Hıristiyanlık

Dinler
Hıristiyanlık, bugünkü dünya coğrafyasının hemen her bölgesinde mensubu bulunan, temelde vahiy ve mukaddes kitap ile tektanrıcılığa dayanan bir dindir. Hıristiyan kelimesi Yunanca "khristianos&qu...
EMOJİLE

Hıristiyanlık, bugünkü dünya coğrafyasının hemen her bölgesinde mensubu bulunan, temelde vahiy ve mukaddes kitap ile tektanrıcılığa dayanan bir dindir.

Hıristiyan kelimesi Yunanca "khristianos" kökünden gelir. İsa’nın adı bu dilde Khristos (2) olarak geçer. Bu kökten çıkan "khristianos" ve "khristian" kelimeleri de, İsa’ya bağlanan, O’nun yolundan giden anlamına gelmektedir. Hıristiyanlık, Filistin bölgesinde doğmuştur. Nasıralı isa’yı merkez alan bir Yahudi -Mesihi hareketi-dir. İsa, israil’i gelecek Tanrı Krallığına hazırlamak istemiştir. Ancak bugünkü Hıristiyanlık İsa’nın havarilerinin arasına sonradan giren Pavlus’un yorumlarıyla değişik bir hüviyet kazanmıştır.             

İsa soy itibariyle Yahudi’dir ve Mesih olduğunu açıklamıştır. İsa, kendinin bir peygamber olduğunu, insanları doğruluk, kardeşlik ve hak yola çağırmak için geldiğini açıklaması Yahudilerin işine gelmemiştir.

Dinler Tarihçilerine göre Hıristiyanlığın tarihi oldukça uzundur. Takriben yirmi asırlık bir zamanı içine alan Hıristiyanlık tarihi dört devrede incelenmiştir:

1- Havariler tarafından yayılan ve Batı Roma imparatorluğu’nun yıkılmasına kadar devam eden dönem. Hıristiyanlık bu dönemde geniş yayılma sahası bulmuştur.

2- V. yüzyıldan XVI. yüzyılın başlarına kadar süren dönem Doğu Kilisesi’nin Batı Kilisesi’nden ayrıldığı bu dönemde Hıristiyanlık Avrupa’nın kuzey bölgesinde yayılmıştır.

3- XVI ve XVII. yüzyılları içine alan dönem. Hıristiyanlık için çok önemli olan bu devrede Protestanlık ortaya çıkmış, Katolik Mezhebi ile çatışma sonucunda Batı Kilisesi bölünmüştür. Çünkü Roma Katolik Kilisesi’nin gösterdiği halas yani kurtuluş fikri o dönem Hıristiyanlarını tatminden uzaktı.

4- XVIII. yüzyıldan itibaren başlayan ve Hıristiyanlığın karışıklıklar içinde geçtiği bir dönem olarak bilinen bu devrede Hıristiyanlık üzerindeki münakaşalar kilise dışına taşmıştır. Dinler Tarihçilerinden bazıları da Hıristiyanlığı üç devrede incelemişlerdir:

1- Hıristiyanlığın klasik dönemi (I-VIII. yüzyıl),
2- Hıristiyanlığın Ortaçağ dönemi (IX-XV. yüzyıl),
3- Hıristiyanlığın Yeni dönemi (XV. yüzyıl vd.).

Hıristiyanlara, İsa’ya yardım ettikleri, Nasıra köyünde O’nunla birlikte bulundukları için Nasranî denilmiştir.

Hıristiyanlığı Kudüs ve civarı dışında yepyeni bir hüviyetle yayan Pavlus olmuştur. Yaygın şifahî Hıristiyan nakline göre Pavlus Hıristiyanlığı ve incil’i bir mucize ile İsa’dan almış, ileride kilisenin talimlerine kendi zihniyetini hâkim kılmak için gayret sarfetmiştir. İngiliz tarihçilerinden Wels’e göre Pavlus, zeki ve zamanının bütün dinî cereyanlarını bilen bir insandır. Diğer dinlerden birçok hususları Hıristiyanlığa aktarmıştır. Pavlus’un, Hıristiyanlık için değişmez prensipler olarak ilân ettiği hususlar şunlardır:

1- Hıristiyanlık bütün insanlığa hitap eden bir dindir.
2- Allah’ın oğlu olan Mesih İsa, insanların günahlarına kefaret olmak üzere Haç’ta can vermiştir.
3- İsa ve Ruhu’l-Kuds, aynı derecede Tanrıdır.
4- Ölüler arasından dirilerek kalkmış olan İsa, semaya çıkarak Baba’sının sağ yanına oturmuştur.

Pavlus, İsa’nın ve Ruhu’l-Kuds’ün Tanrı oldukları inancını yerleştirmeğe çalışmıştır. Ayrıca yine O, İsa’nın vazettiği sünnet olmayı ve domuz eti yememeği de kaldırmıştır.

