‘Kardeş olun Ey Allah’ın kulları’

İslam
Prof.Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı… Bir yaratılan kardeşlik var bir de edinilen kardeşlik. Resulüllah Efendimiz Medine’ye hicret buyurduklarında, Mekkeli muhacirl...
EMOJİLE

Prof.Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı…

Bir yaratılan kardeşlik var bir de edinilen kardeşlik.

Resulüllah Efendimiz Medine’ye hicret buyurduklarında, Mekkeli muhacirlerle Medineli Müslümanlar arasında gerçekleştirdiği muâhat/karşılıklı kardeşlik olayını herkes bilir.

Doksan kadar muhacir aile yine doksan kadar yerli aileyle kardeş yapılmış ve imkânlarını kardeşleriyle bölüşmeleri istenmişti. Onlar da bunu istenenin ötesinde gerçekleştirdiler. Bu yardımseverliklerinden dolayı Medineli Müslümanlara bizzat Allah tarafından Ensar/gönüllü yardımcılar adı verildi.

İki taraf arasında öyle bir dayanışma ve bölüşüm gerçekleşti ve Ensar bu fedakârlığı öyle içtenlikle yaptı ki, bugün için inanılması neredeyse mümkün olmayan durumlar ortaya çıktı.

Başlangıçta bu bölüşüm mirasta da geçerli sanılmıştı, Medineli Müslümanlar/Ensar, Mekkeli kardeşlerine hurma bahçelerine varıncaya kadar gösterip paylaşmayı teklif ettiler. Muhacirler Mekke’nin konumu sebebiyle ticareti iyi biliyorlardı, buna karşılık tarım kültürleri yoktu. Ensar ise, aksine tarımı iyi biliyordu. Muhacirler Medineli kardeşlerinin tekliflerini derin bir teşekkürle karşıladılar ama onların bahçelerini bölüşme yerine, onlardan kendilerine Medine pazarı hakkında bilgi vermelerini isteyip, ticarete başladılar. Kısa zaman sonra da pazara hâkim oldular.

İyi bir tacir olan Hz. Osman’ın, belli bir kazanç elde ettikten sonra bir Medineli Yahudi’nin su kuyusunu satın alması olayı meşhurdur. Muhacirlerin henüz maddi durumu düzelmeyenleri vardı ve içecekleri suya bile para veriyorlardı. Hz. Osman buna çareler düşündü ve Muhacirler sebebiyle müşterisi çoğalan kuyu sahibi bir Yahudi’ye kuyusunu satması konusunda bir teklif götürdü. Yahudi bu kolay para kazanma imkânını bırakmak istemediği için teklifi geri çevirdi. Hz. Osman başka bir formül düşünerek ona ikinci bir teklif daha götürdü. Kuyunun tamamının ederi kadar bir bedelle yarısını kendisine satmasını istedi. Yahudi bu teklifi kârlı gördü ve kabul edip yarısını ona sattı. Çünkü kuyunun tam değerini almıştı ve yarıya da inse, kazancı devam edecekti.

Kuyu gibi fiilen bölüşülemeyen ortak gayrimenkuller gün, ay, ya da yıl hesabıyla bölüşülür ve buna muhaya’a adı verilirdi. Cahiliyeden beri gelen bu sözleşme türü İslam’da da aynen kaldı. Hatta bugün devre mülklerin bölüşümü de bu esasa göre yapılmaktadır.

Kuyuyu gün hesabıyla bölüştüler, ama sonuç Yahudi’nin planladığı gibi çıkmadı. Hz. Osman kendi gününde kuyunun suyunu sebil ilan etti. Onun nöbetinde herkes iki günlük suyunu temin edince Yahudi’ye müşteri kalmadı. Bu defa Hz. Osman’a teklifi o getirdi ve isterse kalan yarısını da ona satabileceğini söyledi. Böylece Hz. Osman kuyunun diğer yarısını da aldı ve karşılık beklemeden herkesin hizmetine sundu.

Resulüllah (sa) durumu öğrendiğinde bu olaydan çok duygulandı ve Hz. Osman’ı kast ederek, “müminin ferasetinden sakının, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar” buyurdu.

Bu karşılıklı kardeşlik olayı öyle kendiliğinden bir olay değildir. Birbirleriyle kardeş kılınan Muhacir ve Ensar’ın seçimi peygamberî bir fetanetle yapılmış ve meselenin eğitim boyutu dahi hesaba katılmıştı. Böylece yeni Müslüman olan Medineliler, Mekkeli kardeşlerinden kısa zamanda ve hızla İslam’ı öğrenme fırsatı da buldular.

Resulüllah’ın meselenin böyle farklı yönlerini bizzat düşünüp düşünmediğini bilmiyoruz, ama sonuçta Allah ona bunu böyle yaptırmıştır. Böylece Cahiliyenin kabilecilik anlayışına dayalı olarak yıllarca birbirlerine düşman olan farklı ırklardan insanların kardeşliği sağlanırken, bilgi ve kültür alışverişi de gerçekleşmiş ve aslen tüccar olan Muhacirler Medine pazarına canlılık getirmişlerdi.

İşin uzmanları tarihteki en büyük ticari ve ekonomik hareketlerin…

yazının devamını okumak için…