Kimi aileden, anne babasından görmüş, böyle bir ortamda yetişmiş. Çocukluk yıllarından beri kendini meydanlarda kalabalıklar arasında bulmuş.
Kimi de son zamanlarda birbiri arkasına gelen ve üstelik deşifre olan darbe planları konusunda artık sesini yükseltme zamanının çoktan gelip geçtiğini düşünerek protestoların ön saflarında yer almış. Muhalif kimliklerinden dolayı çekirdekten eylemci olanlar da var, bu işi bir görev olarak son yıllarda dikkat çekici bir şekilde üstlenenler de… Zaman gazetesinden Emine Dolmacı’nın haberine göre, aralarında sanatçıların, edebiyatçıların, gazeteci ve yazarların olduğu pek çok ünlü isim, aynı zamanda iflah olmaz birer aktivist olarak karşımıza çıkıyor.
ABD’nin Irak’ı işgali nedeniyle 2003 yılında başlayan küresel protestoların paralelinde Türkiye’de de bir muhalif hareket gelişti. İşgali protesto için sokaklara çıkan ekibin ön saflarında Mor ve Ötesi grubundan Harun Tekin, Kerem Kabadayı gibi isimler vardı. Arkasından oyuncu Memet Ali Alabora ve Görkem Yeltan da sokağa çıktı. Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven darbe planlarından sonra ayrıntılarıyla öğrendiğimiz Kafes ve Balyoz ‘artık yeter’ diyen kitleleri sokağa itti. Protestolarda bildiriyi okuyan isim oyuncu Lale Mansur’du. Dansçı Zeynep Tanbay hem DTP’nin kapatılması, hem demokratik açılımın devamı hem de darbe planları karşısında sesini duymaya alışık olduğumuz bir isim. Kardeş Türküler grubundan Feryal Öney, Barış İçin Sanat Girişimi üyesi arkadaşlarıyla birlikte ‘Barış İçin Umut’ yürüyüşlerine katıldı. Şevval Sam, katıldığı eylemde güvenlik güçleri tarafından öldürülen 342 çocuk adına ağıtlar okudu. Yeğeni Memet Ali Alabora ve kardeşi Mustafa Alabora kadar tiyatrocu Derya Alabora da meydanların vazgeçilmez isimleri arasında yer aldı. Solcu bir baba ve annenin kızı olarak dünyaya gelen oyuncu Deniz Türkali, 18 yaşında sosyalist olmayı seçmiş şair ve yazar Roni Margulies, Irak Savaşı’ndan itibaren pek çok eylemde görmeye alışık olduğumuz gazeteci Leyla İpekçi, zaten sokaktan hiç içeri girmedi. Eski gazeteci ve yazar Şenol Karakaş ise bu dönemden itibaren elindeki megafonu ile kitleleri yönlendiren bir isim oldu, asıl mesleği bile unutuldu.
Haksızlık karşısında susmak istemeyen isimler hem yüksek sesle buna itiraz etti hem de bu sesi daha da büyütmek için sokaklara çıktı. Onları ön plana çıkaran bu hak arayışı ve mücadele bazen de başlarına dert oldu. Katıldıkları protestolar nedeniyle aile ve arkadaş çevreleri tarafından eleştirildiler, takipçilerinden olumsuz tepkiler aldılar. Bu süreçleri onların dilinden dinleyelim istedik…
***
‘Kardeş Türküler’den itibaren tepkilere alışığım
Feryal Öney Sanatçı: Yıllardır şarkılarımızla, söylediklerimizle barışa özlemimizi dile getirdik. Fakat bazı dönemlerde güçlerimizi birleştirerek barış için haykırmak gerekiyor. Ben öğrencilik yıllarımdan itibaren Feminist Kadın Çevresi sayesinde birçok sokak etkinliğinde, mitingde yer aldım. Her türlü ezilmeye karşı sesimizi yükselttik. Barış İçin Sanat Girişimi’nin farkı şu oldu, birçok sanatçı arkadaşımla tanışmamı, birlikte barış için çalışmamızı sağladı. Farklı tepkiler oluyor tabii; fakat "Kardeş Türküler" projesinden itibaren farklı tepkilere alışığım. Türkiye’de kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmadığı için ailelerimiz koruyucu olmaya çalışıyor, çok sivrilmemizi istemiyor. Hak veriyorum çoğu zaman ama daha ziyade kendi vicdanım yönlendiriyor beni.