Bir bakıma bugünkü Hıristiyanlığa Pavlus’un yorumları demek mübalağalı bir ifade sayılmamalıdır. Nitekim, gerek mukaddes metinler gerek ilk kilise, gerek ilk Hıristiyan inançlarının Pavlus’un eseri olduğunda Hıristiyan ilâhiyatçıları görüş birliği içindedirler.

İnanç ve İbadet Sistemi

Hıristiyanlık monoteist bir dindir, İncillerde ve diğer mukaddes metinlerde bu anlayışı destekleyen ifadeler mevcuttur. Ancak yine aynı metinlerde ve kilisenin sahih kabul ettiği İncil metinlerinde İsa için "Tanrı’nın Oğlu" Allah için de "Baba" terimlerinin kullanıldığı görülmektedir. Hıristiyanlığın mukaddes kitabı’nda geçen "Ben ve Baba biriz", "Babanızın Ruhu", "Allah’ın Ruhu" vb. deyimler, bunlar İslami çevrelerce teslis olarak yorumlanmaktadır.

Hıristiyanlıktaki iman ikrarına giren esasların nelerden oluştuğu İncil metinlerinde açık bir şekilde yer almamakla beraber, bu prensiplerin ilk Havariler Konsili’nden itibaren tespite başlandığı, son şeklini ise IV. ve V. yüzyıldaki konsillerde aldığı yaygın bir kanaat halindedir. Bununla beraber inançlar konusunda gerek kiliseler, gerek mezhepler arasında bazı ortak ana unsurlar bulunduğu gibi farklı anlayışlar da vardır. Günümüz Hıristiyanlarının da hemen büyük bir kesiminin kabul ettiği Havariler inanç sistemi şu maddelerden oluşmaktadır:

1- Ben, Tanrı’ya Kudretli Baba’ya,
2- Biricik oğlu Rab İsa’ya,
3- İsa’nın Bakire Meryem ve Ruhul’-Kuds’ten doğduğuna,
4- Pilatus zamanında çarmıha gerilerek gömüldüğüne,
5- Ölüler arasından üçüncü gün dirildiğine,
6- Göklere yükseldiğine,
7- Baba’nın sağında oturduğuna,
8- Ölüleri ve dirileri yargılamak üzere oradan ineceğine,
9- Ruhu’l-Kuds’e,
10- Mukaddes Kilise’ye
11- Günahların bağışlanacağına,
12- Bedenin dirileceğine, inanırım.

Hıristiyan Mukaddes Kitabı’nda "teslis" kelimesi veya O’na iman etmeye çağıran açık bir ifade mevcut değilse de İsa’nın , "Baba, Oğul ve Ruhu’l-Kuds ismiyle vaftiz eyleyin"  şeklinde Havarilere emir verdiği bilinmektedir. Ancak ilk konsillerde bu konu tartışılmış, İznik Konsili’nde Ruhu’l-Kuds’ün tanrılığı karara bağlanmıştır.

Bazı Dinler Tarihçilerine göre, monoteizm inancının hâkim olduğu Yahudi çevresinde çıkmış olan "teslis" inancı, büyük bir ihtimâlle İsa’nın tanrılaştırılmasının tabiî bir sonucu telâkki edilmelidir. Bunun yanında Ruhu’l-Kudus’ün de ayrı bir ilâhî varlık sayılması üç ayrı tanrı anlayışına zemin hazırlamıştır. Daha sonraki dönemlerde birtakım kelâmî ifadelerle açıklanmaya çalışılan teslisin üç unsuru (Baba, Oğul, Ruhu’l-Kuds) bir ulûhiyetin üç ayrı görüntüsü olan bugünkü formülün benimsenmesiyle noktalanmıştır.

Hıristiyanlara göre teslis öyle büyük ve gizemli bir kavramdır ki sırf insan aklı onu derinliği ve şümulü ile kavrayamaz. Bu bakımdan, mahiyet ve köklerini araştırmaya girişmeksizin insanın O’na inanması gerekir. Bununla beraber Hıristiyanlık’taki inanç esaslarının bütün mezheplerce aynı şekilde benimsendiğini söylemek mümkün değildir. Protestanlığın inanç esasları ise şunlardır:

1-Mukaddes kitaplara iman,
2- Uluhiyete iman,
3- İnsanın günahsızlığına iman,
4- Günahların kefaretine iman,
5- Ahirete iman.

