Prof. Dr. Burhanettin Can: Küresel Satranç Tahtasında Kurulan Oyunu Bozmak-3

Güncel
Bütünlüklü şekilde bakıldığında, Kur’an’ın bu dünyadaki hayat tarzının fıtrat merkezli tanzim edilmesi için yol göstermek, öteki dünyaya hazırlamak gayesiyle her konuda, gelecekle de ilgili çok şey sö...
EMOJİLE

Bütünlüklü şekilde bakıldığında, Kur’an’ın bu dünyadaki hayat tarzının fıtrat merkezli tanzim edilmesi için yol göstermek, öteki dünyaya hazırlamak gayesiyle her konuda, gelecekle de ilgili çok şey söylediği çok rahat bir şekilde görülebilir. İnsanlara yol göstermek amaçlı olarak Allah ayetlerini hem insanların kendi bünyelerinde hem de insanın dışındaki evrende insana göstereceğini Kur’an’da çok açık bir şekilde ifade etmektedir: “Biz ayetlerimizi hem afakta hem de kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üzerinde senin Rabbinin şahit olması yetmez mi?” (41 Fussilet 53)

Ayetlerin insanlara gösterilmesindeki amaç, onları İblis’in ve İblis’in yolunda gidenlerin şerrinden korumak, hak yola ulaşmalarını sağlayarak öteki dünyada cezalandırılmalarına mâni olmaktır. Bu nedenle Kur’an toplumda farklı insan unsurlarına farklı örnekler vererek hitap edip onları uyarmak istemektedir: “O ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da geri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.” (30 Rum 19)

“Sizi topraktan yaratmış bulunması, onun ayetlerindendir; sonra siz, (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.” (30 Rum 20)

“Onda ‘sükûn bulup-durulmanız’ için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da onun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, düşünebilmekte olan bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (30 Rum 21) “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı (farklı ve değişik) olması da, onun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, âlimler için gerçekten ayetler vardır.” (30 Rum 22) “Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile onun lütfundan (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız, onun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (30 Rum 23)

“Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de onun ayetlerindendir. Hiç şüphe yok bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.” (30 Rum 24) “Göğün ve yerin onun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da, onun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.” (30 Rum 25) “Göklerde ve yerde bulunanlar onundur; hepsi ona ‘gönülden boyun eğmiş’ bulunmaktadırlar.” (30 Rum 26)

“Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan odur; bu ona göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal onundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (30 Rum 27) “Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korkmakta olduğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? İşte biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.” (30 Rum 28)

19 ve 20. ayetlerde dikkat çekilen konular üzerinden herkese hitap edilmektedir. 21. ayette, ‘sükûn bulup-durulma’ için “eşler yaratılması” ve “aralarına bir “sevgi ve merhamet konması”, “düşünebilmekte olan bir kavim için”; 22. ayette “Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerin ve renklerin farklı ve değişik olması”, “âlimler için”; 23. ayette “gece ve gündüzün varlığı”, “işitebilen bir kavim için”; 24-28. ayetlerde “şimşek” ve “gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri diriltmek”, “Göğün ve yerin bir düzen içinde durması”, “Göklerde ve yerde bulunanların Allah’a ‘gönülden boyun eğmiş’ olması, “insanın nefsinden örnekler verilmesi”, “aklını kullanabilen bir kavim için” “ayetler” verilmektedir.

Bu ayetlerden sonra Kur’an, “hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi hevalarına (istek ve tutku) uymuşlardır.” diyerek zalimlerin tutum ve tavrına dikkat çekmektedir:

“Hayır, zulmetmekte olanlar, hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi hevalarına (istek ve tutku) uymuşlardır. Allah’ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.” (30/29)

Dikkat çekici olan nokta, zalimlerin bu tavrına karşılık Allah fıtrata, fıtrat yasalarına ve “insanların çoğunun bunu bilmediğine” vurgu yaparak Peygamberi uyarmasıdır:

