Brezilya son 10 yılda büyük bir küresel oyuncu oldu ve hızla büyüyen bir ekonomiye sahip oldu. Bu durum, onun 2009’da giderek etkili hale gelen BRICS grubunun kurucu üyesi olmasında aşikar bir şekilde görülür.
Brezilya gerçekten büyük bir potansiyeli olan bir ülkedir. Müslüman göçmenlerin ilk nesli 20. asrın ilk 10 senesinde Brezilya’ya geldiler ve şimdi bunların üçüncü nesli gayet iyi durumdadır ve Brezilya ekonomisine önemli katkılar yapmaktadırlar.
Çoğu Brezilyalı Müslüman, İmam Halid Takyeddin’in “olumlu entegrasyon” ve “olumsuz entegrasyon” olarak adlandırdığı kavramlar arasındaki fark konusunda nettir. Bu mülakatta da görüleceği üzere Brezilya’da Müslümanların halen insani kalibrelerini geliştirmeleri gereklidir ama onlar doğru yoldadırlar.
OnIslam.net, Mayıs 2013 başlarında İmam Halid Takyeddin’i misafir etmekle şereflendi. İmam Takyeddin, 1986’da Medine İslam Üniversitesi’nden mezun olduktan bu yana Brezilya’da yoğun İslami çalışmalar içindedir.
O, 1986’da Sao Paolo’da Ali Bin Ebi Talib İslam Merkezi’ni kurdu, 1998’de Portekiz internet sitesi www.islam.com.br da dahil, çok sayıda İslami internet sitesinin de kurucuları arasındadır. O halen Brezilya’da İmamlar ve İslami İşler Yüksek Konseyi başkanı ve Brezilya Müslüman Dernekleri Federasyonu İslami İşler yöneticisidir.
İmam, mülakatın ilk kısmında Brezilya’da Müslümanların hayatının genel bir tasvirini yapıyor ve bu bölgede Müslümanların tarihine biraz ışık tutuyor.
OnIslam.net: Bu mülakat için çok teşekkür ederiz. Size ilk sorumuz Brezilya’da İmamlar ve İslami İşler Yüksek Konseyi’nin rolünün ne olduğu hakkındadır.
İmam Halid Takyeddin: Brezilya’da İmamlar ve İslami İşler Yüksek Konseyi 2005’te kuruldu. Odak noktası, ülke içindeki imamlar ve vaizlerin menfaatleriydi. Bu sanki Müslümanlar için hayallerinin gerçek olmasıydı. Bunun için uzun zaman çalışmıştık. Allah’ın izniyle 2005’te gün yüzüne çıktı.
Kuruluşunun arkasındaki gaye, ilk olarak Brezilya’da imam ve vaizlerin işlerini organize etmek ve düzenlemek, ikinci olarak fetvaları birleştirmek ve fetva kaosundan kaçınmak, üçüncü olarak da Brezilya’da Ehli Sünnet Vel Cemaat için fıkhi ve itikadi bir referans kurumu olmaktır. Sonuncu noktaya, Ramazan’ın başlangıcı ve iki bayram için sıkı gözetlemelerde bulunmak da dahildir.
Yine, gayeler arasında resmi Zekat Fonu kurmak da var. Bunun için devletten resmi onay almaya çalıştık ama 1995-2002 eski Devlet Başkanı Fernando Henerique Cardoso döneminde onay alamadık.
Aleni olarak çalışabilme lisansını ancak 2012’de aldık. Yüksek Konsey’de yerel imamlar olduğu gibi Müslüman ülkelerden temsilciler de var. Ayrıca çalışmalarımız Portekizce’ye çevrilen Kur’anî ve İslami kitapların denetlenmesi ve onaylanmasını da içeriyor. Konsey imamların eğitimi için özel oturumlar da yapıyor.
İslam Brezilya’da yeni mi?
Brezilya’nın İslam’la tanışmasını üç safhaya ayırabiliriz.
