ADALET: HER HAK SAHİBİNE HAKKINI
VERMEK
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz
şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah için
adaleti ayakta tutun, adil şahitler olun. Bir
topluluğa duyduğunuz kin, sizi asla adaletsizliğe
sevk etmesin. Adil olun; bu, takvaya daha
uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber
Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Yönettikleri
insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere
karşı adaletle davrananlar, Allah katında nurdan
hazırlanmış tahtlarda ağırlanacaklardır.”
Aziz Müminler!
Yüce Rabbimizin güzel isimlerinden biri de…
‘dir. Rabbimiz, mutlak adalet sahibidir. Adaletin
yegâne kaynağıdır. O, bütün varlıklara adaletle
muamele edendir.
Adalet, toplumu ayakta tutan en temel değerdir.
Adalet, vicdanın sesidir; huzurun teminatıdır; güvenin
dayanağıdır. Adalet, her hak sahibine hakkını
vermektir. Aleyhimize de olsa hakkı üstün tutmaktır.
Daima haklının yanında yer almaktır.
Kıymetli Müslümanlar!
Adalet, hayatın tüm alanlarına hâkim kılındığı
zaman gerçek anlamını bulur. Mümin, her şeyden önce
ailesine karşı adaleti gözetmelidir. Anne ve babasına,
eşine ve çocuklarına şefkat, merhamet ve nezaketle
davranmalıdır. Onlara kötü söz söylememeli,
kalplerini kırmamalıdır. Peygamber Efendimiz
(s.a.s)’in “Çocuklarınız arasında
adaletli davranın.” emrine uyarak evlatları arasında
hiçbir konuda ayrım yapmamalıdır.
Mümin, sorumluluğu altındaki kişilere karşı adil
olmalıdır. Onların haklarını korumalıdır. Alın terini
yok saymamalıdır.
Mümin, ticaretinde adaleti elden bırakmamalıdır.
Cenâb-ı Hakk’ın, “Ölçüyü doğru yapın, eksik tartmayın.”
ilahi ikazına bağlı kalmalıdır. Hiç kimseyi aldatmamalı,
rızkına haram bulaştırmamalıdır.
Mümin, toplumsal ilişkilerinde de adaleti
gözetmelidir. Kendisi için istediğini kardeşi için de
istemelidir. Eliyle ve diliyle hiç kimseye zarar
vermemelidir.
Değerli Müminler!
Bugün, kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden
masum insanları katleden zalimler, yeryüzünde
adaletin temsilcisi olduğunu iddia etmektedirler. Son
örneğini Filistin ve Gazze’de gördüğümüz gibi bunlar,
‘Dünyada adaleti sağlayacağız’ söylemiyle beldeleri,
şehirleri, ülkeleri yaşanmaz hale getirmektedirler.
Kendi çıkarları uğruna insani ve ahlaki bütün değerleri
hiçe saymaktadırlar. İşlemiş oldukları tarifsiz
zulümlerle, çıkardıkları büyük fitne ve fesatlarla nice
acı ve gözyaşına sebep olmaktadırlar. Yeryüzünün
düzenini bozan bu zalimleri Yüce Rabbimiz bizlere
şöyle tanıtmaktadır: “Onlara, ‘Yeryüzünde fesat
çıkarmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah
edicileriz!’ derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların
ta kendileridir. Fakat onlar anlamazlar.”
Aziz Müminler!
Şu gerçek unutulmamalıdır ki, dün olduğu gibi
bugün de yeryüzünde adaleti, İslam’a gönülden bağlı
müminler tesis edecektir. Yeter ki bizler, kaybolan
adaleti dünyamıza yeniden hâkim kılmak için
sorumluluklarımızı yerine getirmeye gayret edelim.
Hayatımızın her alanında hakkı gözetelim. Hakikati
dile getirmekten geri durmayalım. Kimden gelirse
gelsin, kime yönelik olursa olsun zalimin karşısında,
mazlumun yanında yer alalım. Geleceğe dair
ümitlerimizi diri tutalım. İlahi adaletin mutlaka tecelli
edeceğine olan inancımızı asla yitirmeyelim.
Hutbemi bir ayet-i kerime mealiyle bitiriyorum:
“Biz, kıyamet gününde adalet terazileri kurarız;
kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez.
Yapılanlar, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu
adalet terazisine getiririz. Hesap görücü olarak biz
yeteriz.”