Cuma Hutbesi (10 Mayıs 2024)

İnanç
MEDENİYETİMİZ, VAKIF MEDENİYETİDİR Muhterem Müslümanlar! Yüce dinimiz İslam’ın insanlığa hediye ettiği müesseselerden biri de vakıftır. Vakıf, sahip olduğumuz nimetleri sadece Allah rızası için insanl...
EMOJİLE

MEDENİYETİMİZ, VAKIF MEDENİYETİDİR

Muhterem Müslümanlar!

Yüce dinimiz İslam’ın insanlığa hediye ettiği

müesseselerden biri de vakıftır. Vakıf, sahip

olduğumuz nimetleri sadece Allah rızası için

insanların ve bütün yaratılmışların istifadesine

sunmaktır. Vakıf, Rabbimizin bizlere emanet olarak

verdiği imkânları cennet anahtarı yapabilmenin

yollarından biridir. Vakıf, ‘İnsanların en hayırlısı,

insanlara faydalı olandır.’ anlayışına dayalı bir iyilik

hareketidir. Kesintisi olmayan bir hayır çeşmesidir.

Aziz Müminler!

Vakıflar, milletleri ayakta tutan kurumlardandır.

Vakıflar, birlik ve beraberliği pekiştirirler. Paylaşma,

yardımlaşma ve dayanışma gibi erdemleri ayakta

tutarlar. Güvenli ve huzurlu bir toplum inşa ederler.

Vakıflar, varlık âlemindeki şefkat ve merhamet

tohumlarını yeşertirler. İlim ve irfanın, kültür ve

sanatın gelişip yaygınlaşmasına katkı sunarlar. Zengin

ile fakir arasında hayır ve iyilik köprüleri kurarlar.

Adaletin, hakkın, hakkaniyetin ve insanca yaşamayı

temin edecek bir medeniyetin yeryüzüne hâkim

olmasına vesile olurlar.

Değerli Müslümanlar!

İslam dininde vakıf her daim teşvik edilmiş, bu

hayır kurumlarına öncü ve destek olanlar övülmüştür.

Bu hakikatin idrakinde olan ecdadımız, camiler,

medreseler, hastaneler, aşevleri, kütüphaneler,

kervansaraylar, köprüler ve çeşmeler inşa etmiştir.

Geçmişten günümüze kurulan vakıflar, kimsesizlerin

kimsesi, yetimlerin, öksüzlerin ve yaşlıların sığınağı

olmuştur. İhtiyaç sahiplerine, derdi ve sıkıntısı

olanlara umut, evlenecek gençlere yuva olmuştur.

Tarihimizde vakıf kültürü o kadar önemsenmiştir ki,

göçmen kuşlar için bile vakıflar kurulmuştur.

Kıymetli Müminler!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir hadislerinde

şöyle buyurmaktadır: “İnsanoğlu ebediyete irtihal

ettiği zaman amel defteri kapanır. Şu üç kişinin defteri ise kapanmaz ve bunlara sevap yazılmaya

devam eder. Ardında sadaka-i câriye, yani kalıcı

bir hayır bırakan kişi. İlmini insanlığın hayır ve

hizmetine sunan kişi. Kendisine hayır duada

bulunan evlat yetiştiren kişi.”

Allah Resûlü

(s.a.s)’in bu hadisine gönülden bağlanan aziz

milletimiz, kurduğu vakıflar aracılığıyla yurt içinde

ve yurt dışında nice hayırlı hizmetlere vesile olmaya

devam etmektedir. Vakıfların öncüsü ve destekçisi

olup ahirete irtihal eden bütün kardeşlerimize Cenâb-ı

Hak’tan rahmet, hayatta olanlara sağlık ve afiyet

niyaz ediyoruz.

Aziz Müslümanlar!

Ülkemizde iyiliğin hizmetkârı olan nice hayır

kurumundan biri de Türkiye Diyanet Vakfı’dır.

Vakfımız, yaklaşık yarım asırdır “Kardeşlik Sınır

Tanımaz” şiarıyla iyiliği yeryüzüne hâkim kılmak

için çaba sarf etmektedir. Yurdumuzdaki ve dünyanın

dört bir yanındaki hizmetleriyle; din, dil ve renk

ayrımı yapmadan bütün mazlumlara umut olmaktadır.

Gençlerimizin millî ve manevî değerlerine bağlı;

çevresine, toplumuna ve insanlığa faydalı kişiler

olarak yetişmeleri için gayret göstermektedir.

Yokluğa, doğal afetlere, şiddete ve savaşa maruz

kalan nice insana milletimizin yardımlarını

ulaştırmaktadır.

Değerli Müminler!

Medeniyetimiz, vakıf medeniyetidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’den günümüze vakıflar

hep var olagelmiştir. Bize düşen, bu medeniyete hep

birlikte sahip çıkmaktır. Vakıf mallarını vakfedildiği

amaç doğrultusunda kullanmaktır. Vakıf mallarına

zarar verecek her türlü yanlış tutum ve davranıştan

kaçınmaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, “İyilik ve

takvada yardımlaşın, günah ve haksızlıkta

yardımlaşmayın.” buyurmaktadır. En büyük iyilik,

mazluma ve mağdura yardım etmek, onları zalimlere

karşı korumaktır. Müslümanlar olarak bizler, bugün,

dünyanın gözü önünde katliama ve soykırıma maruz

kalan Gazzeli masumları, bebekleri, kadınları zalim

işgalcilerin elinden kurtarmak için bütün

imkânlarımızı seferber etmeliyiz.

Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in şu

uyarısıyla bitiriyorum: “İnsanlar zalimin zulmünü

görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel

bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”