Bu konuya son vermeden önce Hıristiyanlık’ta melek inancına birkaç cümle ile değinelim. Hıristiyanlık’taki melek inancının temeli onların masum ve ruhanî varlık oluşlarıdır. Ancak kilise bu ruhanî varlığı cisimlendirerek açıklamaktadır. Onlara göre melekler Allah’a yardımcı olmakla görevlidirler. Ancak bazı Hıristiyan mezheplerinde melekler, insanlar gibi günah işleyebilir olarak algılanmıştır. Onlardan bazılarına "Tanrı’nın Kızları" adı verilmiştir.

Kutsal Kitapları

Hıristiyanlığın mukaddes kitapları İncillerdir. Yunanca "evangelion" kelimesinden gelen İncil, "müjde, iyi haber" anlamlarını ifade eder. İncil kelimesinin bu açıklamasına dayanarak ilk dönem Hıristiyanları, İsa’nın gelişini, insanları kötülük ve günahtan kurtararak selamete ulaştırmak manasında yorumlamışlardır.

Bugün Hıristiyanların ellerinde bulunan Yeni Ahit, 4 İncil ile 23 küçük kitabın birleşmesinden meydana gelmiştir; hepsi 27 kitaptır. Bu kitapların hemen tamamı II. yüzyıldan sonra yayılmıştır, Yunanca’dır. Hıristiyanlar bu kitapların Havarilerden geldiğini ve doğru olduğunu kabul ederler. Bununla beraber İncillerin İsa’nın eseri olmadığını, ihtiyaç duyuldukça sonradan yayıldığını, İsa’nın düşüncelerini yansıtmadığını iddia edenler de vardır.

Hıristiyan dinî literatüründe kilisenin sahih kabul ettiği İncil metinlerine "kanonik", sahih kabul edilmeyen İncil metinlerine de "apokrif" denir. Apokrif metinler üzerinde gerek ilâhiyatçıların, gerek mezhepler tarihi uzmanlarının tartışmaları hâlâ bitmiş değildir. İnciller arasında bir takım ayrılıklar bulunmakla beraber ilk üç İncil (Matta, Markos, Luka)’de bazı benzerlikler tespit etmek mümkündür. Aralarındaki şekil ve konu benzerliğinden dolayı bunlara "Sinoptik" İnciller denir. Nitekim, mucizeler ve İsa’nın hayatına dair olayların anlatımına Sinoptik İnciller oldukça açık benzerlikler sergilemekte, her üçü de ortak şifahî kaynağa dayanmaktadır. Bu İnciller edebî yönden birbirlerine bağlıdır. Yuhanna incili ise anlattığı olayların tefsirine daha fazla önem verdiği için "sembolik" bir anlam taşır.

Hıristiyan ilâhiyatçılardan bazılarına göre İsa’ya ilk inanan Havarilerden dördü, sonradan O’nun sözlerini toplayarak birer İncil meydana getirmişlerdir. İlk dört İncil’den en eskisinin Markos olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır. ilk İnciller genellikle ibranca ve Yunanca yazılmış, Orta çağ boyunca da Latince’sinden okunmuştur.

Bir diğer açıdan Hıristiyanlar, İsa’nın kanun ve öğretilerini içine alan kitapların tamamına İncil adını vermektedirler. Hıristiyanların kabul ettikleri bir sınıflandırmaya göre 27 kitaptan meydana gelen Ahd-i Cedid iki bölümdür:

1- Tarihi inciller (1-4 kitap),
2- Talimi inciller (5-27 kitap).

Bugünkü İncil’in muhteviyatını tarihî bir muamelenin sonucu olarak kabul etmek mümkündür. İsa Arami dilini kullanmıştır. Sonraki dönemlerde İncil halk Yunancası ile yazılmıştır. içinde Arami dilinde birkaç cümle de vardır. 1546’da toplanan Merano Ruhani Meclisi, İncil’in Tanrı ilhamı olduğundan şüphe edilmesini yasaklamıştır.

Elimizdeki İncil Gerçek midir?

Hıristiyanlığın kutsal kitabı olan İncil’lerin hiçbir şekilde değişmediğini söyleyen ve Tanrı’nın bunu kendi kutsal kitabında belirterek değişmediğini güvenceye aldığını savunan Hıristiyanlara karşılık, İncil ‘in Tanrı sözü olduğuna inanan fakat değiştiğini iddia eden İslam Dini mensupları arasında sürekli devam eden bir tartışma mevcuttur. İslam taraftarları İncil ‘in değiştirildiğine dair iddialarını aşağıdaki dayanaklara bağlarlar;

1-İsa’nın soyu Luka İncili’nde başka, Matta incilinde başka şekilde anlatılmıştır.
2-Tanrıyı görme konusu İncillerde farklı farklı geçmektedir.
3-İsa’nın doğum yeri bile İncillerde değişiktir.
4-Kendi kutsal kitapları İncil’in "Allah’ın incili" veya "Oğlumun incili" şeklinde zikredilişi yine ellerindeki İncillerin ifadeleridir.
5-Kurtarıcılık vasfı bir İncil’de "Kurtarıcım Allah" diye geçerken yine aynı İncil de "Kurtarıcı İsa" şeklinde geçmektedir.
6-İsa’nın gösterdiği mucizelerden biri olan "körlerin gözlerini açma" mucizesi İncillerde değişik sayıda ifade edilmiştir.
7-Hz. Yahya İncillerden birine göre çekirge ve yaban balığı yemiş, yine aynı İncil’e göre hiçbir şey yememiş ve içmemiştir.

