Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Muharrem ayı dolayısıyla yayımladığı mesajda, her yıl Muharrem’in 10’u geldiğinde kalbinde iman taşıyan her mümini bir hüzün ve keder kapladığını ifade etti.
Muharrem’in 10’unun, Hz. İmam Hüseyin’in ve pek çoğu ehl-i beytten olan 70 kişinin Kerbela çölünde şehadete ulaştıkları tarih olduğunu anlatan Görmez, “Yürekleri dilhun eden bu acı, dünyanın neresinde olursa olsun, mezhebi, meşrebi, kültürü, coğrafyası ne olursa olsun, Resul-i Ekrem’e, ashabına ve ehl-i beyt-i Mustafa’ya muhabbet besleyen her müminin ortak acısıdır. Bizim mersiyelerimiz, muharremiyelerimiz, münacatlarımız, niyazlarımız, kasidelerimiz, ilahilerimiz, nefeslerimiz topyekün edebiyatımız bunun ölmez şahitleridir” değerlendirmesinde bulundu.
“Şurası iyi bilinmelidir ki,Kerbela hadisesinde Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yol, Hz. Muhammed Mustafa’nın yoludur” vurgusunu yapan Görmez, Hz. Hüseyin’in zulme, zalime, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı çıktığını belirtti.
Görmez, Hz. Hüseyin’in Hz. Muhammed’in izinde, soy, sop, aşiret, asalet, makam kaygısı gütmeksizin giriştiği ve canını feda ettiği mücadelesinin, herkese örnek teşkil etmesi gerektiğine işaret ederek, kuşkusuz Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehadetiyle zalimlere üstün geldiğini bildirdi.
Kerbelayı doğru okumak ve anlamak gerektiğini belirten Görmez, insanların, onu tarihte yaşanmış bir kıssaya, mitolojiye, efsaneye dönüştürmektense bu hadiseden dersler ve ibrerler çıkarmasının önemli olduğunu vurguladı.
“Kerbela hadisesi, bize gücü elinde bulunduranların imandan, ahlaktan, faziletten ve insanlıktan uzaklaştıkları zaman güç uğruna, hiçbir değer tanımaksızın nasıl zalimleşebildiklerini, nasıl cinayet işleyebildiklerini göstermektedir” ifadesine yer veren Görmez, şunları kaydetti:
“Kerbela’yı doğru anlamak için bize düşen vazifelerden biri de Kerbela’dan bir ayrılık-gayrılık değil bir birlik-beraberlik çıkarmaktır. Bir sevgi, bir muhabbet devşirmektir. Kerbela’yı anlamak Hüseyince yaşamaktır. Yürekleri hiçbir zaman sahra-i Kerbela’ya dönüştürmemektir. Hz. Hüseyin’in en büyük gayesi, kendisinden sonra yeni Kerbelalar yaşanmaması idi. Kerbela’nın acısını yüreğinde hisseden hiçbir Müslüman, Kerbela şehitlerine bu zulmü reva gören Yezidler gibi düşünemez, Şemirler gibi davranamaz, Zülcevşanlar gibi yaşayamaz. Hele hele Kerbela’nın kerbu belasını bugüne asla taşıyamaz.”
Görmez, ancak son yıllarda İslam coğrafyasında yaşanan olayların, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun Müslümanların Kerbelayı, Hz. Hüseyin ve arkadaşlarını hala doğru okumadığını ve anlamadığını ortaya koyduğunu belirterek, mesajını şöyle tamamladı:
“Onun içindir ki bugün etrafımızda nice Kerbelalar yaşanıyor. Kardeş kanı akmaya devam ediyor. Müslümanların izzet ve onuru tarihte hiç olmadığı şekliyle bugün bizzat birbirleri eliyle yok ediliyor. Bugüne kadar suçu hep başkalarında aradık, hep başkalarının sinsi emellerine atıflar yaptık. Ama artık bir kere de kendimize bakıp nerede hata yaptığımızı sorgulamak durumundayız. İnsan yetiştirme düzeneklerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Ehli kıble tekfir edilmez düsturunu teoriden pratiğe aktarmalıyız. Ve bu gidişata bir dur demeliyiz. Bunun için bugün mezhebi, meşrebi, dili, kültürü, coğrafyası ne olursa olsun dünyadaki bütün Müslümanların yeni Kerbelalar yaşanmaması için ortak bir dil, ortak bir kültür, ortak bir düşünce, ortak bir gönül birlikteliği geliştirmesi gerekiyor.
Bu duygu ve düşüncelerle ümmeti olmakla şeref duyduğumuz efendimiz Muhammed Mustafa’ya, onun aline, ashabına salat ve selam ediyor, serdarımız Hz. Aliyyü’l-Murteza’nın şahsında bütün ehl-i beyt-i Mustafa’yı, Hz. Haticetü’l-Kübra’yı, Hz. Fatımatu’z-Zehra’yı, Hz. Hasan’ı, Hz. Zeyneb’i, hassaten şehadetinin 1334. yılında şehitlerin serdarı, ser-çeşmesi, seyyidü’ş-şüheda Hz. Hüseyin efendimizi, Kerbela şehitlerini ve bugüne kadar hak, hakikat, hürriyet, adalet, ahlak, erdem ve fazilet için, izzet ve şeref için can veren bütün şühedayı rahmet, minnet, şükran, saygı ve tazim yad ediyorum.”
AA