İslam Medeniyetinde İlmi Hayatın Gelişimi ve Dünyaya Etkileri

İslam
İslam’da ilmi hayatın gelişimi ve bu gelişmelerin dünyaya etkileri nelerdir? İslam dünyasında ilmi gelişmelerin durmasının nedeni nedir? İlim kelimesi sözlük anlamı olarak bilgi, marifet ve haki...
EMOJİLE

İslam’da ilmi hayatın gelişimi ve bu gelişmelerin dünyaya etkileri nelerdir? İslam dünyasında ilmi gelişmelerin durmasının nedeni nedir?

İlim kelimesi sözlük anlamı olarak bilgi, marifet ve hakikat gibi anlamlara gelir. Sadece Yüce Allah görünen ve görünmeyen her şeyin bilgisine sahiptir. İnsana bilmediklerini öğreten de Yüce Allah’tır.

İslamiyet bir ilim dini, İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir. Kur’an’da ilim sahibi olmak için gerekli olan araştırmacılık ısrarla tavsiye edilmiştir. Kur’an, kesin bilgiye dayanmayan, zan ile elde edilen verilerin değersizliğini ve insanı hakikate ulaştırmayacağını bildirir. Bir eğitim ve öğretim faaliyeti olarak peygamberliğin asıl hedefi, ilim üzere şekillenmiş bir toplum inşa etmektir. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in ilme teşviki Müslümanları bilgiyi yazıyla kayıt altına almaya ve ilim öğrenmeye yöneltmiştir. İlim tahsili Müslümanlar için farz kılınmıştır.

Hz. Peygamber, “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır.” buyurmuştur. (İbn Mace, Mukaddime, 17.)

Hz. Ali’ye (r.a.) derin bilgisi nedeniyle “İlmin kapısı” ünvanı verilmiştir.

İslam inancında ilmin kaynağı Yüce Allah’tır. İslam kültür ve medeniyeti bu inanç sayesinde bir ilim medeniyetine dönüşmüştür. İlmin ve imanın gücüyle geniş coğrafyalara ulaşmış ve birkaç yüzyıl içerisinde dünyayı aydınlatmıştır.

Kur’an-ı Kerim’in Cem ve Çoğaltılması

Hz. Peygamber vahyin başlangıcından bitişine kadar Kur’an-ı Kerim’in tüm bölümlerini sahabeden seçilen vahiy katiplerine yazdırmıştır. Kur’an, sahabeden Kurra ve Hameletu’l-Kur’an adı verilen hafızlarca ezberlenerek muhafaza edilmiştir.

Halifeliği döneminde Hz. Ebu Bekir (r.a.), Zeyd b. Sabit’i (r.a.) mevcut Kur’an nüshalarını tek bir kitap haline getirmekle görevlendirdi. Zeyd b. Sabit (r.a.) başkanlığında vahiy katiplerinden oluşan heyet, Kur’an metinlerinin karşılaştırmalı bir şekilde kontrolünü yaparak Mushaf adıyla iki kapak arasında cem etti.

Bu ilk nüshadan yapılan çoğaltma işlemi, Hz. Osman’ın (r.a.) halifeliği döneminde gerçekleşmiştir. Zeyd b. Sabit (r.a.) başkanlığındaki bir komisyon tarafından yedi adet çoğaltılan Mushaf nüshası, ülkenin farklı merkezlerine yollandı. Bu suretle metin farklılıklarının ortaya çıkma ihtimali baştan önlenmiş oldu ve Kur’an-ı Kerim, hiçbir değişime uğramadan günümüze kadar ulaştı.

Hadislerin Tedvin ve Tasnifi

Hz. Peygamber hayatında Kur’an metinleriyle karışabileceği endişesi ile kendi sözlerinin yazılmasını yasaklamıştır. Ancak bazı kişilere özel izin vermiştir. Hz. Peygamber’in söz ve uygulamaları, vefatından sonra rivayet olarak nakledilmiştir. İslam toplumunda Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sözlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasına önem verilmiştir. Hicri ikinci asırdan itibaren Hz. Peygamber’in sözleri tasnif edilmeye başlanmıştır.

Tedvin, hadis metinlerini belirli bir tasnife tabi tutmadan yazıya geçirilmesidir. Siyer ve Megazi kaynakları, hadis ilminin doğuşunda etkili olmuş, hadislerin tedvinini hızlandırmıştır. Siyer, Megazi ve Hadis ilimleri, İslam tarihçiliğinin başlamasına kaynaklık etmiştir. Müslümanlar hadis ilmindeki senet zinciri metoduyla tarih ilmine kaynak belirtme metodunu kazandırmıştır. Hadis ravilerinin hayatlarına dair yazılan tabakat eserleri, biyografi yazımına kaynaklık etmiştir.

Tercüme Hareketleri

İslam kültür ve medeniyetinde tercüme hareketleri Emeviler döneminde başlayarak Abbasiler döneminde devam etmiştir. Tercüme faaliyetleri Müslümanların ilmî birikimine önemli katkılar sağlamıştır. Müslümanlar, ilim ve kültür mirasına ait eserleri tercüme yoluyla aktardılar. Elde edilen birikimle İslam dünyasında bilim ve teknoloji hızla gelişti. Emeviler döneminde yetişmiş olan Halid b. Yezid, kimya konusundaki ilk tercüme ve te’lif eserleri ortaya koymuştur. Abbasi Halifeleri Harun Reşid ve oğlu Me’mun dönemlerinde gerçekleşen tercüme faaliyetiyle bilgi aktarımı hızlanmıştır. Bağdat başta olmak üzere Cündîşâpûr, Harran ve İskenderiye gibi İslam dünyasının önemli ilim merkezlerine bilgi akışı sağlanmıştır.