Hıristiyanların incilin değişmediğine dair kanıtları Kitabı Mukaddes ve Kuranı Kerim’deki ayetlerle eski İncil ve Tevrat nüshalarıdır. İncil ‘in değiştirilmediğine dair Kitabı Mukaddes’teki ayetlerden bazıları şöyledir;

“Çünkü doğrusu size derim: gök ve yer geçip gitmeden, herşey vaki oluncaya kadar, şeriattan en küçük bir harf veya bir nokta bile yok olmayacaktır.”(Matta5:18)

“Gök ve yer geçecek, fakat benim sözlerim geçmeyecektir.”(Matta 24:35) ayrıca bkz. 2.Petrus 1:21,Malaki 3:6,Mezmur 119:160, Mezmur117:7-8,Luka :16:16-17

Hıristiyanlar ayrıca İslam peygamberinin Kitabı Mukaddesi kabul ettiğini ve İslam peygamberinin zamanında da Kutsal Kitap’ın sapasağlam mevcut olduğunu Kuran’ın incelenmesiyle Kuran’da İncil’in değiştirildiğine dair bir hüküm bulunmadığı ve bunu iddia edenlerin kafir olacağını savunmaktadırlar.

Hıristiyanların bu iddialarına bazı İslam aydınlarınca Kuran’da belirtilen İncil günümüz İncili değil Barnaba İncili diye açıklama getirilmektedir. Hıristiyanlar; Barnaba İncili’nin incelenmesi sonucunda Bu İncil’in Kuranı Kerim’in yazıldığı zamandan çok sonraları kaleme alındığının anlaşılacağını bu nedenle bu incilin gerçek İncil olmadığını İslam dinine mensup kişiler tarafından propaganda amaçlı yazıldığını iddia etmektedirler.

Günümüz Hıristiyan Mezhepleri

Hıristiyanlık’ta mezheplerin teşekkülünü, İsa’nın dünyadan ayrılmasından hemen sonra O’nun dinine giren Pavlus’la İsa’nın cemaati arasındaki ihtilâflara bağlayan görüş daha ağır basmaktadır. Gerçektende Pavlus’un Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra Onunla İsa’nın cemaati arasında çıkan ihtilâflar onların kısa zamanda ikiye bölünmelerine sebep olmuştur.

Bir başka açıdan mezheplerin doğmasını, inanç, ayin vb. konulardaki ihtilâflarla, XI. yüzyılda Doğu-Batı Kiliseleri’nin birbirinden kopmasına, hatta reform hareketlerine bağlayan görüşü benimseyenler de bulunmaktadır. Burada kiliseler arasındaki ihtilâflardan çok, halen günümüzde varlığını sürdüren belli başlı üç Hıristiyan mezhebinden (Katolik, Ortodoks, Protestan) ana hatlarıyla söz edilecektir.

1-Katolik Mezhebi

Bir diğer adı Roma Katolik Kilisesi olan Katolik Mezhebi, Hıristiyan dünyasının en büyük ve en köklü mezhebidir. inançlarına göre bu mezhebi, havarilerin ilki olan Petrus kurmuştur.O aynı zamanda İsa’nın vekilidir. Petrus’tan sonra gelen papalar da Petrus’un vekili sayılırlar. Böylece Papa ruhanî reis sıfatıyla İsa’nın yeryüzündeki temsilcisidir. 1870 yılında toplanan Vatikan Ruhani Meclisi Papa’nın yanılmazlığını ilân etmiştir. Katolik Mezhebi’nde ruhban sınıfı aşağıdan yukarıya rahip, piskopos, kardinal ve papa şeklinde hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Katolik Mezhebi’nin başlıca özellikleri şunlardır:

