İslam açısından 18 yaş ve tek adam meselesi

İslam
Prof. Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı…. Önce şunu kabullenmeliyiz; demokrasi en iyi yönetim biçimi değildir. Beşer aklının ve tecrübesinin ulaştığı en az kötü olan yöneti...
EMOJİLE

Prof. Dr. Faruk Beşer’in Yenişafak gazetesindeki yazısı….

Önce şunu kabullenmeliyiz; demokrasi en iyi yönetim biçimi değildir. Beşer aklının ve tecrübesinin ulaştığı en az kötü olan yönetim biçimi olabilir. Beşer aklı bunu tartışmaya devam ederse muhtemelen daha iyisini de bulacaktır.

Demokrasinin sabit doğruları olmadığı için o her görüşe, her inanışa imkân sağlar ve bu da onun iyi yönlerindendir. Demokrasilerde önemli olan halkın kabulü ve onayıdır. Oysa halk propagandalara kapılıp bazen yanlış olanı da seçebilir.

Seçilenler açısından da demokrasi, en doğru olanı yapma değil, daha çok insanı ikna edip gönlüne girebilme meselesidir. Sırf bu açıdan bakıldığında bile on sekiz yaşını doldurmuş olanların seçilebilmesini istemek tam da demokratik bir hamledir. Demokrasi açısından buna karşı çıkmak da mümkündür ama bu karşıtlığın kabul görmesi zordur. Çünkü bu teklifin nüfusunun çoğunluğu genç olan bir ülkede muhatabı vardır ve cazip bir tekliftir. Buna karşı çıkanların akli ya da bilimsel bir dayanakları olamaz. Onlar da ancak ‘çocuk devlet mi yönetir?’ gibi bir ön kabule tutunabilirler, yani akla ve bilime değil, ancak duygulara hitap ederler. Oysa on sekizindeki bir genç çocuk mudur, önce bunu sorgulamak lazım.

Meseleye İslam açısından baksaydık neler diyebilirdik?

İslam fıtrat ve doğallık dinidir. Yani Allah’ın yarattığı, en güzel olandır. İnsanoğlu on üç on beş yaşına gelince biyolojik, fiziksel ve duygusal olarak yeni bir oluşum yaşıyorsa çocukluktan çıkmıştır ve ehliyet açısından başka bir oluşum safhası yaşamayacağı şekilde tam bir mükellef oluvermiştir. Bilginin ve tecrübenin artması tamamen izafidir, bunlar sınırları belli objektif yeni bir oluşum sağlamazlar. Biyolojik olarak ergenliğe ulaşan kadın da erkek de âkil ve bâliğ, yani hem akıllı hem de reşit sayılır. Bu dönemden sonra artık ehliyetin ve rüştün değil, ehliyeti kısıtlayan arızaların olup olmadığına bakılır. Varsa bu istisnai bir durumdur ve sadece böyle olanlara kısıtlılık, velayet ya da vesayet uygulanabilir, evlilik ve borç altına girebilmeleri için rüşt aranır. Normal olanlar ise tam bir mükelleftirler. İbadetlerde böyle olduğu gibi, diğer bütün hukuki tasarruflarda da böyledir.

Bilindiği gibi, kadın erkek ayırımı yapmadan ilk seçimi Müslümanlar gerçekleştirmiştir. Hz. Osman’ın seçimini altı kişilik bir heyet bütün Medine’yi ev ev dolaşıp, İbnü’l-Esîr’in el-Bidaye’deki ifadesiyle, evinde oturup çeyizini hazırlamakla meşgul genç kızlara dahi sorarak yapmışlardır. O zaman evlilik hazırlığı yapan kızlar on beş yaş civarında olmalıdır. Yani bize göre seçmen yaşı on beştir ve kendini yönetecek olanı seçme becerisi olanın teorik olarak yönetme becerisi de vardır.

Elbette yönetme vasıf isteyen bir iştir, o makamda en ehil olanın bulunması da bir esastır. Ama milletvekili, yönetimin değil yasamanın elemanıdır. Yasama, yani yasa/kanun yapma meselenin her boyutunu görebilmeyi gerektirir. Böyle bir organda gençlerin bulunmaması gerçekten bir eksiklik olur.

Meseleye olumsuz bakmak biraz da bizim eğitim anlayışımızdan kaynaklanıyor olmalıdır. Biz ilkokuldan doktora sonuna kadar eğitim görenlere ‘öğrenci’ diyoruz ve onları sürekli çocukluk psikolojisinde tutuyoruz. Onlar da kendilerini büyümemiş olarak görüyor ve kabiliyetlerini geliştiremiyorlar. Oysa mesela Ebu Hanife (r) ehliyetin bir arızası olan sefeh sebebiyle kısıtlılık uygulananları bile en geç yirmi beş yaşında reşit sayarken, teorik olarak bu yaşta insanın dede olabileceği gerekçesiyle bu görüşe varır ve dede olma yaşındaki bir insanı hala reşit saymamak onun kişiliğine hakarettir der.

Uygulamadaki yüzlerce örnek arasından vereceğimiz sadece iki tanesi İslam’ın bu konudaki kabulünü anlatmaya yeter: Resulüllah (sa) hayatının son günlerinde Bizans’a karşı hazırladığı ordunun başına henüz on yedi yaşındaki Usame bin Zeyd’i komutan tayin etmiştir. Üstelik Usame kölelikten azat edilen Zeyd’in çocuğudur ve Usame’nin ordusunda Ebubekir, Ömer ve Halit bin Velid gibi büyük sahabiler vardır. Yani bu seçimiyle Efendimiz bize bir değil, iki ders vermektedir. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethederken yirmi bir yaşında olduğunu ise herkes bilir.

Kuvvetler ayrılığı elbette adaletin doğal prensibidir. Ama yürütmenin…

yazının devamını okumak için…