir. Yani evlat onlara hem maddi destekte bulunacak, hem de bunu en güzel yolla, gönülden ve incitmeden yapacak demektir.

Birr: İhsana benzer bir kavramdır, safi ve her bakımdan ve kapsamlı iyilik demektir. Yeryüzü anlamındaki ‘berr’ kelimesinden gelir ve âdeta böyle geniş bir iyiliği ifade eder. Allah’ın ihsanı ve lütfu geniş olduğu için O’nun isimlerinden biri Berr’dir. Birr’in failine ‘bâr’ denir. Yemininde sadık olan ve anne-babasına iyi bakan insan da böyle geniş bir iyilik yapmış olduğu içindir ki ‘bâr’ sayılır.

İnfak: Nafaka, zekât, sadaka, sılairahim ve cihat gibi, verilmesi gereken yerlere Allah için vermenin genel adıdır. Ancak nafaka ile alakası düşünüldüğünde verilen miktar, kişinin en azından bir günlük nafakasına yetecek kadar olursa ona infak denir.

Karz-ı Hasen: Güzel borç demektir. Kişinin, sevabını Allah’tan bekleyerek kardeşine verdiği borç, yapacağı gönüllü iyilikler, ya da Allah için canını feda etmesi ‘karz-ı hasen‘ diye isimlenir, çünkü bunlar aslında Allah’a verilmiş borç sayıldığı için borç vermenin en güzelidirler.

Îsar: Kişinin kendisi muhtaç olsa bile kardeşini kendisine tercih edip önce onun ihtiyacını karşılamasıdır. İslam’ın en güzel ahlak ilkelerinden biridir.

Nihle: Gönlünden gelerek vermedir

Minha: Sütünü sağıp yemesi için birisine karşılıksız sağmal bir hayvan vermenin adıdır. Her türlü karşılıksız yardım için kullanılır. Bugün Araplar öğrenci burslarına da minha derler.

Hediyye: Hidayete ve yakınlığa vesile olan vermenin adıdır.

Minnet: İyilik anlamındaki ‘menn’ kökünden gelir. Hem nimet verme, iyilik yapma, hem de zıt anlamıyla, yaptığı iyiliği söyleyip başa kakma demektir. Böyle olursa insan iyiliğini kötülüğe çevirmiş olur.

Bunlar Kuranıkerim’de vermekle ilgili önemli kavramlardır. Daha ita, bezl, cûd, ikram, it’am gibi pek çok kavram vardır.