İlk safha, Brezilya’nın 15. asrın ikinci yarısında Portekizli denizciler tarafından keşfedilmesiyle başlar. Brezilya’yı ilk olarak keşfeden denizcilerin lideri Portekizli Caprao’ydu. Çoğu kaynak, ona İberya’daki tecrübeli Müslüman denizciler tarafından yardım edildiğinden bahseder.
Engizisyon’dan kaçan Müslümanların dinlerini daha açık bir şekilde yaşayabilecekleri Brezilya’ya geldiklerini söyleyen kaynaklar da vardır. Ama bunlar kısa sürede Brezilya’daki Engizasyon’da zulme maruz kaldılar ve yok oldular.
İkinci safha, 16. asırda Brezilya’daki geniş arazilerin tarıma açılması sırasında Portekizlilerin Batı Afrika’dan köleler getirmeye başladıkları zamandı.
Bunların çoğu Müslüman’dı. Bazıları kölelerin arasına karışan ve onlarla birlikte köleleştirilen imam ve alimlerdi.
Onlar, dini ve manevi çaıdan kardeşlerini korumak üzere kasten esir olmuşlardı. Batı Afrikalı Müslümanlar Brezilya’ya geldikleri zaman, kendilerini getiren Portekizliler tarafından zorla vaftiz edildiler. Bunların İslam’ı gizlice yaşamaları bu yüzdendir. Onlar, okullar açarak, Kur’an okuyarak İslami hayat tarzlarını kulübelerinde devam ettirdiler.
18. asrın sonuna doğru Orta Afrika’dan bir grup Müslüman gemiyle Brezilya’ya getirildi. Gelişmiş İslam medeniyetine şahitlik eden topraklardan gelen bu insanlar, yerleşik durumdaki Batı Afrikalılar arasında ayaklanmaların körüklenmesinde rol oynadılar. Bu yüzden 19. asrın başlangıcından itibaren bir dizi ayaklanmalar başladı (1800-1805-1811).
1835’te Bahia eyaletinde “Kölelerin Ayaklanması” denilen büyük bir İslami devrim patlak verdi. Devrimin gayesi köleleri kurtarmak ve Brezilya’da İslam devleti kurmaktı. Devrim bastırıldı ve başarısız oldu. İlk kez sömürgeci, “köleleri” yeniden gemilerle Batı Afrika’ya gönderdi. Onlar daha sonra bu bölgenin tarihinde önemli bir rol oynadılar. Bazıları da Brezilya’da kaldı ve tamamen dağıtıldı.
Brezilya ikinci kez İslam’ı bu Afrikalı Müslümanlardan öğrendi.
Bunların tarım, sanayi ve altın madenciliği üzerinde büyük etkileri oldu. Portekizce dilinde sanayi, tarım ve zanaat ile ilgili çoğu terim Arapça kökenlidir ki bu da “öğretmenler” olarak adlandırılan Afrikalılarla alakalıdır.
1830’dan 60 sene sonra hemen hemen tüm Müslümanlar yok oldu.
Son olarak Brezilya’da İslam’ın etkisiyle ilgili üçüncü safha, 1920’lerde ilk Suriye-Lübnan göç dalgası ile geldi. Bu günümüzde de devam ediyor. İlk Müslüman STK, 1929’da kurulan İslami Hayır Teşkilatı’ydı. Teşkilat, Müslümanların ülkenin diğer bölgelerinde de teşkilatlar kurmayı düşünmeye başladıkları 1950’lerin ortalarına kadar tek İslami kuruluş olarak kaldı. Bugün Müslümanların 100 camiye ilaveten ülke çapında 80 örgütü var.
Latin Amerika ve orta Amerika’daki diğer ülkelerde bulunan Müslümanlara kıyasla Brezilya’daki Müslümanların durumu nasıldır?
Brezilya, Araplar ve Müslümanlarla iyi ilişkiler kurmasıyla meşhurdur. O hiçbir Arap ya da Müslüman ülkeyle savaşmadı. Ayrıca o, özgürlük, hukuk ve vatandaşlık haklarına dayalı bir ülkedir.