***
‘Kemalperest’ kesim dışında reaksiyon almadım
Lale Mansur oyuncu: Keşke böyle şeylere ihtiyaç olmadığı bir ülkede yaşıyor olsaydık ve sadece oyunculukla ilgilenseydim. Ama bu ülkede gerçekten sorun, sıkıntı, üzüntü, haksızlık bitmiyor. Aslında bir konuda öne çıkarken hayvan hakları da beni çok ilgilendiriyor, çevre de çok ilgilendiriyor ama bir şeyi seçmek zorunda kalıyorsunuz. Ben izleyicilerimden sadece bugüne kadar olumlu tepkiler aldım. Ama tanıdığım insanlar içinden, özellikle Kemalperest olan kesimden tabii ki reaksiyon aldım. Hakarete varan şeyler duydum. Ama bunlar daha az kısmı, genel olarak çevremden destek görüyorum. Aynı fikirde olmayan arkadaşlarım var. Onlarla tartışıyoruz. Bu, bir saygı ve sevgi çerçevesinde oluyor.
***
Beni hep böyle tanıdılar
Deniz Türkali Oyuncu: Ben muhalif bir insanım. Kadın olduğum, sanatçı olduğum ve feminist olduğum için. Muhalefetin en çok sokakta yapılacağına inanıyorum. Komünist bir anne ve babanın çocuğu olduğum için doğal olarak gelişti her şey. 68’de Londra’da iken bu hareketlerin içindeydim. Arkasından İtalya’da devam ettim. Türkiye’de 80 sonrası feminist hareketle ilgilenmeye başladım. Benim yaşamım böyle ve son nefesime kadar böyle olacak. Ben dostluklarımı da zaten o tür insanlarla yaşıyorum. Onun için açıkçası devletin dışında farklı herhangi bir itiraz sesi duymadım. İzleyicilerin tepkileri de çok olumlu. Beni onlar öyle tanıdı çünkü. Daha sonra farklı bir şey olmadım. Kendini dışlanmış, ötelileştirilmiş hisseden herkesin yanındayım her zaman.
Küçümseyenler daha etkili bir şey yapıyorlarsa ne ÂlÂ
Yıldız Ramazanoğlu Yazar: Çalışkan ve etkili bir aktivist sayılmam. Sokağa çıkmak diye bir kategori de yok. Herkesin görevi kötülüklere, haksızlıklara itiraz etmek. Birçok yolu var bunun elbette. Fiziki eylemler evrensel bir karşı koyma biçimi. Dikkat çekmek, safımızı belli etmek için yapılan şeyler. Avrupa’dan Gazze için yola çıkanlar da bunun için çıktı mesela. Sessiz insanların sesi olmak çok kıymetli. Kimileri küçümser, aşağılar. Onlar daha etkili şeyler yapıyorlarsa ne âlâ.
***
Olumsuz tepkiler alırım ama önemli değil
Derya Alabora oyuncu: Yaşama kayıtsız kalamayacağımı düşündüm, birileri bir yerlerde acı çekerken ben sonsuz mutlulukla olamadığımı fark ettim ve yapabildiğim kadar ezilen insanın yanında olmaya çalıştım. Tabii ki iktidara karşı çıkmak her zaman tüm toplumu karşına almak anlamına geldiğinden aktivist olmak aynı zamanda mücadele etmeyi gerektiren bir şeydir. Ben bunun insan olmanın anlamını pekiştirdiğini düşünürüm hep. Bana güç verdiğini düşünürüm. Birilerinin yanında yürümek, dertlerine ortak olmak paylaşımı artırır, insanların gözünde değer kazanırsınız. Bazı arkadaşlarımdan her zaman olumsuz tepki alırım. Ama önemli değil, zaten etrafımdaki insanlarla aynı şeyleri hiçbir zaman düşünmedim.