1-Papa dinî başkandır, İsa’nın vekili, Petrus’un halefidir.
2-Papa yanılmaz bir otoritedir. Roma diğer kiliselerin hepsinden üstündür.
3-Ruhu’l-Kuds tarafından idare edilen Roma Kilisesi evrenseldir.
4-Ruhu’l-Kuds, Baba ve Oğul’dan çıkmıştır.
5-İsa hem ilâhî, hem insanî tabiata sahiptir.
6-İsa da, Meryem de günahsızdır, aslî suçtan uzaktır. Meryem, Tanrı yanında şefaatte bulunabilir. O, göğe yükselmiştir. 
7-Azizler de Tanrı katında sözcü olur, şefaatte bulunabilir.
8-İnsan aslî günah içindedir. Buna karşılık kötülüğe meyletmek günah değildir, günaha sevkeder. Günah çıkarma çok önemlidir. Bunun, günah çıkarma hücresinde papaza itiraf şeklinde olması gerekir. 
9- Sakramentler yedi tanedir. Ruhban zümresi evlenemez. Onların dışındaki evlenenler de boşanamaz. Boşandıktan sonra evlenmek zina sayılır.
10-Yirmi Konsil’in aldığı kararlar kabul edilir.
11-Cuma günü et ve yağlı yiyecek yemek yasaktır.
12- Son hüküm gününü, cenneti, cehennemi ve Araf’ı kabul ederler.
13- Geleneklere bağlı kalmak lâzımdır.
14-Ayin dili Latince’dir. 1965’deki II. Vatikan Konsili’nde değişik dillerde de ayin yapılmasına izin verilmiştir.

Katolik Mezhebi’nde papazların başlıca görevleri, vaftiz, tövbe, çile, günah çıkartma, ahilere yağ sürme, evlenme vb. takdis törenlerini yönetmektir.Temelde aynı inançları paylaşmakla beraber, ayrıntılara ait konularda Katolik Mezhebi’nden ayrılarak ortaya çıkan bazı küçük mezhepler vardır:

1- Keldani Mezhebi
2- Ermeni Mezhebi
3- Süryani Mezhebi
4- Maruni Mezhebi
5- Kıpti Mezhebi.

2-Ortodoks Mezhebi

Yunanca’da Ortodoks " Doğru görüş, inanç ve doğru itiraf" anlamına gelir. Bu mezhebin Dinler Tarihindeki diğer isimleri şunlardır: Doğunun Ortodoks, Katolik ve Apostolik Kilisesi, Ortodoks Doğu Kilisesi, Doğu Kilisesi, Ortodoks Kilisesi ve Rum Ortodoks Kilisesi. Ortodoks Kilisesi’nin Katolik Kilisesi’nden 1054 yılında kesin olarak ayrılmasında dinî ve siyasî birtakım sebeplerin büyük rolü olmuştur:

1- Katolik Kilisesi’nin müşrikler arasında dini yaymak için bazı tavizler vermesi.
2- Roma’nın itirazına rağmen imparatorluk merkezinin İstanbul olması.
3- Batı Roma Devleti’nin yıkılmasından sonra ortaya çıkan otorite boşluğunu Papalığın doldurmak istemesi.

İnanç ve ayinler bakımından Ortodoks Kiliseleri bazı siyasî ve idarî sebeplerden dolayı birbirinden ayrılmıştır:
a-1054’deki Doğu-Batı ayrılığından sonra Ortodoksluğun merkezi Bizans olmuştur.
b-İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği 1453’ten sonra Rus Ortodoks Kilisesi İstanbul Patrikliği ile mücadeleye girişmiştir.
c-Rus ihtilâli (1917)’nden sonra İstanbul Ortodoks Patrikliğiyle mücadeleden vazgeçen Rus Ortodoks Kilisesi Patriklik halini almıştır.

Ortodoks dünyasının dört büyük patrikliği (İstanbul-İskenderiye, Antakya, Kudüs) vardır. Diğer, bölgelerdeki millî kiliseler idari yapı itibariyle bu dört patrikliğe bağlıdır. Ortodoks Mezhebi’ni diğer Hıristiyan mezheplerinden ayıran başlıca özellik şunlardır:

1- Patrik ruhanî başkandır.
2- Papa yanılabilir. O İsa’nın vekili değildir.
3- Ruhu’l-Kuds, Oğul yoluyla Baba’dan çıkmıştır.
4- ilk yedi konsilde alının kararları kabul etmek lâzımdır.
5- Ancak, Meryem, İsa ve Aziz ikonlarına  saygı gösterilir.
6- Her ülke ibadetini kendi diliyle yapmakta serbesttir.
7- Günahkârlar, işledikleri günah ölçüsünde A’râf ta bekletilirler.
8- Keşişler, piskoposlar ve patrikler evlenemez; papazlar evlenebilir. Boşanma ancak bazı şartlarla mümkündür.
9- Vaftizden hemen sonra Konfirmasyon yapılmalıdır.
10- Evharistiya ayininde ekmeğe maya, şaraba su katarlar.
11- Haç sağdan sola çıkarılır ve Haç’ın kolları birbirine eşittir.