Müslüman olsun ya da olmasın Araplar, Brezilya’nın iktisadi ve siyasi ilerlemesinde büyük bir rol oynadı. Brezilya’da Arap kökenli 10-12 milyon kişi var ki bu büyük bir rakamdır. Bunlar özgürlüklerin tadını çıkarırlar.
Brezilya’da Arapların sahip olduğu özgürlüklerin, diğer Latin Amerika ülkelerindekilere kıyasla en genişi olduğunu ifade edebilirim. Bu, tüm mezhep ve dinleri eşit olarak tanıyan bir ülkedir.
Güvenlik ve polis departmanlarında her türlü dini ayrımcılığa karşı şikayette bulunulabilecek bölümler vardır. Mesela birkaç sene önceye kadar Arjantin’de Müslümanlar çocuklarına Müslüman ismi veremezlerdi. Şimdi bu yasak kalktı ama böyle bir yasak Brezilya’da tahayyül edilemez.
Brezilya, 11 Eylül saldırılarından sonra Arap ve Müslümanları sıkı gözetim altında bırakacak sert tedbirler alması için yapılan baskılara karşı da sağlam durdu, meselenin makul ve akıllıca üstesinden gelmeyi tercih etti.
Brezilya’da Siyonist Lobi ne kadar güçlüdür?
Yahudi topluluğu tahmini 160.000-200.000 arasındadır. Ama bunlar çok etkili ve güçlüdürler. Bunlar siyasete doğrudan katılmazlar ama çıkarlarını sağlamak üzere belli isim ve şahısları desteklerler.
Brezilya’daki Müslümanlar İslam alemindeki yerel ve bölgesel olaylardan nasıl etkilenirler? Söz gelimi yakın zamanda meydana gelen Arap Baharı gibi olaylara tepkileri ne oldu?
Filistin ve Irak gibi netameli konulara gelince, biz genelde toplulukta Arap ve Müslümanlarla uyuşma ve sivil toplum örgütleri ve diğer mekanizmalar üzerinden, Arap ve Müslümanların haklarından yana bir tavır belirlemesi için devlete baskı yapacak birleşik bir tutum olduğunu müşahede ederiz.
Biz büyük protestolar düzenlemeye de alışığız. Bu protestolar bazen, haklarımızdan yana kuvvetli bir tavır belirlemesi için devlete baskı yapacak parlamento gibi önemli hükümet alanlarına ulaşır. Ama Arap baharı farklı oldu.
Suriye-Lübnanlılar ve Filistin topluluğuna kıyasla Kuzey Afrikalıların oranı çok azdır. Suriye devrimini destekleyen birkaç gösteri oldu. Ama Brezilya’daki Suriyelilerin çoğu Nusayri olduğu, dolayısıyla Suriye’deki rejim yanlısı olduğu için gösteriler devam etmedi.
Nusayri olmayan Suriyeliler de Beşşar Esad karşıtı gösterilere katılmaya gönülsüzlerdi, zira bunların Suriye’de akrabaları vardı ve onlara rejim tarafından sıkıntı verilebileceğinden endişe ediyorlardı. Yine de çoğu cami ve İslami örgüt, Beşşar’ı kınayan ve Suriye devrimini destekleyen bildiriler yayımladı, halen de yayımlamaya devam ediyorlar.
Brezilyalı Müslümanların özellikle siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerine katılımları nasıldır?
Müslümanlar bu faaliyet alanına çok geç geldiler. Bu konuda Hristiyan Araplar, Müslümanları fersah fersah geride bıraktılar.
Onlar uzun zaman önce siyasi katılıma başladılar. Bir seferinde onlar Brezilya parlamentosunun üçte birini teşkil edecek duruma geldiler. Bugün itibariyle de Brezilya parlamentosu içinde çok sayıda gayrimüslim Arap vardır.
Dikkat ederseniz, Brezilya’nın devlet başkanı yardımcısı Michelle Tamer Lübnan kökenlidr. Kuzey ve güney Amerika’da New York’tan sonra en büyük ikinci belediye olan Sao Paulo’nun belediye başkanı da Arap kökenlidir. İsmi de Ferdinand Haddad’dır.
