Kısaca Peygamber Efendimizin Doğumu ve Çocukluğu

İslam
Hz. Peygamber; Fil Vakası’ndan yaklaşık 55 gün sonra 571 yılının Rebiülevvel ayının on ikinci gecesinde dünyaya teşrif etti. Peygamber Efendimiz doğduktan sonra dedesi Abdülmuttalib, torununu ku...
EMOJİLE

Hz. Peygamber; Fil Vakası’ndan yaklaşık 55 gün sonra 571 yılının Rebiülevvel ayının on ikinci gecesinde dünyaya teşrif etti. Peygamber Efendimiz doğduktan sonra dedesi Abdülmuttalib, torununu kucağına alarak Kâbe’ye gitti. Peygamber Efendimiz doğduktan sonra dedesi Abdülmuttalib, torununu kucağına alarak Kâbe’ye gitti. Peygamberimizin doğumunun yedinci gününde akika kurbanı kesti ve Mekke halkına ziyafet verdi.

Abdülmuttalib, torununa Muhammed adını verdi. Daha önce kullanılmayan böyle bir ismi neden verdiğini sorulunca “Yer ve gök ehlinin onu övgü ile anmasını istedim.” cevabını verdi.

Peygamber Efendimizin İsimleri

Muhammed: Övgüye değer bütün güzellikleri ve iyilikleri kendinde toplayan kişi anlamına gelir.

Ahmed: Allah’ı (c.c.) herkesten daha iyi ve daha çok öven ve herkesten daha çok övülen manalarına gelir.

Mustafa: Seçilmiş anlamına gelen bir sıfattır.

Peygamberimizin diğer isimleri;

Hâşir: Kıyamet gününde insanların onun ardından giderek haşrolacağını bildiren ismidir.

Mâhî: Küfrün onun eliyle yok edileceğini bildiren ismidir.

Âkıb: Kendisinden sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceğini bildiren ismidir.

Mekke’nin iklimi küçük çocukların sağlıklı büyümeleri için uygun değildi. Bu nedenle Araplar arasında yeni doğan çocukları sütannelere vermek âdetti. Çölde yaşayan hanımlar sütannelik yapmak üzere şehirlere gelir, yeni doğan çocukları alıp köylerine dönerlerdi. Hz. Peygamber’in doğduğu günlerde Taif tarafında yaşayan Sa’doğullarından bazı hanımlar bu amaçla Mekke’ye geldiler. Peygamberimizi gelen hanımlar arasında bulunan Halime Hatun aldı. Peygamberimiz Benî Sa’d yurdunda iki yıl kaldı.

Halime Hanım çok sevdiği Muhammed’i (s.a.v.) iki yaşına gelince Mekke’ye götürdü. O yıl, şehirde veba salgınından birçok çocuk ölmüştü. Âmine oğlunun da hastalığa yakalanmasından korkarak yavrusunu tekrar sütannesine verdi. Peygamberimiz dört yaşını bitirince annesinin yanına geldi. Peygamberimiz dört yaşını bitirince annesinin yanına geldi. Ardından Âmine ve Ümmü Eymen ile birlikte Medine’ye gitti. Amaçları, babası Abdullah’ın kabrini ve Medine’deki dayılarını ziyaret etmekti. Medine’de Neccaroğullarından Nâbiğa’nın evinde konakladılar. Bir ay kadar kaldıkları Yesrib’de yaşadıkları güzel hatıraları kalplerine nakşedip Mekke’ye doğru yola çıktılar. Zorlu çöl şartlarında Peygamber Efendimizin annesi hastalandı. Peygamber Efendimizin annesi Medine’ye 190 km uzaklıkta bulunan Ebvâ köyünde vefat etti. Peygamberimiz ve Ümmü Eymen gözyaşları içerisinde Âmine’yi toprağa verdiler. Daha sonra yola devam edip Mekke’ye döndüler. Torununun öksüz kalması üzerine Abdülmuttalib, Peygamberimizi bağrına bastı. Peygamberimiz sekiz yaşına gelinceye kadar dedesinin yakın ilgi ve şefkatine mazhar oldu.

Ebu Talib, Peygamberimizin (s.a.v.) amcalarının arasında en merhametlisiydi. Ailesi kalabalık ve geçimi dar olmasına rağmen çok cömert biriydi. Mekke’de sözü dinlenir, emirlerine karşı gelinmezdi. Hz. Peygamber’i bağrına basan amcası Ebu Talib ve eşi Fâtıma Hanım, onu kendi çocuklarından ayırmadılar. Yetim ve öksüzlüğünü hissettirmemek için ona daha fazla sevgi ve şefkat gösterdiler.

Peygamber Efendimiz on iki yaşında iken amcası Ebu Talib ticaret için Şam’a gidecekti. Hz. Muhammed (s.a.v.) amcasıyla birlikte gitmek isteyince Ebu Talib onu da beraberinde götürdü. Günler süren yolculuktan sonra kervan Busra’ya ulaştı ve orada konakladı. Busra’da Hıristiyan din âlimlerinin yetiştiği manastırda Bahira adında meşhur bir rahip vardı. Bahira, Mekkelilerin kervanını yemeğe davet etti. Misafirleri dikkatlice izleyen rahip, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile yakından ilgilendi. Daha sonra Ebu Talib’e Yahudilerin yeğenine zarar verebileceğini söyledi. Bunun üzerine endişelenen Ebu Talib, mallarını Busra’da satıp Şam’a gitmeden yeğeniyle birlikte Mekke’ye döndü.