Kuruluş dönemlerinde bütün Doğu Ortodoks Kiliseleri, İstanbul Ortodoks Kilisesi’nin idare ve kontrolü altında iken, daha sonraları parçalanmalar olmuş şu kiliseler doğmuştur:

1-Süryani Ortodoks Kilisesi,
2-Rum Ortodoks Kilisesi,
3-Ermeni Ortodoks Kilisesi,
4-Rus Ortodoks Kilisesi.

Dinler Tarihçilerinin genellikle savunduklarına göre Ortodoks Mezhebi’nin doğması, İznik ve O’nu takip eden altı Konsil’de alınan bazı kararlar sonucunda olmuştur. Ancak Ortodoksluğu kabul edenler İznik Konsili’nde değişik fikirler ortaya atan Arius, Nestorius vb. din büyüklerinin görüşlerine her zaman cephe almışlardır.

Katolik mezhebi ile Ortodoks mezhebi arasında tespit edilebilen başlıca ayrılıklar şunlardır:

1- Katoliklere göre Ruhu’l-Kuds Baba ile Oğul’dan, Ortodokslara göre ise Allah’ın göndermesinden meydana gelmiştir.

2- Katoliklere göre papa yanılmaz; ilâhî kudrete sahiptir. Ortodokslara göre ise O, ruhani bir liderdir; ilâhî bir gücü yoktur.

3- Katoliklere göre papanın iman, ibadet, ahlâk vb. konulardaki her sözü münakaşasız kabul edilmelidir, Ortodokslara göre ise papa da bir insandır, yanılabilir.

3-Prostestan Mezhebi

Almanca’da "protestieren" kelimesinden alınmış olan Protestan "itiraz, protesto, başkaldıran" anlamlarına gelir. Protestan mezhebinin doğuşu, XVI. yüzyılda Martin Luther (1489-1546)’in Roma Katolik Kilisesi’ne karşı;

1- Günahları bağışlamak,
2- Günahların bağışlanmasını malî bir kaynak haline getirmek,
3- İncil yorumunu kendi tekeline almak,
4- Ayin dilinin mutlaka Latince olması vb. hususlara itirazları ile başlamıştır.

Martin Luther itirazlarına kısa zamanda taraftar bulunca hareket hızla büyüyerek yayılmıştır. İtirazcılar kendi görüşlerini çeşitli mahfillerde açıklamak imkânı buldukça, onların fikirlerini benimseyenler de o nispette artarak geniş bir coğrafyaya sahip olmuştur. Protestan mezhebine İncil Kilisesi de denir.

Protesto hareketinin yaygınlık kazanması, reformasyonun başlaması ve çeşitli kiliselerin doğmasıyla sonuçlanmıştır. Protestanlığa göre Allah’a ulaşabilmek için hiçbir kilise görevlisinin aracılığına ihtiyaç yoktur. Hıristiyan geleneğinin yakın geçmişten aldığı şeklin bir diğer adı olan Protestanlık, kilisenin bizzat kendi değerlendirmesine göre:

1- İtirafla ilgili durum,
2- Ruhanî tavır,
3- Hıristiyanlığa daha uygun bir görünüm verme vb. noktalarda geçmişine nispetle yeni bir hüviyet kazanmıştır.

Protestanlık, tarihinin belirli bir döneminde ve bazı özel şartlar sonucunda ortaya çıkmasına rağmen, fikir ve ruhî yapı itibariyle sadece XVI. yüzyılın mahsulü sayılmamalıdır. Bazı Dinler Tarihçilerine göre, Protestan reformcular ile onları takip edenler, o yüzyılda yapılan dinî yorumlarla yeni bir gerçeği bulmak yerine, eski dinî gelenekleri yeniden ortaya koymuşlardır. Bu bakımdan Protestanları, kâşif değil, yenileyici olarak görmek lâzımdır. inançlarına göre günahkâr bir kişi ancak Tanrı’nın karşılıksız inâyetiyle kurtuluşa erebilir. Protestan mezhebi son dört yüz yıl içinde başlıca iki dinî tür olarak kendini göstermiştir:

1- Klasik Protestanlık,
2- Radikal Protestanlık.

1- Klasik Protestanlıkla Hıristiyanlığın aldığı yeni şekle karşı isyan ederek kilisenin Katolik anlamını koruyan büyük kilise sistemleri kastedilmektedir.
2- Radikal Protestanlık terimi daha çok bu mezhebin ortaya çıkışını açıklayan olayı anlatmak için kullanılmaktadır. Bu terim aynı zamanda dinî gruplarla dinî düşünce ekollerini de içine almaktadır. Bu ekolün mensupları Kitab-ı Mukaddes ile Hıristiyan kilisesinin dinî merasim varisleri olduklarını iddia etmişlerdir.

Protestanlığın ilk ifadesi Lutheryanizm’dir. Bu terimle Martin Luther’in faaliyetleri, O’nun ruh ve görüşüne borçlu olan Hıristiyan fikirleri ile özel kiliseler anlaşılır. Bu ekol, kulun hayatı ve kilise ibadeti üzerinde özellikle durmuştur.