Müslümanlar ancak son zamanlarda siyasi pozisyonlar üstlenmeye başladılar. Sadece birkaç Müslüman belediye başkanı vardır ve Sao Paulo parlamentosunda da birkaç Müslüman milletvekili mevcuttur.
Ama henüz federal parlamentoda hiçbir Müslüman milletvekili yoktur. Lakin, özellikle Sao Paulo’da Müslümanların büyük bir seçmen bloku olduğunu unutmayın. Üçüncü nesilde önemli bir kesim, siyasi katılımın önemini idrak etmeye başladı. Bunlar bu yüzden hazırlıklar yapmaya başladılar.
Şimdi Brezilya’da Müslüman Dernekleri Federasyonu içinde, bazı temayüz etmiş Müslüman öğrencileri seçmek ve bunları araştırmalar ve uygulamalarla aktif siyasetçiler olarak hazırlamak için projeler var.
Biz bunların, Brezilya’da karar verme sürecinin bir parçası olmaları için belli uzmanlıklarda master ve doktora yapmalarını istiyoruz. Biz bunların siyaset bilimi ve hukuk alanlarında araştırmalar yapmalarını istiyoruz. Çok sayıda Müslüman federal hakimimiz var.
Müslümanlara ait olmayan sivil toplum örgütlerinde de Müslümanlar var ama yeterli sayıda değil. Bunlar, dinlerine bakmaksızın tüm Brezilyalılara hizmet ederler.
Müslümanların anavatanlarına olan bağlılıklarının boyutu nedir?
Müslüman göçmenler, genelde kökenlerinin ait olduğu ülkelerle bağlantılı olmaya isteklidirler. Mesela çoğunun (çoğunlukla Lübnanlılar) anavatanlarında evleri vardır. Bunlar hep bu ülkeleri ziyaret ederler. Özellikle üçüncü nesil, atalarının topraklarını görmeye gider.
Bu bağlılık vardır ama çok kuvvetli değildir. İktisadi ve hukuki istikrarsızlık sebebiyle çok az göçmen, kökenlerinin ait olduğu ülkede işletme açar.
Diğer bir deyişle, anavatanlarındaki iktisadi ve siyasi istikrarsızlık karşısında Brezilya, ekonomisindeki istikrardan dolayı halen bunların ana gelir kaynağı olarak kalmaya devam ediyor.
Brezilya’da Müslümanlarla Müslüman olmayan Araplar arasındaki ilişkiyi nasıl tarif edersiniz?
Sürekli iletişim ve olaylarda sosyal katılım hissi mevcuttur ve aralarında mümtaz bir ilişki vardır. Ayrıca ekonomik, sosyal ve politik açıdan müşterek çıkarlara sahiptirler. İki tarafta da uç görüşler yoktur.
Mülakatın ikinci kısmı, Müslüman-Katolik ilişkileri, Brezilya medyasının İslam’ı Brezilya içi ve dışında nasıl teşvik ettiği, Brezilyalı Müslümanların ülke dışındaki Müslümanlardan aldıkları destek ve hükümetin İslam ve Müslümanlara karşı politikaları hakkındadır.
İslam’a giren Brezilyalıların sayısının az olmasını (tahminen 10.000 civarında) nasıl izah ediyorsunuz?
Bu rakam doğru gibidir. Biz İslam’ı Brezilya toplumuna tanıtmak için yeterli malzemelere sahip olmadığımız için rakam düşüktür.
İslam’ı tanıtmaya gelince, 8,5 milyon kilometreyi geçen yüzölçümü ve 200 milyon nüfusuyla Brezilya çok büyük bir ülkedir. Resmi olmayan, en iyimser tahminle ülkede 1,5 milyon Müslüman var. Bu da Müslümanların nüfusun yüzde birinden bile az olduğu manasına geliyor.
Keza, tüm ülke çapında sadece 100 cami var; sadece 60 lisanslı imam var. Bu 60 imamın sadece yüzde 30’u Portekizce biliyor ve sadece yüzde biri Brezilya kökenlidir.
