Röportaj: Engin Dinç
Munib Engin Noyan’ı tanımayanınız yoktur. Onu önceleri müzisyen kimliğiyle, daha sonra televizyonlarda yaptığı programlar ve tabi yazdığı kitaplardan tanırız. Çok farklı, ama bir o kadar da hoş üslubuyla insanları kendine çeken, apayrı bir tarzı vardır. İslam’la daha yakından hemhal olup, hayatının yönünü değiştirdikten sonra da, dinin emirlerini hakkıyla yerine getirmek için çok titiz davrandığı hepimizin malumu. Yaptığı her şeyde, uğraştığı her alanda ve özellikle de dini yaşayışında örnek alınacak özelliklere sahip olduğunu da gözlemlemişizdir… Tüm bu özelliklerinin yanı sıra okuyucu ve dinleyicileriyle kurduğu mütevazi ilişki de gözlerden kaçmıyor.
Bunları nereden mi biliyorum? Geçtiğimiz Cumartesi günü Sultanahmet Camii’ndeki kitap fuarında, Profil Kitap standında, okuyucuları ve sevenleriyle buluştu Engin Noyan. Ve ben de röportaj yapmak için oradaydım. Yaşı biraz ilerlemiş olsa da, hayata dair heyecanını hiç yitirmediği hemen belli oluyordu. Konuştuğu bütün insanlara karşı, -ister şahsen tanısın ister tanımasın- alabildiğine kibar, bir o kadar da cana yakındı. Aynı yakınlığı bana da gösterdi . Öyle ki, daha önce kendisiyle hiçbir tanışıklığım yoktu ama insanların kitap imzalatmak için sıraya girdiği anlarda, bana da vakit ayırıp Ramazan ayıyla ilgili birkaç soruma cevap verdi. Kah benim kayıt cihazıma konuştu, kah kitap imzalamasını rica eden okuyucularına… Ama kim bir soru sorarsa sorsun aynı titizlikle, aynı dikkatle cevap verdi. Hemen her konuşmasının sonunda da insanları tebessüm ettirecek sözler etmekten geri durmadı. Benim açımdan da çok zevkli ve samimi bir konuşma oldu. Bu sohbetimiz sırasında da Engin Noyan’ı sevenler açısından güzel bir haber aldık. Engin Noyan, yakın bir zamanda bir mini konser verecek. Engin Noyan’ı tekrar dinlemek isteyenlere duyurulur!..
RAMAZAN AYI KUR’AN AYIDIR
Ramazan nasıl bir aydır? Ramazan ayını nasıl algılamalıyız?
Bir kere Ramazan’da her şeyden önce bizim unuttuğumuz bir şey var. Ramazan, mübarek Kur’an ayı. Oruç tutma ayı filan değil, Kur’an ayı. Mübarek Ramazan’ın özü, onu şerefli kılan, özel kılan, değerli kılan mübarek Kur’an’ın gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla bizim her şeyi mübarek Kur’an’a odaklamamız lazım. Oruç tutmanın da zaten kanaat-i acizaname göre hikmeti budur. Mübarek Kur’an’ı alabilecek, içine sindirebilecek bünyeyi temizlemektir. Benim anladığım budur. Mübarek Ramazan, Kur’an ayıdır.
Sizin gözlemlerinize göre Ramazan ayı bu anlamda yaşanıyor mu?
Hayır. Mesela bu sene çok üzüldüm. Ramazan edebi de kalmadı. Eskiden -daha benim genç ve yakışıklı olduğum zamanlarda- oruç tutmayanlar ve gayri müslimler Müslümanlara, oruç tutanlara saygılarından dolayı aleni olarak ortalıkta yemek yemezler, su içmezlerdi. Böyle bir edep vardı. Şimdi bu da kalktı, şakır şakır gözünün içine baka baka yemek yiyor. İğrençleşti yani… Bu edeple alakalı bir şeydir. İnsan oruç tutar veya tutmaz kendi problemidir. Ama edep bambaşka bir şey.
