İslam Medeniyetinde İlim Kurumları Nelerdir?

İslam
İslam Medeniyetinde yer alan ilim kurumları nelerdir? Suffe nedir? Daru’l-Erkam nedir? İslam kültür ve medeniyeti ilim kurumları üzerinde yükselmiştir. Hz. Peygamber döneminde başlayan kurumlaşm...
EMOJİLE

İslam Medeniyetinde yer alan ilim kurumları nelerdir? Suffe nedir? Daru’l-Erkam nedir?

İslam kültür ve medeniyeti ilim kurumları üzerinde yükselmiştir. Hz. Peygamber döneminde başlayan kurumlaşma sürecinde mescitler, kütüphaneler, medrese, mektep ve üniversiteler, birey ve toplumun yetişmesinde ve eserler verilmesinde etkili olmuştur.

Peygamber Efendimiz ebeveynlere çocuklarını yüzme, hesap, tıp, soy bilgisi ve Kur’an okuma gibi maddî-manevî alanlarda yetiştirmelerini tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber yabancı dil öğrenmeyi de teşvik etmiştir. Sahâbe arasında Farsça, Rumca, Kıptîce, Habeşçe, İbrânîce ve Süryânîce bilenler vardır. 

Mescitler:

Peygamber Efendimiz, Mekke döneminin ilk yıllarında hem ibadet hem de ilmî faaliyetler için Dâru’l-Erkam’ı bir eğitim-öğretim merkezi olarak kullanmıştır. Dâru’l-Erkam’da Kur’an ayetleri okunup yazılmış, temel İslam eğitimi verilmiştir.

Hicretten sonra Medine’de Hz. Peygamber’in ilk ve en önemli faaliyeti, Mescid-i Nebi’yi inşâ etmek olmuştur. Mescid’in bitişiğinde Suffe mektebini kurmuştur. Peygamber Efendimiz, Suffe’de bizzat ders vermiş, Kur’an ve okuma-yazma öğretmek üzere sahabeden Ubâde b. Sâmit (r.a.) gibi muallimleri görevlendirmiştir. Suffe’deki öğrenci sayısı zamanla dört yüze kadar ulaşmıştır. Suffe’de farklı bölgelerden gelerek yatılı kalan sahabiler arasından hâfızlar, kıraat âlimleri, hâkimler, valiler, ordu komutanları, devlet adamları yetişmiştir. İslam medeniyetinde mescitler yerleşim birimlerinin ve hayatın merkezinde yer alır. Hayatın bir bütün olduğu ve eğitimin hayat boyu sürmesi gerektiğini hatırlatır. Toplumun ilim, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü kurumlar olarak hayatiyetini devam ettirmektedir.

Kütüphaneler:

Emeviler dönemi İslam kütüphaneciliğinin başlangıç devri olarak kabul edilir. Emevilerin ilk halifesi Muaviye zamanında Şam’da resmi bir kütüphanenin kurulduğu bilinmektedir. Bazı âlimlerin evlerinde de özel kütüphaneler mevcuttur. Abbasiler döneminde Çin üzerinden gelen kağıt imalatının öğrenilmesi, kitap yazımını kolaylaşmıştır. 8. yüzyılın sonlarına doğru Bağdat’ta bir kağıt imalathanesinin kurulması, telif faaliyetlerinin artmasına ve kitap ticaretinin yaygınlaşmasına vesile olmuştur.

Bağdat, Şam, Kahire ve Basra gibi şehirlerde Sûku’l-Verrâkîn diye adlandırılan kitap çarşıları kurulmuştur. Halife Mansur Bizans imparatoru ile kitap temini için yazışmış; onun döneminde tercüme eserlerin sayısı artmıştır. Sahaflık mesleği, erken dönemden itibaren yaygınlaşmış olup, günümüzde İslam dünyasında varlığını sürdürmektedir. Abbasiler döneminde 8. yüzyıldan itibaren Bağdat, Mısır ve İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde kütüphane sahibi olan çok sayıda âlim yaşamıştır. Tercüme merkezi ve kütüphane işleviyle ön plana çıkan Beytü’l-Hikme, Abbasilerin başkentinin, Bağdat’tan Sâmerrâ’ya taşınmasından sonra kütüphane fonksiyonunu sürdürmüştür. Sâmerrâ’da Hizânetü’l-Hikme adıyla büyük bir kütüphane kurulmuştur.

İslam dünyasının en batısındaki Endülüs’te de çok sayıda kütüphane kurulmuştur. Bu kütüphanelerin bir kısmı devlete, diğer kısmı da şahıslara aitti. 16. Yüzyılda İslam dünyasındaki herhangi bir özel kütüphanede bulunan ortalama kitap sayısı, aynı dönemde batının bütün kütüphanelerinde bulunan kitap sayısından çok daha fazlaydı.

İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi, bugün yaşayan en büyük el yazması kitap arşividir. Koleksiyonunda yer alan kaynak eserleri bulundurması nedeniyle İslam kültür ve medeniyetinin birikimini barındırmakta ve dünya kültür mirasına katkı sunmaktadır.

