Prof.Dr. Hayrettin Karaman’ın Yenişafak gazetesindeki yazısı…
Âlemlere rahmet olan,
Sevenleri mutlu kılan,
Her gönüle bir taht kuran (Hz. Ali’nin rivayetiyle)
Efendimiz’i dinleyin…
Hz. Ali halka hitap ederek şöyle diyor:
İnsanları ısıran, zayıfları ezen bir zaman gelecek; o zaman zenginler ellerinde olanı sımsıkı tutacaklar, çaresiz kalanların mallarını ucuza kapatacaklar; halbuki onlara bunu yapmaları emredilmiyor; Allah Teâlâ “aranızda lütfu esirgemeyin” buyuruyor (Bakara: 237).
Peygamberimiz de (s.a.) “çaresiz kalanların mallarını almayı, ortada olmayan ve belli olmayan malı alıp satmayı ve olgunlaşmadan meyveyi satmayı” yasaklamıştır.
Bazı zenginlere “şu mal senin mi” diye sorulduğunda “emaneti bizde” diye cevap verirler, ama bu sözün manasını ve doğuracağı sonuçları düşünmezler.
Malın asıl sahibi sen değilsen, bu mal Allah’ın ise ve sana şartlı olarak emanet edilmişse ne yapman, o malı nasıl kullanman gerekir?
Servet, zenginlik, maddi imkanlar hem başa bela olur, hem Allah rızasını kazanmaya ve o rızanın meyvesi olan cennete kavuşmaya vesile olur; hangisinin elde edileceği emanetçinin serveti kullanma durumuna bağlıdır.
Müminler hep kardeşlikten söz ederler; evet, Allah Teâlâ müminlerin kardeş olduklarını açıklıyor, sevgili Peygamberimiz de birçok hadiste kardeşlik hukukundan bahsediyor, ama iş uygulamaya gelince herkes elindekini sımsıkı tutuyor, ihtiyacından fazlasına sahip olduğu halde muhtaç olana o fazladan vermiyor, ya bağışlama veya karz-ı hasen (faizsiz ödünç verme) yoluyla sıkıntısını gidermiyor, muhtacın, çaresiz kalanın, bu yüzden temel ihtiyaç maddelerini satmaya mecbur olanın malını değerinden azına satın alıp servetini arttırma peşinde koşuyor. İşte yazının başında mealini sunduğumuz hadis de bu kardeşliğe sığmayan, mümin ahlakı ile bağdaşmayan kötü davranışı yasaklıyor.
Bize şu soruyu soranlar oluyor:
Haczedilip icrada satılan malları almak caiz midir?
Bu soruya tek bir cümle ile ve her duruma uyan bir cevap verilemez.
Borcunu ödeme imkanı bulunmayan dar gelirli veya dara düşmüş bir kimsenin malı haraç mezat satılıyorsa müminlere düşen vazife şöyle sıralanabilir:
Öncelikle o kardeşin borcu ödenmeli ve malının (belki de temel ihtiyaç maddesinin) ucuza satılması engellenmelidir; bunu, imkanı müsait olan bireyler zekat faslından veya hibe yoluyla yapabilecekleri gibi bu maksatla kurulmuş vakıflar yoluyla da gerçekleştirilebilir.
Bunu yapacak hamiyet sahipleri kalmamış ise ikinci derecede merhamet sahipleri müzayedeye girmeli, malın değerinden aşağıya satılmasını engellemek için arttırma yapmalı, üzerinde kalırsa malı almalı ama değer eksiğini de sahibine tamamlamalıdır.
Aslında müminler…