Abdullah Yıldız’ın Yeniakit gazetesindeki yazısı…
Seyyid Abdüllatif, dilimize “Kur’ân’ın Zihni İnşası” (Pınar yay. 1995, s.21) diye çevrilen eserinde der ki:
“Kur’ân, ona inandığını söyleyen insanların elinde neredeyse bir oyuncak haline getirildi. Kur’ân, her biri ayrı telden çalan farklı grupların kendi iddialarını doğrulayıcı bir araç konumuna düşürüldü.”
Aşır Aşır Kur’ân derslerimizde incelediğimiz En’âm/68-70. âyetler tam da bu konuya değiniyor: “Âyetlerimiz hakkında ileri-geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.” “Takva sahiplerine, onların hesabından bir sorumluluk yoktur. Fakat belki sakınırlar diye hatırlatmak gerekir.” “Dinlerini oyuncak ve eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Hiçbir kimsenin yaptıkları sebebiyle bir felâket yaşamaması için Kur’an ile nasihat et. O kimse için, Allah’tan başka ne koruyucu vardır ne de şefaatçi. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar, yapıp ettikleri yüzünden felâkete sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.”
Müfessirler, “Allah’ın âyetleri hakkında ileri-geri konuşmaya dalmak”tan maksadın, Kur’ân’ı alaya almak veya eleştirmeye kalkışmak olduğunu açıklarlar. 68. âyet, böyle davrananların -eğer engel olmak mümkün değilse- başka bir konuya geçinceye kadar yanlarından ayrılmayı emretmektedir. Aynı buyruk, daha sonra nazil olan bir başka âyette de (Nisa 4/140) tekrar edilerek pekiştirilmiştir.
Râzî, âyetteki “havd/havz” kelimesinin sözlükte ‘eğlence tarzında ve aşırı derecede dalmayı’ ifade ettiği, dolayısıyla, bazı Haşviyye’nin zannettiğinin aksine bundan, ilahiyat meselelerini derinlemesine inceleyip araştırmanın, “Allah’ın âyetlerine dalmaktır” diye, haram olduğu sonucunu çıkarmamak gerektiğini söyler.
Ancak, Allah’ın âyetlerini kendi arzularınca tevil edip kendi önyargılı akıllarınca eğip büken, öteye beriye sündürerek yorumlayan, âyetlere Allah’ın yüklemediği anlamları yükleyerek Allah’ın âyetlerini bir tür alay konusu yapmaya çalışanlar da “Allah’ın âyetleri hakkında ileri-geri / münasebetsizce konuşmaya dalanlar”a dâhil edilebilirler ki, son zamanlarda bunlara sıkça rastlar olduk.
Allah’ın demediklerini ‘dedi’, dediklerini de ‘demedi’ diye kırk dereden su getirip iddia edenler, kendi fikirlerine Kur’ân’dan ‘delil’, anlayışlarına ‘yol’ arayanlar, bazı ayetlerde kendi kavminin, ırkının, mezhebinin, meşrebinin, üstadının, liderinin anlatıldığı şeklindeki zorlama yorumlarla kendilerine haklılık pâyesi arayanlar, Seyyid Abdüllatif’in sözünü ettiği araçsallaştırmanın tipik örnekleri değil mi?
68.âyetin devamında bu “zalimler”le birlikte olmamak gerektiği ifade ediliyor; zira onlar hak ve hakikat dışı iddialarla Allah’ın âyetlerine karşı açık bir adaletsizlik ve haksızlık içine girmiş oluyorlar.
69.âyet, Allah’a ve O’nun talimatlarına saygı duyup, sorumluluk bilinci taşıyan Müslümanlara, şayet Allah’ın âyetlerini oyuncak haline getiren zalimlerin yanında bulunmak zorunda kalırlarsa, belki sakınır da vazgeçerler diye onları uyarmaları gerektiğini, böylece sorumluluktan kurtulabileceklerini söylüyor.
70.âyetteki “dinlerini oyun ve eğlence haline getirenler” (veya “oyun ve eğlenceden ibaret hayat tarzlarını ‘din’ haline getirenler”)e gelince: Fahreddin Râzî’ye göre çeşitli âyetlerde geçen ve dünya hayatının gerçekte bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu bildiren açıklamalar (bk. En’âm 6/32; Ankebût 29/64; Hadîd 57/20) dikkate alındığında bu âyetteki “dini bir oyuncak ve bir eğlence edinmek” ifadesinin mânası daha iyi anlaşılır.
Buna göre asıl oyun ve eğlence sayılması gereken şey dünya hayatıyla ilgili geçici arzu ve tutkularıdır. Hakiki dindarlar, gerçeklik ve doğruluğu delillerle ispatlanmış olan hak dine bağlanıp destek olan kimselerdir. Buna karşılık dini, mevki ve makam kazanmak, rakiplerini yenilgiye uğratmak ve servete ulaşmak için araç haline getirenler dine sadece dünya menfaatleri için bağlanır ve bu suretle aslında dünya hayatını değil de dini oyun ve eğlence haline getirmiş olurlar…
Bu ayette sözü edilenler için F.Razi, Tefsir-i Kebir’inde; ‘Bil ki bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın, “âyetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanlar” (En’âm 6/68) buyruğuyla anlatılan kimselerdir… “onlardan yüz çevir, onlara aldırış etme… yalnız onunla öğüt ver…” buyurulan bu insanlarla içli dışlı olmamak, onlara itaat ederek şefkat etmemek gerekir’ der. Ona göre, “terk edilmeleri gereken” bu kimseler; dünyasını elde etmeye dinini vesile ve alet edinenlerdir. Müfessir Kâdî Beydâvî’nin ‘Dinlerini istedikleri temele oturttular’ dediği bidat ehli de bunlardır (Bk: Envâru’t-Tenzîl.., Tefsîr-i Kebîr.., Kur’ân Yolu, Kur’ân Mesajı, Besâirü’l-Kur’ân…).
İşte, Seyyit Abdüllatif’in ifadesiyle, bunlar, İslâm Dinini ve Kur’ân’ı “oyuncak” haline getirenlerdir!
NOT:Aşır Aşır Kur’ân derslerimizi www.abdullahyildiz.org ve KON TV’den (her P.tesi-Cuma 06.00, her Çarşamba 13.10) izleyebilirsiniz.
Salı-Çarşamba günü Mersin/Anamur–Bozyazı, Perşembe ise İstanbul-Tuzla‘da gençlerimizle “Kur’ân ve Namaz”ı konuşacağız inşallah.