Çocukların dini, imanı, ibadetleri sevmesi, Müslüman kimliğinin pekişmesi, cemaat ruhunu yaşamaları için en güzel yol, onları özellikle Ramazan’da camilere götürmektir. Ancak, bu kutsal mekanlarda ‘gürültü yaptığı, cemaati rahatsız ettiği’ için onları azarlayan kişilerle karşılaşmaları minik kalplerini kırıyor.
Çocuklar cami ve ibadet adabını ancak o mekanda bulunup tecrübe ederek öğrenebilir. Onlara camide nasıl davranacağına dair uyarı yapılırken yaşının anlayış seviyesine göre sevecen ve şefkatle yaklaşmak gerektiği unutulmamalı.
Çocukluk yıllarında camide azarlanmış kişilerin yetişkin olduğunda camiye karşı sıcaklık hissetmediğini belirten pedagog Adem Güneş, bu kişilerin camilere ve cemaate karşı önyargılarla dolduğunu söylüyor. Güneş, "Camide azarlanan, kovulan veya fiziksel şiddet gören çocuk cami cemaatini ‘kaba’ ve ‘duygusuz’ olarak tanımlar.
Bu önyargı dine karşı da yaygınlaşmaya başlarsa, yetişkinlik döneminde dine soğuk durabileceği hesap edilip bu sorumluluğa girmekten çekinmek gerek. Camide kaşları çatık ve kendisine ters davranan biri ile karşılaşan çocuk cami ve din kavramlarını kendi dünyasında kaşları çatık o kişi gibi algılar." diyor. Yedi yaşından önceki çocukların seslerinin "gürültü" olarak değil, sanki bir "melek" cıvıltısı gibi algılanması gerektiğini, cemaatin bu konuda titiz davranıp çocuklara karşı saygısızlık etmemesi gerektiğini dile getiriyor.
Camilerde kötü davranışların istisnai bir konu olduğunu ifade eden İstanbul Müftü Yardımcısı Kadriye Erdemli ise son yıllarda cemaatin olumlu yönde değiştiğini belirtiyor. Çocuklara şeker veren, alışsın diye sıcak davranıp yanına oturtanların da çok olduğuna dikkat çeken Erdemli, çocukların cami adabını bilmeyişinin normal karşılanmasını istiyor.
Kadınları sadece Ramazan’da değil yıl içinde de fırsat buldukça çocuklarıyla birlikte camilere çağıran Kadriye Erdemli şöyle konuşuyor: "Toplumumuzda kadınların camide cemaate uyma alışkanlığı Ramazan dışında pek yok. Bu yüzden kadınlar da pek bilmiyor cami adabını. Zamanla güzellikle anlattıkça davranışları değişiyor. Hz. Peygamber (sas) zamanında mescide gelen çocuklara bir saf ayrılıyordu. Bugün de anneler önce camilere gelsin, alışsınlar, çocuklarına da tembih ederek öğretsinler. Babalar da çocuklarıyla camilere gelsin."
Adem Güneş, yedi yaşından önceki çocuklar için caminin, bir yetişkinin anladığı gibi "ibadethane" hükmünde olmayacağını söylüyor. Güneş, "Orası ona göre buluşma, görüşme, oyun oynama ve iyi insanların bir araya geldiği mekandır." diyor.
İkazlar çocuğun ruhunu incitmemeli
Yedi yaşından sonraki çocuklara evde camideki davranış kuralları hakkında bilgi verilmeli ve bunların camide uygulanması takip edilmeli. Ancak, çocuk için bir şenlenme yeri olan cami atmosferi hemen bu yaşta bunaltıcı kuralların yaşandığı yer konumuna da düşürülmemeli. 10 yaşına kadar cami kurallarını içselleştirmesi için sabırlı, hoşgörülü olmak gerekir.
10 yaşından sonra, hem ailenin hem de cemaatin cami adabı konusunda çocuklara ikazlarda bulunması, sosyal yaşam kurallarını hatırlatması gerekir. Ancak, bu hatırlatmalar çocuğun ruhunu incitmemeli. Asla herkesin içinde bağırarak, çocuğu camide kovalayarak ikaz olmaz. Bir tebessüm ile yaklaşıp, kimsenin duymayacağı şekilde kulağa fısıltı ile yapılmalı ve ikazın dozu iyi ayarlanmalı. Bir kere söyledim, dinlemedi, diye çocuğa karşı kin duyulmamalı. Aileler, çocukların camide çeteleşmelerinin ve grup halinde bir araya gelmelerinin önüne geçmeli.