Türkiye, Seferi Yılmaz’ı 2005’te Şemdinli’de Umut Kitabevi’ne atılan bomba ve sonrasında gelişen dava süreciyle tanıdı. Yılmaz’ın sahibi olduğu kitabevinin bombalanmasıyla başlayan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt hakkında iddianame hazırlanmasına ve iddianameyi hazırlayan savcı Ferhat Sarıkaya’nın görevden alınmasına kadar uzanan olaylar, uzun bir süre Türkiye gündeminde kaldı.
Seferi Yılmaz, şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) 3 dönemdir yönettiği Şemdinli’de belediye başkan adayı.
Al Jazeera Türk, Seferi Yılmaz ile Umut Kitabevi’nde son yıllarda yaşadıklarını ve belediye başkan adaylığını konuştu.
Şemdinli olaylarının 3 kafadar tarafından işlenen bir cinayet olarak algılandığını ifade eden Yılmaz, aslında 3 kişiyle sınırlı olmadığının yargı ve kamuoyu tarafından bilindiğini söyledi.
Umut Kitabevi’ne atılan bomba sonrası Türkiye’nin çok hızlı değişimlere uğradığını belirten Seferi Yılmaz, “O günün koşullarıyla bugünkü koşullar arasında tabii ki çok fark var. Türkiye’de yaşanan demokratikleşme Şemdinli’ye yansıdı ya da Şemdinli’den Türkiye’ye doğru bir yansıma gündeme geldi. O günden bugüne insanlar biraz daha rahat bir ortama kavuşmuş oldu. Fikirlerini daha açık bir şekilde dile getiremeye başladı” diyor.
‘Şemdinli için milat denilebilir’
Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde Şemdinli’deki olayların önemli bir katkısı olduğunu söyleyen Yılmaz, “Özellikle Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın Şemdinli iddianamesi, Türkiye’deki tüm yargılamaların ve mevcut askeri yargılamaların bel kemiği durumundadır. Ümraniye’de farklı yerlerde çıkan birkaç el bombası değil, asıl kaynağı her ne kadar belirtilmese de Şemdinli olayları önemlidir. Davanın sonucu ne beni ne de Şemdinli halkını tatmin etti. Tabii o dönemde yargının üzerinde çok büyük baskılar oluşuyordu. Mevcut hükümet asker üzerinde bu kadar yetki sahibi değildi. Ne yazık ki bu sadece bir itirafçı ve iki astsubayla kapatıldı” ifadelerini kullandı.
İlk projesi Kur’an kursu açmak
Belediye başkanlığı için teklifin BDP’den gelmediğini söyleyen Yılmaz, “adaylığı halk teklif etti, ben de BDP’ye adaylık için başvurdum” diyor.
Yılmaz, seçilmesi halinde ilk işinin Kur’an kursu açmak olduğunu söylüyor, bunun gerekçesini ise şu sözlerle açıklıyor.
“Şemdinli dindar ve alimlerin yaşadığı bir yer. Buradaki insanların hafızlık kursu için Konya, Kayseri gibi farklı yerlere götürülme durumları var. Oralarda El-Nusra’nın El-Kaide’nin denetimine düşüyor. Farklı cemaatlerin denetimine giriyor.”
‘Hizmetle beraber siyasetimizi de yaparız’
AKP’nin BDP’li belediyeleri icraattan ziyade siyaset yaptığı yönünde eleştirmesini “haksızlık” olarak yorumlayan Yılmaz, gündemdeki yolsuzluk olaylarına değiniyor:
“Türkiye genelinde AKP’nin belediyelerinde yolsuzluğa bulaşmayan hiçbir belediye yok. Biz hem konuşur hem pratik yaparız. Şemdinli Derecik belediyesine baksınlar. Bu belediye AKP’nindir. 8 milyon lira borcu vardır. Tek bir hizmeti yok. Alt yapı adına tek bir taş üstüne konulmamıştır. Sonra buralarla kıyaslasınlar. Hizmet mi, siyaset mi yapılmış görecekler.”
‘Kimsenin can güvenliği kalmaz’
Yılmaz, konuşmamızda, devlet ve PKK arasında yürütülen çözüm sürecine de değiniyor, hiçbir şey olmasa bile çözüm sürecinin olumlu olacağını söylüyor. Çözüm sürecinden geri adım atılması halinde ise yeniden bir savaş ve şiddet ortamı doğacağını ve hiç kimsenin can güvenliğinin kalmayacağını belirtiyor. Halkı, çözüm sürecini sahiplenmeye çağırıyor.
Seferi Yılmaz eski bir PKK’lı. Örgütün silahlı mücadeleyi başlattığı 1984’teki Şemdinli baskınını yapan grubun içinde yer aldı. Tutuklanıp yargılandı. 15 yıl cezaevinde yattı. Yılmaz, eski bir PKK’lı olmasının devlet nazarında sıkıntılar yaratabileceğini söylüyor.
“Bu durumumun mutlaka yansıması olacaktır. Fakat ben inanıyorum ki halk buna karşı bir tepki geliştirecektir. Farklı bir uygulama gerçekleşirse halktan da ona denk bir karşı koyuş olur. Bu meşru savunma olur. Biz bunu istemeyiz.”
Seferi Yılmaz, belediye başkanlığı seçimini kazanacağından emin. Şemdinli’deki oy oranları son yerel seçimlerdeki gibi gerçekleşirse de başkanlık koltuğuna oturacak. Zira 2009 yerel seçimlerinde BDP’nin öncülü olan DTP yüzde 59, AKP ise yüzde 39 oy almıştı.