Günümüzde en çok gadre uğrayan İslami prensiplerden biri de hiç şüphesiz yakın akrabanın unutulmasıdır. Derecesine göre yakınların ziyaret edilmesi; onlarla aramızda vuslatın sağlanması; başta anne-baba, anne-babanın evlatları, sonra kardeşler, nene, dede; anne menzilinde dayı-teyze, baba menzilinde amca-hala gibi yakınların, anne-babaya karşı bile saygının çok ciddi sarsıldığı bir dönemde görülüp gözetilmesi mevzuu çok önem arz etmektedir.
Efendimiz’le ilk vahyin heyecanını paylaştığı dönemde büyük kadın Hz. Hatice validemiz, Peygamberimizin, Cebrail (as)’den ilk ayetleri aldıktan sonra "Kendimden korkuyorum" demesine mukabil; "Hayır, ebediyyen Allah seni zayi etmeyecektir. Şüphesiz sen sıla-i rahim yapıyor, ihtiyacı olanın elinden tutuyor, yoksula bakıyorsun…." der.
Hz. Hatice validemizin bunu demesi, Varaka b. Nevfel‘in de bu istikamette bir mütalaada bulunmasından anlaşılıyor ki, sıla-i rahim, o toplumda zor yapılan ve talib olunan bir şey. Hz. Ebu Bekir, Efendimize yapılanlar karşısında O’na sahip çıkarken, "Senin gibi, fakirin, yoksulun elinden tutan, sıla-i rahim yapan birine bu yapılmaz" diyor. Ve yine komşulukla korumaya almak istediğinde, Kureyş’e karşı sıla-i rahimi referans olarak veriyor. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki sıla-i rahim o dönemde de herkes için gaye-i hayal ve çok önemli bir haslet.