Ayrıca, Portekizceye tercüme edilmiş çok az İslami kitap var.
İslam’a giren bir kişinin yeni inancında iyi bakılmaya hakkı vardır ama maalesef bizim böyle yapacak bir imkanımız yoktur.
Buna ilaveten, İslam merkezlerini kuran ilk Müslüman nesil, basit çiftçiler ve tüccarlardı. Bunlar Avrupa ve ABD’de İslam merkezleri kuran iyi eğitimli, çoğu doktora yapmış insanlar gibi değillerdi.
Bu yüzden siz bu ülkelerde İslam’ı tebliğ için sağlam bir bilimsel temel bulabilirsiniz.
O zamanlar Brezilyalı Müslümanların tüm çabası, İslam’ı muhafaza etmekti; gayrimüslimleri İslam’a davet etme çabaları yoktu.
Bu durum farkındalık ve akademik seviyenin yükselmesiyle ikinci ve üçüncü nesilde değişti. Ama Brezilya’da İslam dinine girenler halen genelde kendilerini içlerine alacak ve beklentilerini karşılayacak kurumlar bulamıyorlar.
Dünyadaki en büyük Katolik ülkede, özellikle de papalığa Papa Francis’in getirilmesi ışığında Müslüman-Katolik ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
İlişkiler iyi. İslam’a karşı aleyhte bir duruşa sahip olan önceki papaya rağmen bile ilişkiler iyiydi. Brezilya’da Katolik liderler bizi ziyaret ederler ve tüm etkinliklerimizi kutlarlar.
Büyük ölçüde karşılıklı saygı vardır. Bazen bizle devlet tarafından teşvik edilen diyaloğa girerler. Ayrıca onlar küresel Müslüman-Katolik diyaloğuna da katılırlar.
Brezilya’da ana akım ve muhalif medya ülke içi ve dışında İslam ve Müslümanları ne şekilde yansıtır?
Bir kere Brezilya medyası Müslümanlarla ilgili tüm olayları bildirmeye çok isteklidir. Keza, biz gösteri gibi bir etkinlik çağrısında bulunursak onları çağırırız ve genelde onlar da etkinliği haber yaparlar.
Brezilya’da en önemli televizyon kanalı Globo, haftada bir kez Müslümanlara, İslam’da kadın, İslam’da çocuk vs gibi konularda konuşmaları için yarım saat verir. Bazen medya İslam karşıtı kampanyalardan etkilenir. Biz de hemen cevap hakkı verilmesini isteriz ve özür talep ederiz.
Bir kez Hazreti Muhammed’in (SAV) alaya alındığı bir komedi programı yayımlanmıştı. Biz itiraz ettik, onlar da o programın süresi kadar bize İslam konusunda yayın yapma imkanı verdiler.
Bu durum gazeteler ve dergilerde de olabilir. Genelde ya bize tam bir tekzip imkanı veriliyor ya da resmi olarak özür yayımlanıyor.
Tüm bunlara rağmen Brezilya, Müslümanlara muamele hususunda diğer ülkelere göre çok daha iyi durumdadır. Brezilya medyası, burada da orada da bazı aşırılar olsa da genel olarak bir azınlık olarak Müslümanlara karşı objektiftir.
Brezilya’daki Müslümanların, dünyanın diğer bölgelerindeki Müslümanlardan yeterince maddi ve manevi destek aldığını düşünüyor musunuz? Daha fazla destek verilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Mevcut destek seviyesi maalesef yeterli değildir. Maalesef çoğu hükümet buna ehemmiyet vermiyor.
Her Müslüman ülkede Müslüman azınlıklar departmanı kurulmalıdır. Bunlar dünya çapında Müslüman azınlıklara ciddi yardımlarda bulunmalıdır. Haklarını savunmalı, ihtiyaçlarını karşılamalıdır.
