İslam’da güzel ahlakın önemi nedir?

İslam
Peygamberimiz (s), “birr (iyilik, erdemlilik) nedir?” sorusuna önce “güzel ahlâk” cevabını verir: “Birr/iyilik güzel ahlâktır; ism/kötülük de kalbin yatışmadığı ve halkın duymasını hoş görmediğin şeyl...
EMOJİLE

Peygamberimiz (s), “birr (iyilik, erdemlilik) nedir?” sorusuna önce “güzel ahlâk” cevabını verir:

“Birr/iyilik güzel ahlâktır; ism/kötülük de kalbin yatışmadığı ve halkın duymasını hoş görmediğin şeylerdir.” (Müslim)

Burada Peygamberimizin, Kur’ân’ın en kuşatıcı kavramlarından biri olan “birr” kavramını “güzel ahlâk”la eşitlemesi hayli anlamlıdır. Bakara suresinin 177.âyetinde en geniş manasıyla tanıtılan “birr” kelimesinin; “Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imanı; yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan infak etmeyi, namaz kılmayı, zekât vermeyi, sözleştiklerinde sözlerinde durmayı, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanında sabretmeyi” içine aldığı görülür ki, tüm bunların “hüsnü’l-hulg: güzel ahlâk” diye ifade edilmesi oldukça önemlidir.

Kur’ân ve hadislerde böyle tanımlanan güzel ahlâk, İslâm âlimlerince farklı vurgularla tarif edilir.

Abdullah b. Mübarek’in güzel ahlâk tarifi şöyledir: 

“Güzel ahlâk; güler yüz, hayırlı işlerde el açıklığı, bir de kimseye eziyet etmemektir.” (Tirmizi)

Hasan Basrî de: “güzel ahlâk; çok iyilik yapmak, kötülükten sakınmak ve güler yüzlü olmaktır” der.

Şifâ-yı Şerîf müellifi Kâdı İyâz ise; güzel ahlâkın, ‘insanlarla güzel geçinmek, onlara kendini sevdirmek, merhamet etmek, verdikleri sıkıntılara katlanmak, yaptıkları kötülüklere sabretmek, kibirlenmemek, şiddet göstermemek, öfkelenmemek ve azarlamamak’ olduğunu söyler.

Güzel Ahlâk: En Büyük Sermaye

Güzel ahlâkın en güzel timsali ve öğreticisi olan Peygamberimiz (s), onu çok çok önemsemiştir:

“İmanı en olgun müminler, en güzel ahlâklılar; en hayırlınız da, kadınlarına hayırlı olanlardır.” (Tirmizi)

Bu hadis-i şerifte; kâmil bir imanın ölçüsü güzel ahlâk, hayırlı olmanın ölçüsü de kadınlara iyi davranmak olarak gösterilmiştir ki, her ikisi de iyi ve güzel huyda birleşir.

“Kıyamet gününde mümin kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” (Tirmizi)

Hatırlatmalıyız ki, bir kulun kıldığı namazlar, tuttuğu oruçlar, verdiği sadaka ve zekâtlar onu güzel ahlâk sahibi kılmıyorsa, çirkin söz ve hareketlere devam ediyorsa, Allah Teâlâ’nın onun namazlarına, oruçlarına, zekât ve haccına ihtiyacı yoktur. Maun sûresindeki “yazıklar olsun o namaz kılanlara” hîtabı, böyle kimseler içindir. Hiç şüphe yok ki, bütün ibadetler, güzel ahlâkı inşa eden vesilelerdir; ancak hiç kimse de, ‘benim ahlâkım güzel, o halde ibadet yapmasam da olur’ deme lüksüne sahip değildir.

Bir keresinde Resûlullah’a (s):

‘İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir?’ diye soruldu. Rasûlullah (s):

“Allah’tan korkup haramlarından sakınmak (takvâ’llah) ve güzel ahlâktır” buyurdu.

‘İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir?’ diye sorulunca da:

“Ağız ve cinsel organdır” buyurdu. (Tirmizi)

Demek ki, “takvâ” ve “güzel ahlâk”; ağzını-dilini ve iffetini korumakla elde edilir ve bu iki haslet de mümini Cehennem’den korur ve inşallah Cennet’e taşır.

Sahibini Cehennem’den koruyan özelliklerden biri olan dile sahip olma özelliği; insanlarla yerli yersiz tartışmamak, şakadan da olsa yalan söylememek ve “hüsnü’l-hulg” yani güzel ahlâk ile tamamlanırsa, işte ona Cennet’te köşkler verileceğine Allah Rasûlü (s) kefil oluyor:

“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim. 

Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim.

Ahlâkı güzel olan kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebû Dâvûd)

Abdullah Yıldız/ 40 hadis 40 ders-Pınar yy-kitappinari.com