Medrese, Mektep ve Üniversiteler:

Medreseler İslam kültür ve medeniyetinin en önemli ve en uzun süre yaşayan eğitim, öğretim ve ilim kurumlarıdır. Medreseler, Türklerin İslam dünyasına hakim oldukları dönemin başlangıcında kurulmuştur. Bir eğitim ve öğretim kurumu olarak Nizamülmülk’ün 1065’te Bağdat’ta kurduğu Nizamiye Medresesi, İslam dünyasının diğer medreselerine örneklik teşkil eder.

Medreselerde mantık, belagat, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf; tıp, farmakoloji ve tabiat ilimleri okutulurdu. Derslerde tartışmaları organize etmekle görevli müderrisler bulunur ve müzakereci asistanlar görev yapardı. Nizamiye Medreseleri’nin başmüderrisliğini yapmış olan İmam-ı Gazali’nin İhyâu Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde yaptığı müfredat çalışması, ilim dallarının tasnifinde belirleyici olmuştur.

Anadolu Selçukluları Dönemi’nde Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum başta olmak üzere ülkenin her yerinde medreseler açılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Sahn-ı Seman Medresesi ile Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği Süleymaniye Medresesi’nde yetişen ulema, Osmanlı ilim geleneğinde önemli eserler bırakmıştır.

Rasathaneler:

Medreselerin uzmanlık alanlarına ayrılmasıyla birlikte ortaya çıkan birimlerdendir. Astronomik gözlem yapmak için kullanılan özel bina ve evler de rasathane olarak kullanılmıştır. Akademik çalışmaların gerçekleştiği rasathaneler ilk kez İslam coğrafyasında kurulmuştur. El-Me’mun döneminde ilki Bağdat yakınlarındaki Şemmasiye, diğeri de Şam yakınlarındaki Kâsiyûn rasathaneleriyle başlayan gözlem çalışmaları, astronomik gözlemciliğin ilk kez kurumsallaştığını göstermektedir. Rasathanelerin yaygınlaşma sürecinde 13. yüzyılda kurulan Meraga Rasathanesi’nde astronominin yanında diğer ilim dallarında da çalışmalar yürütülmekteydi. Burada ilk kez inşa edilmiş devasa aletlerle gerçekleştirilen faaliyetlerin etkileri 16. yüzyıla kadar İslam dünyasında devam etmiştir. Bu dönemde Takiyyudin Muhammed’in İstanbul’da kurduğu Rasathane, teknik bakımdan çağdaşlarından ileriydi.

Mektep:

İslam kültür ve medeniyetinde Emeviler ve Abbasilerden itibaren okuma yazma ve Kur’an öğretilen okullara küttab adı verilirdi. Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılarda Sıbyan Mektebi denilmiştir. Osmanlılarda zamanla bu mekteplere Mahalle Mektebi ve Taş Mektep, hocalarına da muallim denilmiştir. Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyıldan itibaren mektep kavramı bugünkü okul karşılığında yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Kurumsal anlamda 18. yüzyıl ıslahat hareketleri sürecinde teknik bilgi ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş, mesleki ve teknik ortaöğretim ile yüksek öğretim düzeyinde ilim üreten eğitim ve öğretim kurumları olmuştur. Örneğin; Mekteb-i Tıbbiyye (Tıp Fakültesi), Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Fakültesi), Daru’lFünun-u Aliye (Fen ve Edebiyat Fakültesi), Muallim Mektebi, Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi),

Üniversiteler:

İslam kültür ve medeniyetinin yüzyıllar içerisinde kurumsal yapısının gelişip değişmesine bağlı olarak ilim kurumları da kendilerini yenilemiştir. Medreseler, yüksek eğitim ve öğretim veren kurumlar olarak işlevini sürdürmüştür.

Fatımilerden günümüze kadar devam eden Mısır’daki Camiatu’l-Ezher ile İstanbul’un fethinden sonra inşa edilen Sahn-ı Seman medreselerinin devamı olan İstanbul Üniversitesi gibi kurumlar, beş yüzyılı aşkın süre yaşayan dünyadaki sayılı ve saygın ilim kuruluşlarındandır.

İslam kültür ve medeniyetinde hayatın içinde bir ilim faaliyeti sunan külliye modeli, Müslümanların ilim faaliyetleri için çağlar boyunca teori-pratik birlikteliğiyle başarısını sürdürmüştür.

Avrupa’da başta İtalya, İspanya ve Fransa’da olmak üzere kurulan üniversitelerde Müslümanların elde ettikleri bilgi birikimini tercüme faaliyetiyle aktarma yoluna gidilmiştir. İbn-i Sina’nın öğretileri üzerine kurulan Bologna Üniversitesi, Napoli Üniversitesi, Tübingen, Oxford ve Cambridge Üniversiteleri, antik Yunan kültürü de dahil olmak üzere felsefe, tıp ve diğer ilimlerde Arapça’dan Avrupa dillerine tercüme hareketinin merkezleri olmuşlardır. Üniversiteler dışında farklı sivil toplum kuruluşları, bilimsel araştırma enstitüleri ve müzeler, İslam dünyasında ilmî faaliyetlerin yürütüldüğü kurumlar olarak işlev görmektedir.