Bir zamanlar Suudi Arabistan daha fazla cami yapılması için kaynak sağlamaya çok hevesliydi. Onlar Nadvetu El Şebab El İslami (WAMY) ve Rabitatu El Alem El İslami gibi uluslararası Müslüman örgütlerden çok sayıda vaiz gönderilmesine de yardım ettiler. Yeni, camiler yapmak ya da bunlara kaynak sağlamayı birkaç senedir durdurdular ama vaiz göndermeye devam ediyorlar.
El Ezher de bugüne kadar vaiz ve imam gönderme uygulamasına sadıktır. Biz bu sene 10 vaiz istedik, tüm masraflarını karşılayarak bu talebimizi yerine getirdiler.
Mısır Evkaf Bakanlığı bu Ramazan 24 vaiz gönderme sözü verdi. Brezilya’da çoğu eyalet vaizlerin masraflarını karşılayacak durumda olmadığı için, vaiz gönderilmesini hem maddi hem manevi destek olarak görüyoruz. Ama bunların net bir vizyon ve stratejisi yoktur.
Bununla birlikte genel olarak konuşursak, aldığımız destek, Müslümanların ihtiyaç ve beklentileriyle orantılı değildir. Yardım etmeye çalışan çok sayıda yerel STK var. Bunlar kitap basarlar ve bazı hayır projelerine destek verirler.
Mesela İslam Konferansı Teşkilatı büyük bir teşkilattır. Bu teşkilatın Müslüman azınlıkların haklarını savunmak üzere bir komitesinin olması gerekir. Bu komite açık ve net mekanizmalar dahilinde çalışmalı ve Müslüman ülkelerle koordinasyon kurmalıdır.
Şimdi biz, Birleşik Arap Emirlikleri gibi gelişigüzel bir ülkenin kapısını çalıyoruz ve İslam dinine geçenlerin Hac ibadetlerini karşılamasını istiyoruz, o da yapıyor.
Genelde Müslüman göçmenlerde asimilasyon döngüsü olur. Kuvvetli dini değerlerle yüklü olarak gelen ilk nesil Müslüman göçmenlerin bir kısmı kimliklerini kaybeder ve asimile olur. Üçüncü neslin gelişiyle, orijinal kültürün geleneksel değerlerine doğru kuvvetli bir yöneliş görürüz. ABD ve Avrupa’daki Müslüman göçmenlerde böyle oldu. Aynı döngünün Brezilya’da da olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet bu durum alarm verici düzeyde Brezilya’da da var. Ben buna “olumsuz asimilasyon” diyorum.
Brezilya’da Müslüman aileler hakkında tam bir araştırma yaptım ve Müslüman ailelerin karlı karşıya oldukları meselelerin en büyüklerinden birinin ahlaki çöküş olduğu kanaatine vardım. Ahlaki çöküş oluyor zira Brezilya açık bir toplumdur ve bizim Şeriat’ımızın aksine bunlara her şey mübahtır.
Bu, gençlik için çok tehlikelidir. Bizim helal ile haramın ne olduğunu göstermemiz için iki kat fazla çaba harcamamız gerekiyor.
Diğerleri de Allah’a inandığını söylüyor ama ibadet etmiyor.
İslam’dan ayrılanların sayısı fazla değil ama bu olgu alarm vericidir. Biz aynı zamanda dini değerlere bir dönüş de müşahede ediyoruz. Üçüncü nesilde birbirine paralel iki eğilim görüyoruz: Biri olumsuz asimilasyon, diğeri İslam’a dönüş.
Önümüzdeki dönemde Brezilya’da medya, okul, araştırma merkezleri vs alanlarında İslami örgütler olduğu müşahede edilecek mi?
2005’ten başlayarak ortak teşkilatlar kurulmasına dair bir yöneliş var. Daha önce örgütler daha bireyseldi.
Son birkaç yıldır daha profesyonel ve istişari temelde örgütler kurulduğunu görüyoruz. Böylece İslam ilkelerine dayalı daha çok örgüt kuruldu ve geleceğe dair bir vizyona sahip olundu. Bunun da birkaç pratik sonucu oldu: Müslüman sivil toplum örgütlerinde yeni ve daha iyi düşünce metodolojileri zuhur etti, İslam’ı yaymak için yeni vizyonlar, yeni eylemler ve Müslümanların menfaatine yeni perspektifler ortaya çıktı.