“O hâlde (ey Peygamber ve Peygamber’e uyanlar) yüzünü samimiyetle ve tamamen bu dine çevir, Allah’ın fıtratına çevir ki o insanları bu fıtrat üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din (budur) fakat insanların çoğu bilmezler.” (30/30) O nedenle Kur’an’ın “İnsanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 tane lavuk müşrik.” değildi ve değildir. Bazı ayetler için “tarihseldir (!)” veya “semboliktir (!)” diyenler, farklı insan unsurlarını, farklı coğrafyaları göz önüne alarak düşüncelerini gözden geçirmelerinde fayda vardır.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için Hz. Âdem ile eşinin yaratılması, İblisin isyanı ve insan nesline savaş açması ile başlayan sürecin iyi analiz edilmesi, gerekmektedir.

İnsanın Yaratılışı, İblisin İsyanı ve İnsanlığa Açtığı Sınırsız – Topyekûn Savaş Son dönem Allah, Kur’an, Vahiy, Cebrail ve Peygamber üzerinden tartışma yapanların tartışma noktalarında girdikleri sarp yokuşu daha iyi anlayabilmek için Kur’an’da yer alan ayetlere göre şu iki konunun hatırlanmasında fayda vardır.

 

1. İnsanın yaratılışı ve yaratılış sonrasında İblisin isyanı ve cennette İblis ile Hz. Âdem arasında vuku bulan mücadele, İblisin insanlığa açtığı savaş (2/30-39; 7/11-31; 15/26-48; 17/61-65; 18/50; 20/115-127; 23/12; 32/7; 35/11; 37/11; 38/71-85; 40/67; 53/32; 55/14-15; 71/19),

2. İnsan bünyesinde var olan ve birbiri ile sürekli çatışan heva ve fıtrat yapısı. Son derece kapsamlı olan bu iki konu hakkında burada bir kesit sunulacaktır. Kur’an’daki ayetlere göre evrenin ve insanın yaratılış amacı, aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1. Kâinatın Yaratılması: “Boşuna yaratılmadı.” (38/27), “Oyuncak olarak yaratılmadı.”
(21/16, 17), “Oyun konusu olarak yaratılmadı.” ( 44/38) ve “Hak ile yaratıldı.”(10/5; 14/19;
16/3; 29/44; 30/8; 44/39; 45/22).

2. İnsanın Yaratılması: “Boşuna yaratılmadı.” (23/115), “İbadet etsin diye yaratıldı.” (51/56-
58), “Yeryüzüne egemen kılmak için yaratıldı.” (27/62; 35/39), “Yeryüzünde halife olarak
yaratıldı.” (38/26-27; 6/165; 2/30; 7/69, 74; 10/14, 73). “Emaneti yüklenmeyi kabul etti.”
(33/72; 59/21) ve “Sorumsuz değildir.” (75/36)
İnsana yüklenen bu sorumluluğa uygun şekilde de kendisine gerekli imkân ve özellikler,
yaratıldığı andan itibaren verilmiştir. Kur’an’da insanı-beşeri konu edinen ayetlere göre
insanın iki ana temel yapısı / yapı taşı mevcuttur: 1. Maddi yapı, toprak ve sudan yaratılma,

2. Manevi yapı, “ruhun üflenmesi”

İnsanın topraktan yaratılma ile ilgili olarak “Toprak safhası (Turab)”(3/59; 18/37; 22/5; 30/20; 35/11; 40/67), “Çamur safhası (Toprak+Su)(Tîn): ”(38/71; 6/2; 7/12; 17/61; 32/7; 38/76), “Yapışkan Çamur (Min Tînin Lazib)”(37/11), “Kuru bir çamur, şekillenmiş balçık (Min Salsalin min Hemein Mesnûn)”(15/26, 28, 33), “Ateşte pişmiş kuru bir çamur (Min Salsalin Ke’l Fehhar)”(55/14, 15), “Süzme bir çamur (Min Sulaletin min Tîn)’’(23/12), “Su (Ma‘)’’(21/30; 25/54) ifadeler kullanılmaktadır.

