Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Karpat, Başbakan Erdoğan’ın önerdiği ‘Türk modeli başkanlık’ sistemini yorumladı: "Osmanlı’daki sistem, başkanlığın ta kendisiydi. Bizim bunu geliştirip cumhuriyet ile harmanlamamız lazım. Türkiye’nin ihtiyacı olan ‘güçlü cumhurbaşkanlığı’dır. Ama bu, başkanlık sistemi ile aynı şey değildir. Daha esnek bir sistem formüle etmeliyiz"
İlk olarak Cumhurbaşkanı Turgut Özal zamanında konuşulmaya başlanan başkanlık sistemi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Türk modeli başkanlık’ önerisiyle yeniden alevlendi. Başkanlık sistemi hakkında kimileri ‘diktatörlüğe neden olur’ derken kimileri bunun Türkiye için en uygun sistem olduğunu belirtiyor. Konuyu uzun yıllar Amerika’da yaşamış olan, başkanlık sistemini çok iyi bilen Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Karpat’a sorduk. Amerika’daki başkanlık sisteminde bile sorunlar yaşandığını belirten Karpat, Başbakan’ın da söylediği gibi Türkiye’nin şartlarını göz önünde tutan, daha esnek bir sistem formüle etmemiz gerektiği kanısında. Karpat’ın Yeni Şafak’a özel açıklamaları şu şekilde:
Son günlerin tartışma konularından biri ‘başkanlık sistemi’… Bir açıklamanızda başkanlık sisteminin Türk tarihine uygun olduğunu söylemiştiniz. Gerçekten böyle mi?
Türkiye’nin güçlü bir yürütme organına ihtiyacı vardır; bu, akla başkanlık sistemini direkt getirebilir ama birtakım değişikliklere gidilmesi de kaçınılmazdır. Tarihimize baktığımız zaman padişahlık başkanlık sisteminin ta kendisiydi, her şey demekti. 19. YY’da başlayan modernleşme mücadelesinin büyük bir kısmı başkanlık sisteminin yerine halkı temsil edecek daha demokratik bir sistem oluşturmak üzere gerçekleşmişti. Maalesef 1946 yılında çok partili hayata geçişle bile tam manasıyla demokratikleşme sağlanamadı. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan kuvvetli bir cumhurbaşkanlığıdır. Ama güçlü bir cumhurbaşkanlığı ile başkanlık sistemi aynı şey değildir. Biz ne Osmanlı’yı ne de 100 senelik cumhuriyet geçmişini unutarak yepyeni bir sistemle ortaya çıkamayız. Bu iki sistemin harmanı bir karışıma ihtiyacımız vardır. Türkiye’nin şartlarını göz önünde tutan, daha esnek bir sistem formüle etmemiz gerekiyor.
YETKİLER GENİŞLETİLMELİ
Başbakan’ın sözünü ettiği ‘Türk modeli başkanlık’ da böyle bir sistem olsa gerek. Siz bu modeli nasıl tanımlıyorsunuz?
Amerika’daki gibi bir sistem Türkiye şartlarına uymaz. Başbakan’ın da söylediği gibi Türk modeli başkanlık sistemi geliştirilebilir. Bence Türk modeli başkanlık sisteminde cumhurbaşkanının yetkileri genişletilmelidir. Mesela cumhurbaşkanı bazı durumlarda Meclis’i feshedebilmelidir, Meclis’in oyuna sunmak şartıyla hükümeti tayin edebilmelidir, ordunun kumandası cumhurbaşkanına ya da Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Ordunun devlet içinde devlet gibi hareket etmesi engellenmelidir.
Amerika’da bile sistem çıkmazlarda
Başkanlık sisteminin Amerika’daki uygulanış biçimi nasıl?
Amerika’da tam manasıyla güçler ayrılığı sistemi vardır ve bunlar birbirini dengeler. Temsilciler Meclisi (Kongre), Amerika’yı nüfusuna göre temsil eder ve nüfus oranı nüfus artışına göre değişir. Örneğin Dakota, Montana gibi az nüfuslu eyaletler tek bir temsilci çıkarırken, Kaliforniya, New York gibi şehirlerin ise 30’un üzerinde temsilcileri bulunur. Kongre tamamıyla halkı temsil eder. Buna karşılık bir de eyaletleri temsil eden senatörler vardır. Her eyaletin 2 senatörü bulunur. Yani küçücük bir eyalet olan Dakota’dan da, New York gibi büyük bir şehirden de 2 senatör çıkar. Senato bir yerde halkı temsil eden Temsilciler Meclisi’nden daha büyük yetkilere sahiptir. Bu da pek demokrasiyle bağdaşmaz.
SİSTEM KİLİTLENDİ, ÇÖZMEK İÇİN FORMÜL ARIYORLAR
Amerika’da seçimlerden sonraki durum için ne diyeceksiniz?