***
Benim için aktivist olmak yazmaktan önce geliyor
Roni Margulies şair-yazar: Benim durumumda aktivist olmak yazmaktan, çizmekten daha önce gelir. Ben 17-18 yaşımda sosyalist oldum. Dolayısıyla benim hayatımda eylemcilik çok eski. Aktivist olmadan sokağa çıkmadan, masa başında sosyalistlik olmaz. Benim için o kadar bariz bir şey ki insan bir taraftan düşünür, yazar çizer ama bir ayağı da sokakta olmak zorundadır. Aksi takdirde yazılan çizilenler afaki kaçar. Ben hiçbir zaman konuyla sırf teori olarak ilgilenmedim. Teorinin amacı dünyayı anlamak, dünyayı anlamanın amacı da dünyayı değiştirmektir. Aynı zamanda hem aktivist hem de başka şeyler olmak o kadar da doğal benim için.
***
‘Aydın’ diye imza verip kendimi rahat hissedemem
Zeynep Tanbay sanatçı: Dünyadaki bütün adaletsizliklerin arkasında sessiz toplumların suçu vardır. Sessiz kalmak suça iştiraktir. Bu açıdan sokak yurttaşın suça iştirak etmemesi, sesini çıkartmasıdır. Sokağa çıkmak benim için aynı zamanda yazıp oturanlara, imza verip bir şey yaptım diyenlere karşı da, eylemin, hareketin sözden ve yazıdan daha önemli olduğunu göstermektir. Çevremden olumlu tepkiler de alıyorum, olumsuz da, sanırım en önemlisi benim kendimi nasıl hissettiğim. Ben hiçbir şey yapmayıp, elini taşın altına koymayıp, sonra ‘aydın’ diye imza verip kendimi önemli bir şey yaptım diye rahat hissedemem.
***
Okurlarımla kelime ve eylem birliğimiz var
Leyla İpekçi gazeteci-yazar: Ortak bir hakikat uğruna dayanışmak farklı kesimden gelenleri buluşturuyor, yakınlaştırıyor. Bir tür vicdan ittifakı oluşuyor. Amerika’nın Irak işgali ile başlayan süreçte biz de sokağa çıkmıştık. O zamandan beri özellikle Küresel BAK veya Darbelere Karşı 70 Milyon Adım koalisyonuna katılan kişi ve kuruluşların etkinlikleri gitgide arttı, çeşitlendi. Bazen okurlarla eylemlerde karsılaşıyor, selamlaşıyoruz. Bu sahici anları çok seviyorum. Adı konulmamış bir kelime ve eylem birliği oluşuyor kendiliğinden.
***
Başka bir mücadele şekli düşünemiyorum
Şenol Karakaş yazar: Ben değişimin sokakta gerçekleştiğini düşünüyorum. Sokak, dayanışma duygusunun en önemli alanıdır. Başka türlü, hakların alınması, korunması, eşitlik ve özgürlüğün sağlanması zor ve mümkün değilmiş gibi görünüyor. Başka alanlarda da mücadele etmek gerekiyor ama sokakla desteklenmeli bu. Benim aile ve arkadaş çevrem gayet hoş karşılıyorlar. Sokakta mücadele içinde daha önce arkadaş olamayacağımız pek çok kişiyle arkadaş olduk. Büyükler uyarı yaparlar, aman evladım dikkat et diye, ama bunlar olumsuz şeyler değil.