Halife Me’mun, Bağdat’ta 832 yılında Beytü’l-Hikme adlı bir ilim merkezi kurmuştur. Beytü’l-Hikme, bir inceleme araştırma kütüphanesi ve tercüme merkezi olarak faaliyet göstermiştir. Tercüme edilen bilgiler yeniden değerlendirilmiş, güncellenerek hayata uygulanmıştır. İslam Dünyası 8-13. yüzyıllar boyunca dünyada ilmî faaliyetlerin merkezi olmuştur.

İlmî Araştırmalar ve Te’lif Faaliyetleri

Müslümanlar önceki kültür ve medeniyetlerin mirasından yararlandılar. İslam’ın ilk devrinden itibaren ilmî çalışmalarda sistemleşme ve ilim kurumlarının ortaya çıkışıyla özgün eserler verdiler. Abbasiler Dönemi’nde Bağdat, ilmî çalışmaların ve entelektüel faaliyetlerin merkeziydi. İlmî faaliyetler, Beytü’l-Hikme’de yoğunlaşmıştı. Abbasilerden itibaren ilim ve teknoloji alanlarında büyük atılımlar gerçekleştiren ve bugün insanlığın ortak hafızasında yer etmiş ilim adamlarının sayısı artmıştır. Bu âlimler astronomi, coğrafya, tarih, geometri, matematik, tıp, mimarlık, kimya ve başka birçok alanda önemli buluşlar yapmış ve eserler vermişlerdir.

İslam medeniyetinde ilimlerin disipline edilişi ve standartlaşması sağlanmıştır. İslam âlimleri, ilimleri tasnif ederek metodoloji geliştirmeye önem vermişlerdir. İhsâü’l-ulûm adı verilen bu çalışmalara farklı ilim dallarından bir çok âlim katkıda bulunmuştur.

Bilginin kaynağının belirtilmesi, münazara ve tenkit yöntemi bir ilmî usul çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Deney ve gözleme dayalı araştırmacı yaklaşımın ortaya çıkması, yaygınlaşması, bilginin tasnifi, kayıt ve arşivleme çalışmaları Müslüman bilginlerin dünya kültür mirasına armağanıdır.

İlmî Faaliyetlerin Diğer Medeniyetlere Etkileri

İslam kültür ve medeniyetinde ortaya konulan ilmî faaliyetler, kendisinden sonra gelen ilmî çalışmalara ilham kaynağı olmuştur. Bu ilmî faaliyetlerin bazı ayırt edici özellikleri vardır. Bu faaliyetler:

Evrensellik:

İslam medeniyeti gelişime ve değişime açık olmak bakımından ilmî faaliyetlere ön yargısız bir bakış açısı kazandırmıştır. İnsanlığa ait birikimi bir araya toplamıştır.

Metodik çalışma:

Gerçeğe ulaşmak için izlenen yol olan deney ve gözlem ile teorinin birlikteliği ve eşgüdümü tarihte ilk kez ortaya konulmuştur.

Akli ve bütüncül tavır:

Müslümanlar, aklın muhatap olduğu vahye dayalı hakikatler ile deney ve gözleme dayanan araştırma sonuçları arasında çelişki yaşamamıştır.

Ahlaki tavır:

Karşılıklı görüşlere saygı, bilginin kaynağının belirtilmesi, iç ve dış tenkidin yapılması, varılan sonucun paylaşılması, ilmî güvenilirliği sağlayan yegane ölçütler olarak dünya ilim mirasına kazandırılmıştır.

İslam Dünyasında İlmi Gelişmeler Neden Durdu?

İslam dünyasındaki ilmî gelişmeler 11. yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıkan üç siyasi olaydan olumsuz etkilenmiştir. Bu gelişmeler:

  1. Moğol İstilası
  2. Haçlı Seferleri
  3. Endülüs’ün Müslümanların elinden çıkması

İslam dünyasındaki ilmî ve teknolojik gelişmeler çeşitli temaslar yoluyla 12. yüzyıldan itibaren Avrupa’ya aktarılmaya başlandı. Bu aktarım üç güzergah üzerinden gerçekleşmiştir: Anadolu, Kuzey Afrika-Sicilya-İtalya, Kuzey Afrika-Endülüs…

Avrupa’daki bilim ve teknoloji, Coğrafi Keşifler, Rönesans ve Reform hareketlerinin ardından, aydınlanma ile devam ederek, günümüze kadar sürmüştür. Avrupa merkezlerinde kurulan eğitim kurumlarında Arapçadan tercüme edilen eserlerin oluşturduğu müfredat kullanılmıştır. Tercüme hareketi yoluyla medeniyetler arasındaki bilgi aktarımı, bugün bütün insanlığın ortak mirasına dönüşmüş durumdadır. Bu birikimin oluşması ve aktarılmasında en büyük pay Müslümanlarındır.