Protestan Mezhebi’nin özellikleri şunlardır:

1-Papa da bir insandır, yanılabilir.
2-Diğer iki büyük Hıristiyan mezhebinin kabul ettiği teslise inanırlar.
3-Kutsal kitabı yorumlamaya herkes yetkilidir.
4-Sakramentlerden yalnız Vaftiz ve Evharistiya’ya inanırlar.
5-Azizleri kabul etmezler.
6-Kiliselerde resim ve heykel lüzumsuzdur.
7-Haç çıkarma geleneklerine inanmazlar.
8-İbadet ve ayinleri herkes kendi diliyle yapabilir.
9-A’râf ve ebedî ceza yoktur.
10- Meryem sıradan bir insandır; ilâhî bir niteliği yoktur.
11-Günah çıkartma işlemi mantıksız bir uygulamadır.

Protestan Mezhebi öncelikle kendi bünyesinde üç ana kola ayrılmıştır:

1- Lutheryanizm,
2- Kalvinizm,
3- Anglikanizm.

1- Lutheryanizm, Protestanlığın ilk şeklidir ve Martin Luther’in fikir ve ideallerini benimseyen özel Hıristiyan görüşünü temsil eder. Lutheryan Kiliseleri Almanya, Skandinav ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletlerinde daha çok yaygındır. inançlarına göre kilise, lâik hayattan sorumlu tutulamaz.

2- Kalvinizm, günümüz Protestan dünyasının ikinci ekolünü teşkil eder. Bir diğer adı Reforme Hıristiyanlık’tır. Akımın kurucusu ve öncüsü olan John Çivin, sıkı bir dinî tecrübeden geçmiş Fransız asıllı, ilâhîyat sahasındaki yazılarıyla tanınmış bir kişidir. O’nun gayesi mevcut Hıristiyanlık’ta reform yaparak dinî başlangıçtaki, asıl haline kavuşturmaktır. O’na göre Hıristiyanlığın topluma karşı, birtakım görevleri olmalıdır.

3- Anglikanizm, VIII. Henry devrinden beri İngiltere’nin Resmi Kilisesi’dir. VIII. Henry (1491-1547) ile Papa arasındaki bir kavgadan sonra doğmuş olan Anglikanizm’in en başta gelen hedefi Hıristiyanlığı kendi öz niteliğine yeniden kavuşturmaktır. Onlara göre papalık ile Presbiterianlık arasında en azından orta bir yol olmalıdır. Bu yalnız kilise teşkilâtı düzeyinde değil, doktriner anlamda da gerçekleştirilmelidir.

Protestanlık bu üç ana kolun dışında ikinci derecede diyebileceğimiz on küçük gruba daha ayrılmıştır.

Radikalizm ve Protestanlık

Fransızca’da Radikalizm "ilim, din ve siyasette temelden, kökten değişiklikler yapma temayülü" anlamına gelir. Bizim burada üzerinde duracağımız Radikalizm, Hıristiyanlık üzerinde yapılmak istenen köklü değişikliklerle ilgilidir.

Dinler Tarihi terminolojisinde Radikal Protestanlık terimi ile daha çok genel Protestanlık’tan yavaş yavaş kopan ve O’ndan bağımsız olarak teşekkül eden Hıristiyan grupları ve dinî ekolleri kastedilmektedir. Bir bakıma bu gruplara, Reformasyon’un birtakım tartışmalardan sonra dünyaya gelen çocukları demek mümkündür. Bunlar özel yapı ve davranışlarından dolayı İngiltere’nin resmî kilisesiyle uyum sağlayamamışlardır. Radikal Protestanlığı iki grupta incelemek mümkündür:

1- Evangelik,
2- Hümanist,

Radikal Protestanlığın en önde gelen temcilcileri Babtistler, Kongregasyonistler, Metodistler ve Kuveykırlar’dır. Bu sayılan temsilcilerin, kendilerine özgü farklı görünümler sergiledikleri bilinmektedir. Hatta bu akımlardan bazıları bağımsız,Hıristiyanlıktan ayrı bir din görünümündedir. Bununla beraber Radikal Protestanlığın Hümanist kanadı, Hıristiyan Kilisesi’nin din tanımayan kesimi ile özel bir şekilde ilgilenmiştir. Hümanistlerin en büyük arzuları Hıristiyanlığın "zevk sahibi insanlara" karşı bir değeri bulunduğunu ispat etmektedir.