Bugün cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nde çoğunluktadır. 2010 seçimlerinde demokratların önüne geçerek çoğunluğu elde ettiler. 6 Kasım’daki seçimleri kaybetmelerine karşın çoğunluklarını muhafaza etmeyi başardılar. Böylece para, finans işleri, kanun teklifleri cumhuriyetçilerin inisiyatifiyle şekillenir hale geldi. Çünkü bu kongrenin yetkisi dâhilinde olan bir konu ve bu konuda maalesef Senato bir şey yapamaz. Ama önüne gelecek olan kanunu ‘evet’ ya da ‘hayır’ şeklinde oylayarak kararı etkileyebilir. Demokratlar ise Senato’daki çoğunluklarını muhafaza etmişlerdir. Tabii acayip de bir durum meydana gelmiştir. Cumhurbaşkanı ve senatonun çoğunluğu demokratlardan, Temsilciler Meclisi ise cumhuriyetçilerden oluşmuştur. Yani Temsilciler Meclisi’nin ‘hayır’ demesi düzenin de kilitlenmesi anlamına gelecektir. Bugün Amerika, ‘bu kilidi nasıl açabilirim’in formülünü bulmaya çalışmaktadır. Diğer yandan bence tartışılması gereken esas konu başkanlık sisteminin Amerika’da bile tam manasıyla işlememesidir.
OBAMA’NIN ELİ KOLU BAĞLI
Bunun nedeni ne?
Çünkü başkanın, yani Obama’nın eli kolu bağlı. Obama Temsilciler Meclisi ve Senato’ya hâkim olursa ancak istediği kanunları geçirebilir. 2008 yılında durum böyleydi. Ama şimdi durum değişti. Düşünün, başkanlık sisteminde örnek gösterilen Amerika’da bile sürecin tıkandığını, işlemez hale geldiğini görebiliyoruz. Diğer yandan başkan, güvenlik konusunda geniş yetkilere sahiptir. Tehlike gördüğü zaman kongrenin kararını almadan da hareket edebilir. Nitekim Amerika’nın yakın tarihinde bunun örnekleri söz konusu oldu. Amerikan Başkanı Lyndon Johnson, Vietnam’da Tonkin Körfezi’ndeki gemilerin bombalanmasına karar vermişti. Keza Irak savaşında da yine benzer durumlar yaşandı.
Başbakan’a mektup yazıp ‘Aday olma’ dedim
Şu an AK Parti’yi nasıl görüyorsunuz?
AK Parti, halkla birleşmiş, halkı tanıyan, fikirlerini önemseyen, ekonomiye birinci derecede öncelik veren, boş ideolojik tartışmalara girmeyen bir parti. Çünkü AK Parti hükümeti halkın içinden çıkmış kişilerden oluşmaktadır ve bu Türkiye’nin büyük kazancıdır. Başbakan Erdoğan da çok güçlü bir lider, çünkü halkın istediği şekilde hareket ediyor. Başbakan hiçbir zaman ‘bu benim isteğimdir, bunu kabul edin’ şeklinde bir tutum sergilememiştir. Hatırlıyorum 2007 yılında Sezer’in yerine Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olması sözkonusu olmuştu. Ben o zaman kendisine bir mektup yazmıştım. Eline geçti mi geçmedi mi bilmiyorum.
Mektubunuzda Başbakan’a tam olarak neler söylediniz?
Başbakan Erdoğan’a "Cumhurbaşkanlığı için adaylığınızı koymayın" dedim ve şöyle devam ettim: "Türkiye’nin size başbakan olarak ihtiyacı vardır. Bu şekilde devam ediniz. Eğer Başbakan siz olmazsanız şimdiye kadar elde edilen tüm kazançlar yok olup gidecektir. Bunları siz başardınız, siz devam ettiriniz. Bundan sonraki seçimde Cumhurbaşkanı olmak isterseniz kolayca olursunuz" Bu düşüncelerimi paylaştığım için çok mutluyum. Çünkü Türkiye bugün istikrarlı bir şekilde yoluna devam ediyorsa bunun nedeni Başbakan Erdoğan’dır. CHP’de böylesi bir lider çıkaramamıştır.
CHP’nin Atatürk ile bir alakası kalmamıştır
CHP neden güçlü bir parti olamadı ve güçlü bir lider çıkaramadı dersiniz?
Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi nereden geldiğini bilmeyen ve nereye gideceğini bir türlü kestiremeyen bir partidir. Şeklen Atatürk’e bağlıdır ama Atatürk ile bir alakası kalmamıştır. Atatürk’ün ne yapmak istediğini, ne düşündüğünü bir türlü anlayamayan, parti içinde şu veyahutta bu hizbin görüşüne göre hareket eden bir partidir. Üstelik Türkiye’nin siyasi hayatına katkısıyla değil, engelleriyle tanınır.
Maliki kuzeye yürürse ABD savaş ilan eder
Amerika’nın Irak’a yeniden askeri sevkıyat yapabileceğinden söz ediliyor. Siz böyle bir sinyal alıyor musunuz? Böyle bir durum yeniden söz konusu olabilir mi?
Irak’ı hâlâ askeri bakımdan elde tutmak isteyen birçok senato, Temsilci Meclisi üyesi var. Fakat Obama ‘hayır’ diyor. Çünkü halkın çoğunluğu Irak’la bir daha savaşılmasını istemiyor. Ama olur da İran ya da Irak güçleri tarafından bir Amerikan gemisi batırılırsa ya da Irak’ta Kürt bölgesi Maliki tarafından işgal edilirse o zaman durum değişebilir.
Yeni Şafak