Çocukları Allah’la korkutmayın

İslam
Nihat Hatipoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı… Çocukların Allah’a ilişkin sorularına sakın kızmayın. Onları ürkütmeyin, korkutmayın, aksine Allah’a yakınlaştırın. Onları; yaka...
EMOJİLE

Nihat Hatipoğlu’nun Sabah gazetesindeki yazısı…

Çocukların Allah’a ilişkin sorularına sakın kızmayın. Onları ürkütmeyin, korkutmayın, aksine Allah’a yakınlaştırın. Onları; yakacak, yakmaya fırsat kollayan bir Allah anlayışıyla dinden uzaklaştırmayın.

Çocuk bu, soracak elbette “Allah nerde?”
Bazen ona cevap yetiştirme telaşına gireriz. “Gökte, cennette” deriz. Aslında bu sorunun cevabının herkesin yüreğinde, vicdanında, daraldığı yerde, en güzel yerde, kalkacağı yerde, gözünün yaşardığı, yüzünün güldüğü kısacası hayata dair her yerde olduğunu, mekân ve zamanla kayıtlı olmadan her yerde var olduğunu biliriz. Annenin, “Bak evladım şu güzel çiçeği O yarattı, şu bembeyaz yağan karı çatımıza O kondurdu. Her şeyi O yarattı, her güzellikte o var.” demesi çocuğun dünyasını daha iyi süsler.
Çocuk soruyor: “Allah bize benzer mi? Bizi yarattığına göre bize benziyor değil mi?” Baba bir an duraksıyor.
Ne diyecek? “Evet” diyemez. Çünkü Yüce Allah ‘muhalefetün lil havadis -oluşmuş olan- yaratılmış hiçbir şeye ve kimseye benzemez’ sıfatı önünde duruyor. “Hayır” dese cevap yetecek mi?
Çözüm yolunu buluyor: “Bu ayakkabıyı kim yaptı?
Ayakkabıcı. Peki ayakkabıcının gözü kulağı var mı?
Evet. Ama yaptığı ayakkabının gözü yok, kulağı yok, burnu yok. Hiç ayakkabıcıya benzemiyor değil mi?
Evet gerçekten benzemiyor. İşte bunun gibi evladım.
Yaratan da yarattığına benzemez.”

ÇOCUKLARI KÖTÜ SÖZLE ÜRKÜTMEYİN 

Çocuk bu! “Niçin Allah’ı göremiyorum?” diye sorar. Baba gülümser; “Gözümüz küçük, gözünü kapat ve güzel bir şey düşün. O anda O’nu görmüş olursun.”
Çocuk düşünceye dalınca baba yetiştirir ikinci cümlesini: “Annesinden görme engelli doğan birisi güneşi, ayı, kırmızı rengi, mavi rengi görüyor mu? Hayır. Ama o görmüyor diye yok diyemez değil mi? İşte Rabbimiz de böyle. Biz burada değil, öteki aleme gittiğimizde orada engel kalkacak, göreceğiz. Görme engellinin de orada gözlerinin açılacağını ve renkleri göreceğini biliyor musun? Gözümüz şu duvarın arkasındakini göremiyor. Çünkü böyle programlanmış. Onun için gözümüz küçük onun için göremiyoruz demiştim.”
Anne, çocuğuna Yüce Yaratıcıyı sevdirecek.
Çocuğuna şöyle der: “Sen uykudayken senin üstünü örtmemi güzel Allah’ım içime yerleştirdi. Ben seni onun için öptüm.”
Çocukları yüce Rabbimizle korkutmayın.
Ürkütmeyin. Onları; yakacak, yakmaya fırsat kollayan bir Allah anlayışıyla dinden uzaklaştırmayın.
Hayattan soğutmayın. Hem Allah çocukları niye yaksın?
Günahsız, tertemiz, duru, sorumluluk yaşı başlamamış bir sabiyi Allah niye yaksın ki!
Ayrıca onu anlatmak için milyarlarca sevdalı cümle varken, ateş, cehennem, yakma, azab gibi sözcükler ne fayda sağlayacak ki!

PEYGAMBER’İN DAVRANIŞINI ÖRNEK ALIN 

Hz. Resul (sav); “Çocuğu olan çocuklaşsın” buyuruyor.
Anneler çocuğu eve hapsedince uyarıyor: “Toprak çocukların baharıdır. Bırakın çocuk toprağa değsin.”
Hz. Peygamber (sav) ilk turfanda meyve geldiğinde Medine’nin çocuklarını çağırır onlara yedirirmiş.
Sonraları adı Ebu Mahzura olan bir çocuk Medine’de ezanla alay edermiş. Kendince komiklik yapmış olmak için. Ağzını burnunu yayarak çocuklar arasında da bir ‘rol model’ olmaya çabalarmış. Adı üzerinde, çocuk işte. Hz. Peygamber (sav) bunu duyuyor.
Çocuğu yanına çağırıyor. Çocuk kulağının çekileceği korkusuyla gelirken Hz. Peygamber ona iltifat eder. Oturtur. Sohbet eder ve sonra şöyle buyurur; “Duydum ki çok güzel ezan okuyormuşsun. Hadi bakalım bize bir ezan oku”. Çocuk şaşkın. Kınanmayı beklerken ödüllendiriliyor. Ebu Mahzura’yı artık tutabilir misiniz? Elini kulağına koyar ve güzel bir ezan okur. Hz. Peygamber (sav) “Maşallah” der, “Artık sen çocukların müezzinisin”.
Ve bu çocuk müezzin olur gerçekten de. Hatta Haremeyn de yıllarca bu aileden müezzin çıkarmış.
Çocukları Allah’a yakınlaştırın. Sevdirin. Allah’la ilgili hiçbir sorusuna kızmayın. Bırakın aklında, içinde nasıl tasarlıyorsa öyle tasarlasın. O aşama aşama sevilmesi gerekeni sevecektir. Keşke azgınlaşmış, yoldan çıkmış ve edep sınırını aşmış, kararmış yürek sahiplerini çocukluklarına götürebilecek bir gücümüz olsaydı…
Çocuk yaşındaki o ufak sabi, yaşlanmış, uslanmaz kendini nasıl hırpalayacaktır inanın tahmin edemezsiniz.

BÜYÜKLERİN DUALARI

Hz. Fatıma’nın duası

Eyyedi kat göğün ve büyük arşın sahibi olan Allah’ım! Bizim Rabbimiz, her şeyin Rabbi olan yüce Allah… Ey Tevrat’ı, İncil’i ve Kur’an-ı Kerim’i indiren, taneyi ve çekirdeği çıkaran yüce Rabbim! Alnından tutup hesaba çekeceğin her şeyin şerrinden sana sığınırım Ya Rabbi! Sen öyle evvelsin ki, senden evvel hiç kimse yoktur. Sen öyle ahirsin ki, zatından sonra hiçbir şey yoktur. Sen öylesine açıkta ve görünürsün ki, senin üzerine hiçbir şey yoktur. Sen öylesine sır ve gizlisin ki, senin önünde hiçbir şey yoktur. Ya Rabbi! Bana borcumu ödememi ve fakirliğimi gidermemi nasip et.

BİR AYET

Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında cezalandırılacaklardır. (Enâm, 6/120)

BİR HADİS

Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.(Buhârî, Edeb, 57, 58)

yazının devamını okumak için…