Peygamberimizin sevgili eşi; Peygamberimizin en yakın arkadaşı, O’nun, vefatından sonra İslâm birliğinin ilk koruyucusu, İslâm fetihlerinin ilk bayraktarı olan Hz. Ebu Bekir’in kızı Hz. Aişe, yalnız bu konumuyla değil, bundan başka, ilmiyle, ahlakıyla, siyâsi hayatıyla, kısaca kâmil bir insanda bulunan bütün yüce vasıflar ile temayüz etmiş yüksek bir şahsiyettir.
HZ. MUHAMMED’İN HAYATININ TARİHİ KRONOLOJİSİ
Hz. Aişenin hayatında dindarlığın, fazilet ve kemâlin, ilim ve ictihadın, dine hizmetin, hayatı ilme vakfetmenin, sonuç olarak İslâm terbiyesini en temiz kaynağından, İslâm ahlâkını en şa’şalı kandilinden, din ve imanını en nurlu ve feyizli kaynaktan alan insanların hayatında kazanacakları başarıların hepsi vardır.
Hz. Aişe; nezahat, iffet, tokgözlülük, cesaret, cömertlik, nezaket, hayırseverlik, sevgi, olgunluk gibi birçok ahlâkî meziyetlerin timsali olduğu gibi, Kur’an-ı Kerim’in tefsirine, hadis ilminin tertib ve tedvinine, fıkıh usûlünü ortaya koymaya, kelam, akâid ve dinin sırlarını izaha ve kadınlık âleminin durumunu yükseltmeye çalışarak bu sahada büyük başarılar kazanmakla adını ebedî olarak yaşatmaya liyakat kazanmış büyük bir insandı.
Hz. Aişe, babası Hz. Ebu Bekir’in daveti ile küçük yaşta müslüman oldu. Hicretin 2. yılı Şevval ayında (M. 624) Hz. Peygamberle evlendi.
Hz. Aişe Rasûl-i Ekrem ile evlendikten sonra üstün bir mevki ve haklı bir şöhrete ulaştı. Peygamber hanımlarının mü’minlerin anneleri (ümmehâtü’l-mü’minin) olduklarını bildiren ve Hz. Peygamber’den sonra, başkalarının onlarla Evlenmelerini ebediyen yasaklayan Kur’an ayetleri gereğince “ümmü’l-mü’minin” diye anılmaya başlamıştır.
Hz. Aişe ile Hz. Peygamber arasındaki aile bağı, sevgi, anlayış ve hürmet esası üzerine kurulmuştur. Kendisine büyük yakınlık ve sevgi gösteren Hz. Peygamber ile koşu yaptığı, O’nun omzuna dayanarak Mescid-i Nebevi’de mızraklarıyla savaş oyunları oynayan Habeşliler’i seyrettiği ve Hz. Peygamber’e nazlanmaktan hoşlandığı bilinmektedir. Hz. Peygamber de onunla bir arada bulunmaktan, bilhassa gece seyahetlerinde kendisiyle sohbet etmekten, davetlere onunla birlikte katılmaktan, sorularına cevap vermekten pek memnun olurdu.
Hz. Peygamber, hanımları arasında Hz. Hatice’den sonra en çok onu sevmiş, dünyada en çok kimi sevdiği sorusuna, karşılık olarak onun adını vermiş ve bu sevgisini dile getirmiştir. Aişe ile birlikte bulunduğunda kendisine vahiy geldiğini açıklaması, onun diğer hanımlarından daha fazileti olduğunu göstermektedir.
Hz. Peygamber’i en fazla kıskanan ve sevgisini kazanmak için en çok gayret sarfeden de o idi. Hz. Peygamberin çok sevdiği ve hatırasını daima canlı tuttuğu Hz. Hatice’yi bile kıskanır ve bu husustaki hislerini Rasûl-i Ekrem’e ifade etmekten çekinmezdi. Hz. Peygamber de ona Hz. Hatice’nin faziletini sayar, ondan çocukları olduğunu söylerdi.
Ev işlerini kendisi yapardı. Hz. Peygamberle beraberken O’nunla sohbet eder ve nafile ibadetle meşgul olurdu. Kadınlarla namaz kılarken onlara imamlık ederdi.
Hz. Peygamber’e karşı beslediği derin sevgi yanında O’na, itaat ve emirlerine dikkat etmekle de temayüz etmişti. Geceleri namaz kılar, günlerinin çoğunu oruçla geçirirdi. Kimsenin aleyhinde konuşmayı sevmezdi. Kanaatkâr, mahviyetkâr, mütevazi, aynı zamanda vakur ve cömert idi. Öksüz ve fakir çocukları himayesine alır, onların terbiye ve yetiştirilmesine itina eder, sonra da kendilerini evlendirirdi. Birçok köle ve cariyesini azat etmiştir; bazı rivayetlerde sayılan altmış iki olarak zikredilen bu azatlılardan bir kısmı ilim ve hadisle meşgul olmuştur. Hz. Peygamber’in diğer hanımlarıyla, kızı Hz. Fatıma, Hz. Ali ve diğer sahabelerin faziletlerine dâir birçok hadisi rivayet etmek ve onları daha sonraki nesillere tanıtmak suretiyle âlicenap olduğunu da göstermiştir.
Hz. Aişe, Peygamberimiz vefat ettiği zaman çok genç olmasına rağmen Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Peygamber’in sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabelerin başında yer alır. O, hem baba evinde, hem Peygamber’in yanında zekâsı, anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hafızası, aşk ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişti ve başkalarına nasip olmayan bilgiler edindi.
Arap dilini maharetle kullanması yanında, Arap şiirini de çok iyi bilirdi. Hz. Aişe fesahat ve belağatıyla da ünlü bir hatip olduğu için konuşması insanlara çok tesir ederdi. Babasının vefatı üzerine kabri başında yaptığı dua, Cemel Vakası’ndaki hutbesi ve bazı mektupları, onun edebî kabiliyetini gösteren şaheser örneklerdir. Ayrıca, Arap tarihi, ensâb ilmi, cahiliye çağının sosyal durumu, örf ve âdetleri hakkında geniş bilgi sahibi idi.
Hz. Aişe, Rasûl-i Ekrem’den aldığı feyiz sayesinde İslâm esaslarının en mümtaz öğreticisi oldu. Kur’an-ı Kerimi tefsir etti. Kur’an’ı en iyi anlayanlardan biriydi. Sünneti de çok iyi anlamış olan Hz. Aişe hadislerden, kıyas suretiyle yeni hükümler çıkardı. Onun ictihad ve fetvaları, kendisinin bir fakih ve müctehid olduğunu gösterir. Hz. Peygamber’in ashabı arasında, çok sayıda fetva vermesiyle meşhur olan yedi kişiden biri Hz. Aişe’dir.
O, kuvvetli hafızası sayesinde Hz. Peygamber’in hadis ve sünnetinin daha sonraki nesillere ulaştırılmasında emsalsiz hizmetler ifa etti. Rivayet ettiği hadislerin sayısı 2210 olup, bu hadislerin çoğunu doğrudan doğruya Hz. Peygamber’den nakletmiştir.
Hz. Aişe’nin en belirgin özelliklerinden biri de, İslâm dininin esaslarını anlatmak hususundaki faaliyetleridir. Hz. Peygamber’den sonra onun evi, kadın erkek, büyük – küçük birçok kimsenin huzuruna gelip kendisini dinlediği, varsa sorusunu sorup cevabını aldığı bir ilim ve irfan ocağı oldu. Ashaptan bazılarının vefat etmiş olması, birçoğunun da fetihler sebebiyle muhtelif bölgelere gitmesi sonucunda Medine’de çok az sahabe kalmıştı. Hz. Âişe’nin varlığı sayesinde, “Peygamber şehri Medine” ilim merkezi olmaya devam etti. Bu şehirde onun yıllarca süren eğitim ve öğretim faaliyetleri sayesinde İslam ilimlerinin temelleri atıldı ve ilmî hareket gelişmiş oldu.
Hz. Aişe, yalnızca şifahî sorulara değil aynı zamanda muhtelif şehir ve bölgelerde yaşayan Müslümanların mektupla sordukları sorulara da cevaplar vermiştir. Böylece hadislerin ve bazı fıkhî meselelerin yazılmasına da öncülük etmiş oldu.
Hz. Aişe, Peygamberimiz zamanından başlamak üzere, kadınların eğitim ve öğretimiyle çok yakından meşgul oldu; çevresinde ders dinleyen ve hadis nakleden birçok kız ve kadın yer aldı. Böylece o, hem bizzat, hem de yetiştirdiği öğrencileri ile İslâm dünyasında kadınların ilimle meşgul olmaları gerektiğini, hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde göstermiş oldu.
Hz. Peygamber’den sonra kırk yedi yıl daha yaşayan Hz. Aişe, 14 Temmuz 678 tarihinde Medine’de vefat etti. Hz. Aişe, bütün alçakgönüllülüğü ve mütevazılıği ile beraber son derece vakarlı ve sabırlı idi.