Hümanistler düşüncenin en büyük rehberi olarak vahiy yerine aklı temel almışlar onu gerçeğin başlıca kaynağı kabul etmişlerdir. Onların baz aldığı ölçü Hıristiyanlık vahyi değil, ilmî bir buluş, bir felsefî ilke veya herhangi bir düşüncedir. Ancak bu akımın, gün geçtikçe nüfuz ve değerini kaybettiği ifade edilmektedir. Radikal Protestanlık özellikle şu ana noktalar üzerinde durarak kimliğini kanıtlamak istemiştir:

1- Kurtuluşa ermek için İsa’ya tam anlamıyla inanmak lâzımdır.
2- Kilise’nin ve dünyanın mutlak efendisi İsa’dır.
3- Gerçek kilise İsa tarafından kurulmuştur. Kurtuluş ancak bu kilisededir.
4- İsa’nın gözle görünen kişiliği İncil’de açıklanmıştır. insan yaşamı boyunca daima O’nu örnek almalıdır.
5- Çarmıh’tan sonra dirilen İsa sonsuz bir güç ve çalışma kaynağı olmuştur.

Çağdaş Protestanlıkla meydana gelen gelişmeler hakkında John A. Mackay şöyle diyor?

Protestanlığın henüz dinî erginliğine erişemediğini, tarihî görevini tamamlamadığını belirtmek gerekir. Dörtyüzyıl önce Reform hareketinde olup bitenler bugün de hayatta, doktirinde ve kilise teşkilâtında ifade edilmek durumundadır. Çağdaş Protestanlıkla ortaya çıkan önemli gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:

1-Tarihî Hıristiyan inancı yeniden kavranmalıdır.
2-Kutsal Katolik Kilisesi gerçeği protestanları da kuşatmalıdır.
3-Dine dayanmayan düzen ile ilgili sorumluluk duygusunun yeniden canlanması sağlanmalıdır.
4-Evangelik Hıristiyanlığın dünya çapında yayılması, Protestan düşünürlerin bu yolda çaba sarf etmelerini gündeme getirmelidir.

4-Angikan Mezhebi

Reform Hareketi’nden sonra (XVI. yüzyıl) İngiltere’de doğmuş bir Hıristiyan ekolüdür. Protestanlığın İngiltere’ye has şekli olan Anglikanizm, Katolik-Protestan çatışmasında uzlaşmacı bir yol izlemiştir. Anglikan Kilisesi, VIII. Henry’den itibaren Roma ile olan bağlarını koparmıştır. Anglikanizm’i Kitab-ı Mukaddes’e bağlı, kısmen reforme edilmiş bir Katolik Mezhebi olarak görmek daha yaygındır. Papanın otoritesini reddeden Anglikan Kilisesi, XVI. yüzyıldan beri ibadette Latince yerine İngilizce’yi kullanır. Kilise kral ve kraliçe tarafından temsil edilir. VAnglikan Kilise’sine göre iki sakrament (Vaftiz, Evharistiya) esastır. Anglikanizm XVIII. yüzyıldan itibaren Amerika, Kanada, Avustralya, Afrika, Yeni Zelanda ve Hindistan’da yayılmıştır.Yaklaşık 30 milyon mensubu bulunan Anglikan Kilisesi ve Roma Katolik Kilisesi arasında II. Vatikan Konsili (1962-1965)’nden sonra uzlaşma zemini arama gayretlerine girişilmiştir.

Günümüzde Hıristiyanlık

Günümüzde Hıristiyanlık dünyada hemen hemen her bölgede taraftara sahip bir dindir.Taraftar sayısı bakımından dünyada ilk sıradadır. Özellikle Avrupa, Amerika ve Avustralya kıtası ülkelerinde Hıristiyanlık yaygın bir din konumundadır.

Hıristiyan ülkelerdeki Mezheplerin yoğunluğu farklılıklar göstermektedir. Rusya, Bulgaristan, Yunanistan gibi ülkelerde Ortodokslar ; İtalya, ispanya, Paraguay, Portekiz, Vatikan gibi ülkelerde Katolikler; İsveç, Norveç, Danimarka, ABD gibi ülkelerde Protestanlar; İngiltere ‘de Anglikanlar diğer Hıristiyan mezheplerine göre çoğunluğu oluşturmaktadırlar.

Hıristiyanlıktan kopan bazı akımların (Yehova Şahitleri, Mormonlar, Unitaryenler, Kuveykırlar gibi) bağımsız ayrı bir din hüviyetine bürünmesi veya ayrı bir din gibi hareket etmeleri ve farklı Kültlerin ortaya çıkıp yayılması Hıristiyanlığın önündeki sorunların başında gözükmektedir. Tüm bunlara rağmen Hıristiyanlık gittikçe taraftar sayısını arttıran ilahi bir dindir. Günümüzde çoğunluğu Katolik olmak üzere ( % 51 – 53 ) yaklaşık 1.560.000.000 Hıristiyan yaşamaktadır.