Kur’an’da maddi yapı ile ilgili bu kadar farklı kavramların, farklı sürelerde kullanılmasının özel bir mesajı olmalıdır. Bu kavramların içerisinde Periyodik Tabloda yer alan elementlerin bir şekilde elde edilip kullanılmasına dikkat çekilmektedir. Yapı taşı periyodik tablodaki elementler olan bir yapının şekillendirilmesine vurgu yapılırken Maden-Metalürji-Malzeme mühendisliğinin alanına giren farklı teknolojilere dikkat çekilmek istendiği kanaatindeyiz. Bu nedenle tefsircilerin ilgili mühendislik alanlarındaki ilim insanları ile ilişki içerisinde olması, onların bilgilerini alıp değerlendirmesinde fayda vardır. Hattâ bu bir zorunluluktur. O zaman Kur’an’ın “İnsanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 tane lavuk müşrik (!)” olmadığı çok daha iyi görülebilecektir.

İlk yaratılışta insanın bu maddi yapısının içine yerleştirilen, entegre edilen çok önemli bir yapı daha vardır: manevi yapı. En dikkat çekici ve bilinmez alan manevi yapı ile ilgili olan alandır. Allah, topraktan biçimlendirip şekil verdiği Hz. Âdem’e “ruhundan üflemiştir.” (15/29; 32/9; 38/72). Bu nokta da en ciddi ve zor konu, ruh nedir, mahiyeti nedir? konusu olmaktadır. Kur’an’da bu konuda çok açıklayıcı bir bilgi yoktur. Ancak ruh kavramı Kur’an’da, ‘’Hz. Meryem’e ruhun üflenmesi’’ (21/91; 66/12), “Hz. Peygambere bir ruh vahyedilmesi” (42/52, 16/2), “Ruh Allah’ın emrindendir / emrindedir” (17/85) şeklinde geçmektedir. Ruh ile ilgili sorulan sorular üzerine gelen ayet, insanlara verilen ilmin kapsam alanının çok az olduğunu ifade ederek ruh ile ilgili yapılacak tartışmalara bir sınır koymuştur: “Sana ruh’tan sorarlar; de ki: ‘Ruh, Rabbimin emrindendir / emrindedir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir.’” (17/85)

Allah, melek topluluğuna, “Yeryüzünde bir halife yaratacağım.” dediğinde, melek topluluğunun, “Biz seni övüp-yüceltir ve (sürekli) takdis edip dururken, orada fesat çıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?” tarzında serzenişleri olmuştur. (2/30) Bu serzenişle ilgili Allah’ın verdiği cevaplarda, ruhun kapsamı ile ilgili bir miktar bilgi elde edilebilir:

“Rabbin meleklere söyle demişti: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.” (38/ 71-72; 15/28-29) Ayette dikkat edilmesi gereken nokta, periyodik tablodaki elementler kullanılarak (topraktan yaratılma) Hz. Âdem’e son şekli verildikten sonra ona ruhun üflenmiş olmasıdır.

Ruhun üflenmesinden sonra da melekler topluluğunun ona secde etmesi istenmektedir. Muhtemelen ruhun üflenmesi ile Hz. Âdem’e can denilen bir enerji ile birlikte vücut  organlarının tüm fonksiyonlarını yerine getirmesini sağlayabilecek olan bir de yazılım, işletim sistemi ve onu geliştirme yeteneği yüklenmiştir.

Allah’ın yeryüzü için bir beşer yaratacağını, davranış olarak Melekler olan topluluğa bildirdiğinde onların ortaya koyduğu tavır sonrasında melekler ve cinler topluluğuna öğretmediği, vermediği bir bilgiyi, Hz. Âdem’e vermiş; sonra da hepsini imtihana tabı tutmuş, “eşyayı göstererek isimlerini söylemelerini” istemiştir. Davranış açısından melekler olan topluluk, istenene cevap verememiş;

Hz. Âdem ise hepsini isimleri ile söyleyerek cevaplamış ve farklılığını ortaya koymuştur. Bunun üzerine Allah, melekler topluluğuna saygı bağlamında Âdem’e secde etmesini istemiş, İblis hariç geri kalanlar Allah’ın emrini yerine getirmişlerdir. (2/30-34)

