Kader nedir? İnsan kaderini değiştirebilir mi? İslamda kader inancı

İslam
İnsan kaderini değiştirebilir mi? Kader nedir? Kaza nedir?  Kader ve kazaya iman etmek ne demektir? Kaza ve kader inancının Kur’an ve Hadislerdeki temelleri… Sünnetullah ne demektir? İnsan...
EMOJİLE

İnsan kaderini değiştirebilir mi? Kader nedir? Kaza nedir?  Kader ve kazaya iman etmek ne demektir? Kaza ve kader inancının Kur’an ve Hadislerdeki temelleri… Sünnetullah ne demektir? İnsan kaderini değiştirebilir mi? İnsan ve kader ilişkisi… Akıl nedir? İrade nedir? Cüz’i irade nedir? Külli irade nedir?

 

Kader;

Planlamak, ölçü ile yapmak anlamlarına gelir.

Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak şeylerin Allah (c.c) tarafından bilinmesidir.

Kainattaki her şey Allah’ın (c.c) bilgisi ve iradesi çerçevesinde gerçekleşmektedir.

Kaza;

Hükmetmek, emretmek, muhkem ve sağlam yapmak, yerine getirmek demektir.

Ezelde bilinen ve takdir edilen şeyin, zamanı ve yeri geldiğinde Allah (c.c) tarafından ortaya çıkarılmasıdır.

Kader ve kazaya iman etmek;

Hayr ve şer, iyi ve kötü, canlı ve cansız ne varsa tüm bunların Allah’ın (c.c) bilgisi, dilemesi, kudreti ve yaratması ile mümkün olduğuna, Allah’tan (c.c) başka yaratıcı olmadığına inanmak demektir.

Kainatta olan her şeyin bir ölçü ve hikmete göre gerçekleştiğini kabul etmektir.

Kainattaki her şeyi belli bir ölçüyle yaratılması ve evrendeki düzen Allah’ın varlığının ve birliğinin bir kanıtıdır.

Evrende gerçekleşen tüm bu olaylar Allah’ın takdir etmesiyle gerçekleşmektedir.

Kadere ve kazaya inanmakta imanın bir gereğidir.

Kader ve Kaza İnancının Kur’an ve Hadislerdeki Temelleri

Kader ve kazayla ilgili Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet vardır.

Bu ayetlerden bazıları bütün varlıkların bir kaderi olduğunu vurgular.

Biz her şeyi (belirlenmiş) bir kadere göre yarattık.”

(Kamer suresi, 49. ayet)

…Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.”

(Furkan suresi, 2. ayet)

Bazıları Güneş ve Ay olmak üzere kainattaki varlıkların belirlenen yörüngelerde akıp gitmesini, her şeyin bir ölçüye göre hareket etmesini vurgular.

“Güneş; karar kılacağı yere doğru akmaktadır, bu aziz ve âlim olan Allah’ın takdiridir.”

(Yâsîn suresi, 38. ayet)

“Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.”

(Yâsîn suresi, 40. ayet)

Bazıları kaderin insanlara ve topluma bakan yönlerini vurgular.

“Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabb’imiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabb’imiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabb’imiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et!”

(Bakara suresi, 286. ayet)


Evrendeki her şey Allah’ın koyduğu biyolojik, fiziksel ve toplumsal yasalara göre hareket etmektedir. Allah’ın koyduğu bu yasalara da sünnetullah denir.

Kur’an-ı Kerim’de kadere iman Allah’ın sıfatlarıyla ilişkilendirilerek ifade edilmiştir.

Kaderle ilişkili olan bu ayetler Allah’ın bazı sıfatlarını vurgulamaktadır.

Bu ilgili ayetlerle de kadere iman edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Hz. Peygamber, imanın tanımında kadere iman edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Kadere iman etme konusunda ise şöyle buyurmuştur:

“Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayr ve şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayr ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz.”

(Tirmizi, Kader, 10)

İnsan kaderini değiştirebilir mi?

İnsan ve Kader İlişkisi

Kader ve kazanın doğru anlaşılması için bazı kavramların iyi bilinmesi gerekir.

Akıl:

İnsanı diğer canlılardan ayıran temyiz gücü, düşünme ve anlama melekesidir.

İnsan aklı sayesinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırır.

Dinin emir ve yasaklarından sorumlu olmanın ön şartı akıllı olmaktır.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde aklın önemine dikkat çekmiş ve insanların akıllarını kullanmalarını emretmiştir.

Aklını kullanmayan kimselerse eleştirilmiştir.

İnsanın aklı sayesinde yaratılan varlıklardan yola çıkarak Allah’ı bulabileceğini bazı ayetlerinde belirtmiştir.

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.”

(Al-i İmran suresi, 190. ayet)

“Rabb’inden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (inkâr eden) kör kimse gibi olur mu? (Fakat bunu) ancak akıl sahipleri anlar.”

(Ra’d suresi, 19. ayet)

Yüce Allah, pek çok ayetinde Ay, Güneş, yıldızlar, dağlar, denizler hakkında düşünmemizi öğütlemiştir.

“Akıllarını kullanmazlar mı?”, “Düşünmez misiniz?”, “Akletmez misiniz?” gibi ifadelerle insanların düşünmesi ve akıllarını kullanması vurgulanmıştır.

İrade:

Seçmek, tercih etmek, istemek, dilemek, yönelmektir.

Aklın düşünüp karar vermesi sonucunda bir eylemi yapmayı ya da yapmamayı tercih etmesidir.

Yüce Allah, aklın yanı sıra insanlara tercih etme özgürlüğü de tanımıştır.

İki tür irade vardır. Bunlar:

  1. Cüz’i İrade
  2. Külli İrade

Cüz’i irade; İnsanın kendi aklıyla karar verdiği ve seçimini yaptığı davranışlardır.

İyi ya da kötü olmak, kitap okumak ya da okumamak, namaz kılmak ya da kılamamak gibi birçok şeyi insan kendi özgür iradesiyle seçer.

İnsan özgür iradesiyle seçtiği bu davranışların hepsinden sorumlu tutulur.

Külli İrade: Allah’ın iradesi

Külli irade; İnsanın iradesinin dışında olan ve Allah’ın takdir etmesiyle gerçekleşen davranışlardır.

Doğum yerimiz, ölüm anımız, ırkımız, anne babamız gibi durumların hepsi bizim seçimlerimizin dışındadır.

Bu seçimlerin hiçbirinden insan sorumlu değildir.


İnsanların çoğu seçimlerini özgür iradesiyle yapmalarına rağmen sorumluluktan kaçmak için “Ne yapayım kaderim böyleymiş”, “Allah’ın takdiri bu şekildeymiş” gibi yanlış bir kader anlayışına sığınmaktadır.

İnsan; iyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin olan şeyleri ayırt edebilecek, karşılaştığı şeylere değer atfedebilecek ve bu değerler arasında seçim yapabilecek kabiliyettedir.

İnsana bu gücü veren ise Allah’tır.

Bu imkanı insan tamamen özgür iradesiyle kullanır.

Netice olarak Allah insana akletme, düşünme, doğru ya da yanlışı seçebilme yetisi vermiş ve tercihlerinden dolayı insanı özgür bırakmıştır.

Doğru olanı peygamberleriyle bildirmiş fakat hiçbir insanı inanıp inanmama konusunda zorlamamıştır.

Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Ve de ki: Hak, Rabb’inizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki onun duvarları kendilerini çepe çevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri!”

(Kehf suresi, 29. ayet)