Müslüman sivil toplumu konusunda çok iyimserim. Sosyal ve siyasi temelde vizyonlar belirecek. Brezilya toplumuna olumlu asimilasyon zuhur edecek.
Keza, Müslümanlar demokratik kurumlarla siyasi yönetim ve medyaya etkili olarak nasıl yaklaşılabileceğini öğrenecekler.
Yine onlar, sivil toplumun etkinliği ve okulların nasıl geliştirilebileceğini öğrenecekler.
Örneğin, İslami Dernekler Federasyonu, Brezilya’da yapılacak 2014 dünya kupası etkinliğini İslam’ı yaymak için nasıl kullanabileceğini düşünüyor.
Müslüman topluluğu içinde yeni bir uyanış olduğu kesin olarak söylenebilir. Ama eski kültür çok sağlam olduğu için bu zaman alacak. Bizim de daha kurumsallaşmış projeler geliştirmemiz gerekiyor.
Brezilya’da tüm gün eğitim veren kaç Müslüman okulunuz var?
Topu topu beş adet. Ama okuldan sonra bir saat ya da hafta sonları İslam ve Arapça öğreten birkaç okul var. Sao Paolo’da tam zamanlı dört okul var.
Elbette bunlar yeterli değil. Çoğu Müslüman kuruluş, bu sayıyı arttırmaya yardım ediyor ama hep öğretmen olsun yönetici olsun kalifiye eleman eksikliği çekiyoruz.
Müslüman Dernekler Federasyonu ve İmamlar ve İslami İşler Yüksek Konseyi, tüm Müslüman düşünce okullarını temsil ediyor mu?
Her ikisi de sadece Ehli Sünnet Vel Cemaat düşünce okullarını temsil ediyor (Sünni Müslümanlar).
Yüksek Konsey’deki tüm imamlar Sünnidir. Federasyon’da da tüm kayıtlı örgütler Sünni’dir.
Şiiler, Brezilyalı Müslümanların sadece yüzde biridir ama bunların, yurt dışından destek aldıkları için sesleri daha gür çıkıyor.
Brezilya hükümeti, herhangi bir şekilde Müslümanlara karşı ayrımcı politikalar takip ediyor mu?
Brezilya hükümeti hiç ayrımcı değil. Birincisi Brezilya’nın Müslüman dünyaya ya da onun bir kısmına karşı katıldığı savaş yoktur. Örneğin Haçlı Savaşları gibi bir tarihi miras Brezilya için söz konusu değildir.
İkincisi, vatandaşlık kanunu din ve ırk ayrımı yapmadan ülkedeki herkesi kapsar. Bu yüzden, tüm siyasi ve hukuki haklar korunmuştur. Mesela Brezilya federasyonunun en büyüğü olan Sao Paulo hükümeti, her sene 12 Mayıs’ı, Müslümanlarla birlikte kutlayarak İslam’a saygı gösterir.
Federal hükümet, her mart ayının 25. gününde de Arap topluluğunu onurlandırır. Bu tarih, Brezilya’ya ilk Arap’ın ayak bastığı tarihtir. Araplar Brezilya ekonomisinin inşaında önemli rol oynadılar. Bir zamanlar Araplar tüm dokuma endüstrisine hakim olmuştu.
Söz gelimi, sosyal entegrasyonda başörtülü bir kadın, resmi belgelerde başşörtülü olarak fotoğraf kullanma hakkına sahiptir. Bu hak anayasayla koruma altına alınmıştır.
Özensizlikten meydana gelen bazı hükümet dışı kazalar olabiliyor. Ve bazen Müslüman bir adama “Bin Ladin” diye şaka yapılabiliyor, “Nasılsın Bin Ladin?” gibi.
Dünya çapında çoğu Müslümanı zenginleştirecek muhteşem katkılarınızı derinden takdir ediyoruz. Burada olduğunuz için teşekkür ederiz.
Kaynak: Onislam.net
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas