Prof.Dr. Hyrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Ramazan’da çokça yapılan ve yapılması tavsiye edilen üç ibadetten söz ediyoruz.
Buharî’nin naklettiği bir hadîse göre her zaman cömert ve fukaraya karşı merhametli olan Rasul-i Ekrem (sav)’in bu vasıfları Ramazan’da doruk noktasına ulaşırdı. Nimet, lûtuf ve ihsanı, esen yel gibi herkese ulaşırdı. Ramazan’ın her gecesinde Cebrail O’nu ziyarete gelir, karşılıklı Kur’ân-ı Kerîm okurlardı.
Salih kullar ve sünnet aşıkları Ramazan ayında fukarayı, her zamankinden daha ziyade görüp gözeterek, Kur’ân-ı Kerîm’i de en az bir kere hatmederek bu sünneti ihya etmekten geri kalmamaya çalışırlar.
Efendimiz bilhassa Ramazan’ın son on gününde geceleri daha çok ibadetle meşgul olur, ailesini de bunun için uyandırırdı. Kur’ân-ı Kerîm’in “bin aydan daha hayırlı olduğunu” ifade buyurduğu Kadir Gecesi’nin son on gecenin birinde olması ihtimali diğer gecelerdekinden daha kuvvetlidir.
Son on gecenin ihyası bu büyük fırsatın değerlendirilmesini de temin edebilecektir.
Hemen her aile, her fert, iktisadi durumu ne olursa olsun Ramazan’ı vesile kılarak yoksullara küçük büyük bir yardımda bulunabilir, iftar verebilir, iftarlık verebilir. Azdan vermek, hele de başkasının ihtiyacını kendinin zorunlu olmayan ihtiyacına tercih etmek değeri ölçülemez ibadetler arasındadır.
Ramazanlarda Mekke ve Medine’de bulunduğumuz oldu. Zengin olanlar Mescid’in ve çevresinin uygun yerlerinde yüzlerce oruçluya iftar veriyorlar, bazı kimseler de -güçleri bu kadarına yetiyor olmalı ki- bir kutu hurma alıyor, mescidin kapısında veya yolunda duruyor, gelip geçenlere iftar için birer hurma ikram ediyorlardı.