Şeytanın bile korktuğu Sahabi

Dinler
Derleyen: Gülay Gümüş Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz. Ömer (r.a), tüm insanlığa İslam’ın kazandırdığı örnek ve eşsiz büyüklerden biridir. Cennetl...
EMOJİLE

Derleyen: Gülay Gümüş

Adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz. Ömer (r.a), tüm insanlığa İslam’ın kazandırdığı örnek ve eşsiz büyüklerden biridir. Cennetle müjdelenen 10 sahabiden biri olan Hz. Ömer, 10 yıllık halifelik döneminde ilk devlet örgütlenmesinin temellerini atmış, adalet, maliye, ordu ve toprak yönetimi alanında ilk düzenlemeleri yapmış, ilk İslam parasını bastırmıştır. Hicret’in İslam tarihinin başlangıcı olması onun zamanında kabul edilmiştir.

İşte sert görünümünün altında alçak gönüllü bir yapıya sahip olan, adaletin simgesi Hz. Ömer’in hayat hikayesi.

Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Hz. Ömer, Hicretten kırk sene önce Mekke’de doğdu. Hz. Peygamber’den 12 veya 13 yaş küçüktür. Dokuzuncu dedesi olan Kabda soyu Peygamberimizin (sav) soyu ile birleşir. Babası Hattab Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden, annesi Hanteme binti Hişamdır. Künyesi Ebu Hafstır.

Hz. Ömer, uzun boylu, buğday tenli, geniş alınlı, saçları dökük ve bıyıkları uzun idi. Yetiştirdiği çocuklarının hepsi, tarihte iz bırakacak kadar önemli roller oynamıştır. Kızı H. Hafsa Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) eşlerinden biri idi. Kur’an, hadis, fıkıh ilimlerine çok hizmeti geçmiştir.

Hz. Ömer delikanlılık çağında Arap eşrafının meşgul oldukları yüksek işlerle vakit geçirmiştir. Ensab ilmini öğrendi. Arap dili ve edebiyatı ile uğraştı. Bu sebeple kuvvetli bir hatip sayılırdı. Ata binmek, silah kullanmak, güreşmek onun en başta gelen zevklerindendi. İslam’dan önce okuma-yazma bilen az kişiden biriydi. Ticaretle de uğraşırdı.

HZ. ÖMER’İN MÜSLÜMAN OLUŞU

Hz. Hamza’nın İslâm’ı kabûlü, Müslümanları sevindirmiş fakat müşrikleri telaşlandırmıştı. Kureyş ileri gelenleri “Dârü’n-Nedve” de toplandılar. “Bunlar gittikçe çoğalıp kuvvetleniyorlar, çabuk çaresine bakmazsak, ileride önünü alamayacağımız tehlikeler doğar… Buna kesin çare bulmalıyız” dediler. Çeşitli teklifler ortaya atıldı. Ebû Cehil:

Muhammed’i öldürmekten başka çıkar yol yok. Bu işi yapana şu kadar deve ve altın verelim,” deyince Ömer ayağa kalktı:

Bu işi ancak Hattâb oğlu yapar” dedi. Ömer alkışlar arasında yola çıktı. Silahlarını kuşanıp giderken yolda Abdullah oğlu Nuaym’e rastladı. Nuaym:

Nereye böyle ya Ömer“? diye sordu. Ömer:

“Araplar arasına ayrılık sokan Muhammed’in vücudunu ortadan kaldırmaya”… diye cevap verdi.

Ya Ömer, sen çok zor bir işe kalkışmışsın. Müslümanlar Muhammed’in (s.a.s.) etrafında pervane gibi dönüyor, seni O’na yaklaştırmazlar. Yapabildiğini kabul etsek, Haşimoğulları seni yaşatmazlar“… dedi. Ömer bu sözlere kızdı.

Yoksa sen de mi onlardansın“? diye çıkıştı. Nuaym:

Sen benden önce kendi yakınlarına bak. Enişten Saîd ile kız kardeşin Fâtıma Müslüman oldular,” dedi.

Ömer buna hiç ihtimal vermedi. Fakat içine düşen şüpheyi gidermek için, yolunu değiştirip doğru eniştesi Saîd b. Zeyd’in evine vardı. Bu esnada içeride Kur’ân-ı Kerîm okunuyordu. Ömer, kapı önünde okunanları işitti. Kapıyı kırarcasına vurdu.

İçerdekiler Ömer’i görünce telaşlandılar. Ömer’in İslâm’a olan düşmanlığını biliyorlardı. Hemen Kur’ân sayfalarını sakladılar ve kapıyı açtılar. Ömer:

Nedir o okuduğunuz şey“? diye bağırdı. Eniştesi:

“Bir şey yok“, diye cevap verdi. Ömer:

İşittiklerim doğruymuş” diyerek, hiddetle eniştesinin üzerine atıldı. Araya giren kız kardeşinin, bir tokatla yüzünü kan içinde bıraktı. Canı yanan kızkardeşi Fatıma:

Ya Ömer, Allah’tan kork. Ben ve eşim Müslüman olduk, bundan gurur duyuyoruz ve senden korkmuyoruz. Öldürsen de dinimizden dönmeyiz“… dedi ve şahadet getirdi. Yüzü kan içindeki kız kardeşinin bu hali ve sözleri Ömer’i sarstı, kalbinde bir yumuşama başladı, adeta yaptıklarına pişmandı. Olduğu yere oturdu:

Hele şu okuduğunuz şeyi getirin, göreyim“, dedi. Kız kardeşi Kur’ân-ı Kerîm sahifesini O’na verdi. Bu sahife “Tâ Hâ” veya “Hadîd” Sûresinin ilk ayetleriydi. Ömer büyük bir ilgi ile sahifeyi okumaya başladı.

Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ı tesbîh ederler. Yegâne galip ve hikmet sahibi olan O’dur. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur, hem diriltir, hem öldürür. O her şeye hakkıyla kadirdir. O her şeyden öncedir. Kendisinden sonra hiç bir şeyin kalmayacağı Son’dur, varlığı aşikârdır, gerçek mahiyeti insan için gizlidir, O her şeyi bilir“… (el- Hadîd Sûresi, 1-3)

Ömer bu ayetleri okuduktan sonra derin bir düşünceye daldı. Allah Kelâmı’nın yüksek mana ve fesahati onun kalbine işlemişti. “Göklerde ve yerde olan şeyler hepsi Allah’ın, bizim putlarımızın bir şeyi yok…,” diye düşündü. “Beni Rasûlullah (s.a.s.)’in yanına götürün” dedi O esnada Hz. Peygamber (s.a.s.) Safâ semtinde Erkâm’ın evindeydi.

Ömer’in silahlı olarak geldiğini gören Müslümanlar telaşlandılar. Yalnızca, Hz. Hamza:

İyilik için gelirse ne âlâ, aksi halde geleceği varsa, göreceği de var, telaşa gerek yok…” dedi. Sağından ve solundan iki kişi tutarak Rasûlullah (s.a.s.)’in huzuruna götürdüler. Ömer, Hz. Peygamber!in (s.a.s.) önünde diz çökerek şehâdet getirdi. Orada bulunanlar sevinçlerinden hep birden tekbir getirdiler.

Ömer:

Kaç kişiyiz“? diye sordu.

Seninle 40 olduk,” dediler. Ömer:

O halde ne duruyoruz? Hemen çıkalım, Harem-i Şerîf’e gidelim,” dedi. Bütün Müslümanlar toplu halde Kâbe’ye gittiler.

Kureyş, Dâru’n-Nedve’de sonucu merak içinde beklemekteydi. Müslümanların toplu halde Harem-i Şerif’e ilerlediğini görünce:

İşte Ömer, hepsini önüne katmış getiriyor… ” dediler.

Ömer Kureyşlileri görünce:

Beni bilen bilsin, bilmeyen öğrensin, Ben Hattab oğlu Ömer’im. İşte Müslüman oldum…” dedi ve şahadet getirdi. Kureyşliler şaşkına döndüler. Her biri bir tarafa savuştu. Müslümanlar ilk defa Harem-i Şerifte saf olup topluca namaz kıldılar.

Hamza ve Ömer’in Müslüman olmalarıyla, İslam’ın yayılması hız kazandı. Daha önce 6 yılda sayıları ancak 40 kişiye ulaşabilmişken bir yıl sonra Müslümanların sayısı 300’ü geçmiş, bunlardan 90 kişi Habeşistan’a hicret etmişti.

Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir‘in halife seçilmesinde en etkin rolü oynamış, irtidat olaylarının tenkilinde, Kur’an’ın toplanmasında önemli hizmetleri olmuştur. Hz. Ebu Bekir‘in tavsiyesi üzerine Ashab, Hz. Ömer‘i halife seçti.

Hz. Ömer, on yıllık hilafeti döneminde büyük işler başardı. İran, Irak, Suriye ve Mısır‘ın fethi gerçekleşti. Binlerce insan İslam’a girdi. En çok adalete dikkat etti. “Hz. Ömer’in adaleti” tabiri sadece Müslümanlar tarafından değil, tüm insanlığın ortak örnek ve övüncü olmuştur.

Devlet idaresini sağlam esaslar üzerine oturtmuş ve birçok yeni müesseseler kurmuştur. Görevlendirdiği memurları çok dikkatli seçmiş, akrabasından hiç kimseye devlet hizmetinde görev vermemiştir. Ashab’a ve ihtiyaç sahiplerine derecelerine göre yıllık tahsisat vermiştir.

HZ. ÖMER’İN KİŞİLİĞİ

Hz. Ömer, inandığı şeyi yerine getirme hususunda şiddetli davranmakla tanınır. O, Müslüman olmadan önce ilk iman edenlere karşı sert muamele etmişti. Müslüman olduktan sonra ise bu sertliği İslâm’ın lehine müşriklere karşı yönelmiştir.

Hz. Ömer Halife olduktan sonra da doğruların uygulanması ve hakkın elde edilmesi konusunda titiz davranmaya ve en ufak ayrıntıları bile bizzat takip etmeye aşırı dikkat göstermiştir. O, bir şeyi emrettiği veya yasakladığı zaman ilk önce kendi ailesinden başlardı. Aile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle derdi; “Şunu ve şunu yasakladım. İnsanlar sizi yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi gözetlerler. Allah’a yemin ederim ki, her hangi biriniz bu yasaklara uymazsa onu daha fazlasıyla cezalandırırım“.