İlk yaradılışla birlikte Allah insana ruhundan üflemekle muhtemelen, hayat enerjisi, her bir hücre dâhil olmak üzere vücudun tüm organlarının icra edeceği görev ve sorumluluğu belirleyen bir işletim sistemi ve bir yazılım paketi bünyesine yerleştirilmiştir. Her bir hücrenin ve her bir organın icra ettiği paket programlar (komutlar zinciri) olmakla birlikte insandaki ana işletim sisteminin merkezi beyindir. Bütün organlardan beyne sinir sistemleri gitmektedir. Göz, kulak, deri, el, ayak ve dilin çok özel bir konumu vardır. Bütün organlardan bu organlara bilgi gitmektedir. O nedenle de bu organlar öte dünyada yüce mahkemede şahitlik yapacaklardır. (41/20-22; 24/24)

Yaratılışla ilgili ayetleri göz önüne aldığımızda Hz. Âdem’in yapısında üç ana unsur ortaya çıkmaktadır. Bugünkü robot ve bilgisayar teknolojisini göz önüne aldığımızda; donanım (Periyodik tablodaki elementlerden), yazılım (İşletim sistemi ve program geliştirme yeteneği) ve enerji (can). Elektrik enerjisi olmadığı takdirde ne robot ne de bilgisayar bir işe yaramaz. Keza işletim sistemi olmayan bir robot ve bilgisayar da bir anlam ifade etmez.

İnsanda da durum benzerdir.

Hz. Âdem’in yaratılması ile ilgili Kur’an ayetlerini göz önüne aldığımızda yapıtaşları farklı

3 ayrı varlık söz konusudur: 1. Nurdan yaratılmış melekler,

2. Nardan yaratılmış cinler ve 3.
Topraktan yaratılmış Hz. Âdem. Allah Cennete yerleştirilmiş olan Hz. Âdem ile eşine Cennete yaşamanın hukukunu belirtmiştir. Yasak ağaç hariç, geri kalan tüm nimetlerin emrine
verildiği (2/35; 7/19), “acıkmaması”, “çıplak kalmaması”, susamaması” ve “güneş altında yanmaması”, yasağa riayet etmeye bağlanmış (20/118-119) ve İblisin de düşmanı olduğu, ondan sakınması gerektiği kendisine belirtmiştir. (20/117) Allah, Hz. Âdem ile eşine cennete yaşama hukukunu tayın edip kendilerine açık bir şekilde bildirmiş olmasına rağmen; onlar İblisin yasak ağaçla ilgili kendilerine söylediği “iki melek olma”, “ebedi yaşayanlardan olma”, “yok olmayacak mülke, sonsuzluk ağacına sahip olma” vaatlerine (7/20; 20/120) uyarak yasak ağaçtan yemişlerdir. Allah’ın emrine karşı gelip çıplak kalmışlardır. (7/22; 20/121)

Kendilerine tayın edilen, çizilen hukuku çiğnedikleri için, “zalim olarak nitelendirilerek” (2/36-37) Cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderilmişlerdir. Hz. Âdem cennete kalma hukukunu ihlal ettikleri için cennetten çıkarılma kararına karşı, “nefislerine zulmettiklerini”, “hata ettiklerini” beyan ederek af edilmelerini istemişlerdir. (7/23). Âdem rabbinden aldığı birtakım kelimelerle tövbe etmiş ve Allah da tövbelerini kabul etmiştir. (2/37; 20/122) Yeryüzüne gönderilecek olan Hz. Âdem ile eşine nesillerine hidayetçiler, yol göstericiler göndereceği müjdesini vermiş, “onlara tabı olanların kurtuluşa vereceği”; “onlara tabı olmayanların ise hüsrana uğrayacağı”, çok açık bir şekilde kendilerine bildirilmiştir. (2/38-39; 20/123)

 

 

Küresel Satranç Tahtasında Kurulan Oyunu Bozmak-1

Küresel Satranç Tahtasında Kurulan Oyunu Bozmak-2