İlahiyatçılar: “İslam ahlakında şantajın yeri yok”

İslam
TÜRKİYE gündemi 17 ve 25 Aralık operasyonlarının ardından peş peşe yayınlanan ses kayıtlarıyla sürekli değişiyor. Paralel yapının başlattığı karalama kampanyası din adamlarını da isyan ettirdi. 7 bin ...
EMOJİLE

TÜRKİYE gündemi 17 ve 25 Aralık operasyonlarının ardından peş peşe yayınlanan ses kayıtlarıyla sürekli değişiyor. Paralel yapının başlattığı karalama kampanyası din adamlarını da isyan ettirdi. 7 bin kişinin yasadışı yöntemlerle dinlenerek özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmiş olması siyasi tartışmaların yanı sıra ‘dini ve ahlaki’ tartışmaları da beraberinde getirdi. Yapılanların İslam’da yerinin olmadığını hatta Kuran’da verilen örneklerle en büyük günahlardan olduğunu belirten ilahiyatçılar önemli açıklamalarda bulundu. İşte Akşam’da yer olan haberin ayrıntıları…

ÖLÜ KARDEŞİNİ YEMEKTEN FARKSIZ

Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş: ”İnsanların kusurlarını ya da bilinmeyenlerini araştırmak ve yaymak haramdır. Peygamber efendimiz, her kim bir kimsenin kusurunu araştırır, onu insanlara, halka yaymaya çalışırsa ahirette hesap vereceğini söylemiştir. İsra Suresi’nde ‘Emin olmadığın bir şey üzerinde durma, çünkü kulak, göz ve gönül, yaptıkları işten sorumludur’ denir. Bunlar çirkin şeylerdir. İnsanların dedikodusunu yapmayı Kuran-ı Kerim gıybet olarak tanımlar. Asıl kelime ise ‘Gaybettir’. Bu büyük günahlar arasında sayılır. Hucurat Suresi’nde Allah bunu ölmüş kardeşinin etini yemekle eş tutar. Allah şöyle buyurur: ‘Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının.’ Dolayısıyla Kuran-ı Kerim insanları birbiriyle kardeş olmaya birbirlerinin kusurlarını örtmeye teşvik eder. 

İSPATLAYAMAYANA 80 SOPA 

İnsanlar hakkında kötü kanaat oluşturmaya çalışmak dinimizde hoş görülmez. Kesin bir bilgi ya da delil olmadığı zaman bu iftira olur. Bir insana çamur atıp sonra o kişiden bu çamuru temizlemesini beklemek doğru olmaz. İddiada bulunan kişi iddiasını ispatlamak zorundadır. İslam hukukuna göre kişi eğer iddiasını ispatlayamıyorsa bunun cezası 80 sopadır. Nur Suresi’nin 4’üncü ayetinde belirtilmiştir. İddiasını ispatlayamayan kişinin bundan sonra da şahitliği kabul edilmez.” 

GÜNAHI YAYMAK DA GÜNAH 

Ateş şöyle devam etti: “Hz. Ömer’e birisi gelir der ki, ‘Benim kızım zina etti. Bunu kimse bilmiyor. Ben biliyorum. Bu kızın talibi var birisi de istiyor. Şimdi ben bunu bu adama söyleyeyim mi, söylemeyeyim mi? Hz. Ömer de cevap verir. Allah’ın gizlediğini sen açığa çıkarma. Kızın tövbe etmiştir, Allah da onu affetmiştir. Kusurunu aleme yayma sen günahkar olursun’ der. İşte İslam budur. Zina etmek günahsa, o günahı yaymak, anlatmak da bir o kadar günahtır. Topluma kötülük olacak bir olay söz konusu olduğunda bunu birilerinin engellenmesi gerektiğini Peygamberimiz de söylemiştir. Peygamberimiz bir konuda ‘Biriniz büyük kötülük görürse bunu engellesin. Elinden gelip de yapamazsa diliyle söylesin bunun kötülük olduğunu’ demiştir. Peygamberimizin bu sözünden şunu anlıyoruz. Birisinin evine bir hırsız girdiğini görüyorsun. O zaman imkânın varsa engellemeye çalışırsın. Bunu yapamıyorsan dilinle söylersin.”

SORUN ‘MEHDİ’ İNANCINDAN KAYNAKLANIYOR

Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Eski Öğretim Üyesi Dinler Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Ekrem Sarıkçıoğlu: “Hiç bir din insanların özel hayatlarının ortalığa saçılmasını kabul etmez. Şu anda bu tarz servisleri yapan insanlar da bunu gayet iyi biliyorlar. Sorun şundan kaynaklanıyor. Hareket içinde bir mehdi inancı var. Mehdi inancı İslam’da yoktur. Ama diğer dinlerde buna benzer tasavvurlar vardır. Bu yapı kendilerince liderlerini dolaylı olarak mehdi gibi görüyorlar. Dolayısıyla mehdinin dünya siyasetine müdahale etmesini, yavaş yavaş bu meselelerle ilgilenmesini de normal bir hareket gibi görüyorlar. Bu halk arasında da olan bir inançtır. Hareket içinde olanlar bunu meşru görüp o yönde faaliyetlerini gösteriyorlar. Bu noktada yanlış takıntılar ortaya çıkıyor. Kişiler farkında olmadan İslam’ın haram kıldığı unsurları harekete geçirip, günah işliyorlar. Bir insanın özel hayatının mercek altına alınması, varsa kusurlarını yaymak, yoksa iftira atmak anlamına gelir. Bütün dinler için bu günah sayılır.”  

YASAKTIR VE HARAMDIR

Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakkı Önkal: “İslam’ın bu konudaki tutumu çok nettir. İslam bir insanın özel hayatına önem atfeder. Bir insanın arkasından dedikodu yapılmasını, gıybeti yasaklamıştır. Bir de iftira var. Yapmadığı bir şeyi istinat etmektir ki daha büyük bir günahtır. İslami gelenekte tecessüs de hoş karşılanmaz. Tecessüs etmek insanın mahrem olması gereken hayatına ilgili duymak demektir. Hz Muhammed, bütün toplumlara ahlaki konularda liderlik yapmış, örnek olmuştur. Yaşadığı dönemde gıybet, özel hayatın ihlali, tecessüse asla müsaade etmemiştir. Peygamberimiz sadece Müslüman’ın Müslüman’a yasak olan davranışları yapmasını değil Müslüman kişinin insana yapmasını asla hoş karşılamamıştır. Şantaj yapmak İslam’ın ahlakıyla asla bağdaşmaz.” 

MÜSLÜMANLAR GIYBET VE İFTİRADAN UZAK DURMALI

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yakup Çiçek: “İslam bir insanın toplumdaki itibarını zedeleyecek iftiraları kul hakkı yönünden yasaklamış, haram kılmıştır. Bir Müslüman ile ilgili şahit olmadığınız herhangi bir olay varsa ve gerçek dışı bir konuysa yapılan değerlendirmeler de doğru olmaz. İslami açıdan yasaklanmış veya haram kılınmış konularda ısrarcı olmak kimseye bir şey kazandırmadığı gibi pek çok açıdan da büyük günahlar arasında sayılır.”