İkincisi mübarek Kur’an’la olan ilişkimiz iyice soyutlandığı için günde bir cüz hesabı takır takır Kur’an okuyoruz. Nasıl oluyorsa, günde bir cüz nasıl okuyorsak!.. O mümkün değil… Yani ben 5 ayet okuduğum zaman nefesim kesiliyor. Nasıl oluyor bu iş bilmiyorum. Anlamadan mübarek Kur’an’ı okuyoruz. Ondan da rahmet umuyoruz, fayda umuyoruz, sevap umuyoruz. Anlamadığımız şeyden ne rahmet çıkar, ne sevap çıkar. Hiç birşey çıkmaz. Kendi kendimize oyun oynar dururuz. Telaffuzumuzun ne kadar doğru olup olmadığı da belli değil. İşte bu yani, böyle gidiyoruz.
Aklımızı başımıza toplama zamanı geldi geçiyor. Mübarek Kur’an’ı anlamak mecburiyetindeyiz çünkü Allah Celle Celaluhu’nun açık emridir. Tefekkür edeceksiniz, bu kitap üzerinde bu ayetler üzerinde düşüneceksiniz. İnsan anlamadığı bir şey üzerinde nasıl düşünebilir ki… İnsanların bir şeyi anlaması lazım önce… Dolayısıyla biz o emri yerine getirmezsek bir şey de ortaya çıkmaz. Şekil ibadeti -Yahudiler gibi bir şeyler- yaparız. İş biter, gider… Biraz üzgünüm o konuda.
‘GENÇLİĞİN DURUMU KÖTÜ’ DİYEN HALT EDİYOR
Türkiye’de gençlerin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ben çok iyi görüyorum. Türkiye’de gençliğin durumunu, şahane görüyorum, muhteşem görüyorum… Öyle bildiğiniz gibi değil…
Ne açıdan?
Çünkü gençlerin artık canlarına tak dedi. Abuk sabukluktan sıkıldı. Gençlerde muhteşem bir Kur’an’a yöneliş görüyorum. Sorgulayan, tartışan, anlamaya çalışan… Allah Celle Celaluhu bana niye böyle bir emir vermiş. Niye böyle diyor? Niye Allah böyle bir şey söylüyor? Hz. Peygamber (SAV) ne yapmış, niye yapmış? Niye böyle bir davranışta bulunmuş. Artık sorgulayıcı dönem başladı. Çok iyi görüyorum gençlerin halini… Allah her birinin imanını artırsın… Yaşlılardan daha iyi halleri. Kim diyorsa ki, ‘gençliğin durumu kötü’, halt ediyor.
Peki, neler tavsiye edersiniz gençlere?
Tek bir şey tavsiye ediyorum. Kitabullah’a sarılın. Kitabullah’tan başka bir şey yok. Merkezimizde o var. Şimdi hemen kıllanırlar, ‘siz sünneti ret mi ediyorsunuz’ diye… Hayır efendim haşa! Sünneti reddedenin gözü kör olsun. Sünnetsiz İslam mı olurmuş? Kur’an’ı hayata uygulamanın yoludur sünnet ve mübarek Kur’an’la sünneti birbirinden ayrıymış gibi göstermek seküler bir kafa yapısına delalet eder. Tevhidi kafa yapısı bunu kabul etmez. Kur’an’a sarılmak demek, sünnete sarılmak demektir. İkisi aynı şeydir. Dolayısıyla tavsiyem budur. Bu bizi kurtaracaktır. Başka bir şey bizi kurtarmaz.
MİNNACIK BİR KONSER
Televizyon programlarınız vardı. Sanırım ara verdiniz. Ramazan dolayısıyla sizi yine TV’de görüyoruz ama tekrar bir programla görecek miyiz?
Bilmiyorum o televizyon kanallarıyla alakalı bir şey, benimle değil.
Yakın bir zamanda müzikle ilgili bir çalışmanız olacak mı?
Var.
Peki yeni bir albüm mü?
Hayır, öyle albüm malbüm yok. Canlı konser.
Ne zaman?
Bilmem. Bir bakalım. Hazırlık yapalım da çakarız şöyle mini minnacık bir konser, keyifli…
Bir ay, iki ay, 6 ay…
Bilmem, söz verirsem sonra tutamam.
Anlıyorum, teşekkür ederim.
Estağfirullah… Ben teşekkür ederim…