Prof. Dr. Hyrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki yzısı…
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirine düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” (Âl-i İmran:103).
“Allah’ın ipi”inden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. Hz. Peygamber (s.a.) Kur’an’ı, “Allah’ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir” diye tarif etmiştir (Müsned, III, 14, 17).
Bu âyet açık ve kesin olarak şunları söylüyor:
Müslümanların felaketi tefrika (bölünme, parçalanma, birbirine düşme), gücü ve kurtuluşu da gönül, iman, ibadet, ahlak ve düzen birliği, birlikteliği ve kardeşliktir.
İslam öncesinde Arap kabileleri birbirini yiyordu, İslam’a giren kabileleri Allah Teâlâ bu din birliği ve kardeşliği sayesinde büyük bir aile haline getirdi, felaketin, tükenmenin, ortak düşmanlarına yem olmanın yakıcı ateşinden kurtardı.
İslam insanlığa tebliğ edildiğinden beri onun düşmanları oldu; bu, insanlığın kurtuluş ve iki cihanda mutluluk reçetesine/programına çeşitli sebeplerle karşı çıkanlar, düşman olanlar plan üzerine planlar, kumpaslar yaptılar; tertipler, suikastlar, savaşlar çıkardılar, ümmet bunlardan da elbette zarar gördü ama en büyük zararı “bölünme, parçalanma, düşmanın oyununa gelme, parçanın menfaati için düşmanla işbirliği yapma ve birbiri ile savaşmadan” gördü.
Son günlerdeki Ortadoğu ülkeleri arasındaki üzücü ve hikmet dışı olaylar (Katar’a karşı abluka ve boykot kararı) bu olaylar zincirinin son halkasıdır (inşallah öyle olur).
“Mümin bir akrep deliğine parmağını iki kere sokarak iki kere ısırılma hatasına düşmez” mealindeki hikmetli buyruğa rağmen biz elimizi akrebin deliğine kaç kere sokmuşuz!
Yakın tarihten bir örneği Kâzım Karabekir Paşa’dan nakledeceğim (M. Armağan, Kızıl Pençe, s.104 vd.):
İsmet Paşa Lozan’dan dönünce İslam hakkında daha önce yapılan müspet ve övücü sözler unutulmuş, aleyhte konuşmalar ve teşebbüs müzakereleri başlamıştı.
“Kamuoyunda yayılan bu İslamiyet’e yönelik bu kesin değişimle ilgili Lozan’dan geldiği eleştirilerinin muhataplarından olan İsmet Paşa fikrini bana dolaylı yoldan söylemeyi tercih etti. Ona bakılırsa Macarlar ve Bulgarlar bizimle aynı safta İtilaf devletlerine karşı savaştıkları ve aynı şekilde yenildikleri halde bağımsızlıklarına dokunulmamıştı. Bunun sebebi de doğrudan doğruya Hristiyan olmalarıydı. Aynı saflarda savaştığımız halde bizim bağımsızlığımızın elimizden alınmasının tek sebebi vardı, o da Müslüman olmamızdı. Biz kendi kuvvetimizle kurtulup bağımsızlığımızı kazansak bile Müslüman kaldıkça sömürgeci devletlerin bu arada özellikle İngilizlerin daima aleyhimize olacaklarını, bağımsızlığımızın daima tehlike altında kalacağını anlattı…”
Karabekir Paşa bu fikrin ve İslam aleyhine yapılacak değişimlerin diktatörlük ve milli birliğin bozulması gibi felaketlere sebep olacağını kaydettikten sonra şöyle devam ediyor:
“Biz içeride birbirimizi boğazlarken bize bu kurtuluş yolunu gösteren politikacılar, yarın ‘Türkler Hristiyan oldular’ diye bütün İslam dünyasını bizden nefret ettireceklerdir. Bizim değişmemiz İslam dünyasının ruhunda bizden intikam alma duygusunu uyandıracaktır. Böylece İngilizler ve Fransızlar, Yunan ve Ermeni kuvvetleriyle ulaşamadıkları emellerini İslam ordularını ve hele Arapları ‘Salli alâ Muhammed’ diye üzerimize saldırmakla elde etmeye kalkışacaklardır…”
Avrupa ve ABD değişmedi, aleyhte planlar devam ediyor, ey ümmet hâlâ parmağını akrep deliğine sokmaya devam edecek misin!