Ali Bulaç ‘Medeniyet’i Anlattı

Dinler
Bayrampaşa Belediyesi’nin Mart ayı kültür-sanat etkinlikleri devam ediyor. Bu kapsamda araştırmacı-yazar Ali Bulaç, 5 Mart Cuma günü, “İslam Medeniyeti ve Batı Medeniyeti Arasındaki Temel ...
EMOJİLE

Bayrampaşa Belediyesi’nin Mart ayı kültür-sanat etkinlikleri devam ediyor. Bu kapsamda araştırmacı-yazar Ali Bulaç, 5 Mart Cuma günü, “İslam Medeniyeti ve Batı Medeniyeti Arasındaki Temel Farklar” konulu bir seminer verdi. Bayrampaşa Belediyesi binası altında bulunan Belediye Kültür Salonu’nda düzenlenen seminere Bayrampaşalılar’ın büyük ilgi gösterdiği görüldü.

Araştırmacı-yazar Ali Bulaç, konuşmasında İslam medeniyeti ve Batı uygarlığı arasındaki farklılığa değinerek başladı. Medeniyet kavramının 18. yüzyıldan sonra insanoğlunun literatürüne girdiğini belirten Ali Bulaç, 3 program boyunca üzerine konuşacağı medeniyet kavramıyla ilgili üç ana çizgiye değineceğini söyledi. Ali Bulaç, ilk olarak medeniyet kavramının nereden geldiğini, nasıl ortaya çıktığını ve medeniyetten ne anlamak gerektiğini ele alacağını belirtti. Ali Bulaç, ikinci olarak ise Samuel Huntington’ın 1993’te ortaya attığı Medeniyetler Çatışması tezini ele alacağını anlattı. Ali Bulaç, Medeniyetler Çatışması tezinin değişik formatıyla bugün de yürürlükte olduğunu ve özellikle ABD ve Batı dünyasının, İslam dünyasına karşı bu çatışma tezinden hareketle uluslararası güvenlik politikaları geliştirdiğini söyledi.

Ali Bulaç, son olarak, Huntington’ın çatışma tezine karşı geliştirilen Medeniyetler İttifakı’nı inceleyeceğini belirterek, Türkiye ve İspanya’yla beraber Birleşmiş Milletler’in himayesinde böyle bir proje yürütüldüğünü belirtti. Projeye göre İspanya batı dünyasını, Türkiye ise İslam dünyasını temsil ettiğini ifade eden Bulaç, bu projeyle iki ülkenin medeniyetler çatışmasını nötralize etmeye çalıştığını çatışma yerine ittifak kavramını öne çıkardıklarını vurguladı. Ali Bulaç, “İslam Medeniyeti ve Batı Medeniyeti Arasındaki Temel Farklar” konulu seminer dizisinin Nisan ve Mayıs aylarında da bu konular üzerinden yürüyeceğini belirtti.

Ali Bulaç, daha sonra medeniyet kavramı hakkında bilgi vererek konuşmasını sürdürdü. Bulaç, şu soruları gündeme taşıdı:
“Bugün beraber düşünmeyi ve konuşmayı düşündüğüm başlık ‘Bizim bir medeniyet iddiamız var mı?’ olacak. Yani kendi asli ve sahih referans kaynaklarımızdan hareketle, batıdan veya başka bir yerden iktibas ederek değil, kendi kaynaklarımızdan hareketle bir medeniyet kurabilir miyiz? Acaba biz medeniyete nasıl bakıyoruz? Medeniyet kurmak arzulanan bir şey midir? Medeniyet iyi bir şey midir? Bize ait bir insan tasavvuru içerisinden baktığınız zaman medeniyet nereye oturuyor? Bu tasavvura, bu görüşe medeniyet kurmak ne kadar uygun düşüyor?”

Bugün medeniyet perspektifinden dünyaya bakıldığında, birden fazla medeniyetin ortada olmadığını görüldüğünü ifade eden Ali Bulaç, dünya üzerinde aslında hegemonik bir medeniyet olduğunu, bunun da batı medeniyeti ya da batı uygarlığı olduğunu söyledi.

Kavramları çok dikkatli kullanmak gerektiğini vurgulayan Ali Bulaç, “Ben medeniyetle uygarlığı, şehirle kenti, bilimle ilmi birbirinden ayırd etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Medeniyet dediğimiz zaman İslam’a ait bir hasıladan bahsediyoruz. Uygarlık dediğimiz zaman batıya ait bir hasıladan bahsediyoruz. Yani biz bu kelimelerin semantiğini böyle kuruyoruz. Dile her zaman semantik müdahalede bulunulabilir. Bunu tarihte her zaman vahiy yapar. Nasıl yapar? Kelimenin formunu muhafaza eder, fakat onun içeriğini, muhtevasını değiştirir ve dönüştürür.” diye konuştu.

Daha sonra Kur’an’ın semantiğini değiştirdiği iki kelimeden örnek veren Ali Bulaç, şunları söyledi:
“Dalalet; sapkınlık ya da sapıklık anlamına gelir. İslam’dan önceki Arap dünyasında dalalet, devenin yolda yolunu şaşırmasına denirdi. Yani diyelim ki, Mekke’den Taif’e giderken bir deve yolunu şaşırdıysa o dalalette bulundu denirdi. Hidayet ise yolunu bulmasıdır. Kur’an bu iki kelimeyi alıyor, semantik bir müdahalede bulunuyor. Yeniden anlamını inşa ediyor. Hidayet, Allah’ın gösterdiği doğru yola girmek, dalalet ondan ayrılmak oluyor. Kelimenin manasını değiştirdi ve dönüştürdü.”

“Dile semantik bir müdahalede bulunmadıkça biz tarihin kurucu öznesi olamayız, bir medeniyet de kuramayız. Bu mümkün değildir” diyerek sözlerini sürdüren Ali Bulaç, “Çünkü kim bu kavramları tarih sahnesine çıkarmışsa, onu inşa etmiştir. O kelimelerin içini doldurmuştur ve o kelimeler sizin zihninizi dönüştürür. Zihninizi dönüştürünce davranışınızı da dönüştürür ve siz bir bakmışsınız ki onun gibi yaşamaya başlamışsınız. Bunu tarihte Abbasiler yaptı, başardı. Tarihte vahyin dışında bunu başarabilen yegane beşeri topluluk Abbasiler’dir. Fakat biz mağluplar olarak galibi taklit ettiğimiz için, onun kültür dünyasını da onun medeniyet dünyasını da olduğu gibi algılıyoruz. Medeniyet kavramı bize aittir, onun içeriğini biz dolduracağız. Uygarlık batıya aittir. Uygarlık kelimesinin içeriğini batılıların anladığı gibi ve bize anlattığı gibi anlayacağız. Bu aynı zamanda gerçekliği kendi hakikati içerisinde, kendi varoluşsal durumu içinde anlamaktır. Yoksa işimize geldiği gibi alıp değiştirmek de doğru değildir.” şeklinde konuştu.

Ali Bulaç, medeniyet kavramı üzerinden yaptığı konuşmasını daha sonra ayrıntılı örneklerle ve çeşitli alanlardaki konulara temas ederek sürdürdü. Seminer, Ali Bulaç’ın dinleyicilerin sorularını cevaplamasıyla son buldu.