Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ile Brüksel’de ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan basın toplantısında Suriye ile ilgili olarak ‘ ‘Esad giderse yerine kim gelecek’ sorusundan bıktık’ dedi.
Star Gazetesi’nde yer alan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları…
Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso: “İlişkilerimiz çok güzel bir biçimde devam etmektedir. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı durumları izliyoruz, biz size bu konuda destek veriyoruz. Serbest dolaşım ve vize konularına değindik. Türkiye’ye teşekkür ettim geri kabul anlaşması imzalandığı için. Vize anlaşmasının en kısa sürede tamamlanacağını ümit ediyorum. Bu Türkiye’nin reformları ne kadar sürdürebileceğine de ilişkindir. Türkiye Avrupa’nın çok büyük bir destekçisi olabilir. Ayrıca çok acilen kapsamlı Kıbrıs konusunda çözüm bulunmasına değindik. Bu Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerini olumlu etkileyecektir, bunu Kıbrıs’taki taraflara da ilettik. Suriye’de devam eden korkunç durumla ilgili de konuştuk. Erdoğan paylaştığımız çıkarlar konusunda çok ortak şeyler dile getirdik. Başbakan bu müzakareleri sürdürme konusundaki kararlılığını belirtti.”
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ÇOK SAMİMİ BİR GÖRÜŞME YAPTIK
Başbakan Erdoğan da şöyle konuştu:
“Değerli basın mensupları, katılımcılar, hanfendiler, beyfendiler sizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bugün uzun bir aradan sonra buradayım. Çok çok verimli görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmeler sebebiyle memnuniyetimi ifade etmek isterim. Türkiye olarak AB ile ilişkilerimizin ilerletilmesi yolunda her zaman samimi bir çaba içinde olduk. Özellikle tam üyelik müzakerelerinin başlatılmasının ardından çok kararlı bir tutum izledik. Ne var ki bütün iyi niyetli çabalarımıza rağmen AB ile müzakere sürecimizde 3.5 yıllık bir durgunluğa girdik. Ardından geri kabul anlaşması, vize muafiyeti oldu. Ardı ardına gerçekleşen bu önemli gelişmeler ilişkimizi canlandırdı. Brüksel’e uzun bir aradan sonra yaptığım bu ziyaretin, böyle bir dönemin akabinde gelişmesi, karşılıklı beklentilerimizin açıkca dile getirilmesi bakımından yararlı olmuştur. Değerli dostlarım Herman ve Barroso ile az önce gerçekleştirdiğimiz görüşmeyle Türkiye’nin AB ilerleyişinde önemli bir noktayı konuştuk. Burada altını çizerek ifade etmem gereken konu var, tam 51 yıldır devam eden bu ilişkinin, Ankara anlaşmanda da olduğu gibi tam üyelik üzerine ilerlenmesini rica ediyoruz, bu ahde vefa ilkesine olan bağlılığı paylaştık. Şu bir gerçek ki AB küresel ekonomik krizden ciddi bir biçimde etkilendi, son anlarda “Eurozone”deki olumlu gelişmelerle toparlanma başladı. Biz katılımcı ülke olarak olumlu işaretler olmasından sevinç duyuyoruz. Aynı şekilde son dönemde yaşanan bölgesel ve uluslararası gelişmeler de Türkiye ve AB işbirliğinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Özellikle son dönemde Suriye’de meydana gelen olaylar 911 kilometre sınırı olarak Türkiye’yi ciddi olarak ilgilendiriyor. Dün 55 bin fotoğraf karesiyle özetlenen o vahşet, bizi rahatsız etmiştir. Yarın Cenevre-2 toplantısını bu açıdan çok önemsediğimi ifade etmek isterim. İnsanlığın bu konuda artık adım atmasını, Brüksel’den tekrar hatırlatmak istiyorum. Biz Türkiye olarak 700 bin sığınmacıyı ülkemizde ağırlıyoruz, her tür yardımı yapıyoruz ve 2 milyar doları aşan bir harcamamız olmuştur ve bunu da durdurmaya niyetimiz yok, onu söyleyeyim. Bize şu ana kadar uluslararası camiadan gelen destek 130 milyon dolar civarındadır, bu da duyarlılığın ne ölçüde olduğunun göstergesidir. Yarınki konferansın olumlu neticeler vermesini beklemekteyiz. Özellikle BM’nin çok daha kararlı adım atmasını bekliyoruz. Bakın şu an bizim Kıbrıs sorunumuz var, biz her olumlu adımın atılmasından yanayız, biz garantör ülke olarak ne yapmamız gerekiyorsa yaptık, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı’na da gerekli telkinleri yaptık. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin takınacağı tavrın olumlu olmasını bekliyoruz. Eğer bu olursa her iki halkın kendi menfaatlari çıkarına kazan-kazan esasına dayalı olarak bir kazanım olur. AB’nin her alandaki rekabet gücüne önemli katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Bu itibarla AB’ye yük olmak için değil, yük almak için gireceğimizi ifade ettik. AB ile gündemimizdeki en önemli konulardan olan vize muafiyeti sürecine olan durumu vurguladım. Bildiğiniz gibi imzalar atıldı, hızlandırılmalı. Kuvvetler ayrılığı noktasında demokratik ülkelerin hiçbir sorunu yoktur, bu ülkeler buna inanır. Hukukun üstünlüğü noktasında yine burada sorun yoktur. Ama yargı bağımsızlığı derken, yargı bağımsızlığını tarafsızlıktan saparak uygularsa sıkıntılar çıkar. Eğer bu olmazsa yargının tarafsızlığı konusunda yasamanın görevleri vardır. Eğer bunu değerlendirmesek o ülke yargı devleti olur, demokratik devlet olmaz. Halkın iradesinin üstünde bir güç olmaz, bunun tecelli ettiği yer de yasama organıdır. Eğer aksaklık olursa bu organ, bunu düzenlemekle görevlidir. Biz özellikle burada medya üzerinden iletişimden çok, ilgili bakanlarımız vasıtasıyla iletişim yapılmasının çok daha isabetli olacağını düşünüyorum.”
SORU-CEVAP
Soru: Türkiye Merkez Bankası bugün faizleri yükseltmeme kararı aldı. Bunun siyasi baskı altında yapıldığı söyleniyor. Bu sizce AB’yi ilgilendirecek bir konu mudur? Üyelik müzakerelerinin hedefi tam üyelik mi?
Erdoğan: MB bildiğiniz gibi bağımsız bir kurumdur, ne bana ne de herhangi bir bakanlığa bağlı kurumdur. Benim alanım ekonomidir, ben bunu isabetli bir karar olarak görüyorum kendilerini tebrik ediyorum.
Yeni bir ivme kazandırdık, bölgesel politika konusunda 22. başlık açıldı, bu olumlu ivmeyi sürdürmeyi düşünüyoruz, 2014 konusunda bunu sürdüreceğiz. Niha hedef olarak 2004 Aralık ayında konsey kararının hatırlatmak isterim, daima hedefin üyelik olduğunu belirtir.
ERDOĞAN: ESAD GİDERSE, YERİNE KİM GELECEK SORUSUNDAN BIKTIK
Soru: Suriye ile ilgili fotoğraflar var, bu Cenevre-2’yi gölgeler mi? HSYK düzenlemesiyle ilgili AB’nin kaygıları vardı, onu anlattınız mı?
Erdoğan: Öyle sanıyorum ki bu fotoğrafların Cenevre-2 toplantısını beklediğimiz olumlu istikamette etkileyeceğini düşünüyorum. Bu fotoğrafları görüp karar alıp atım atmamak biz siyasileri zor durumda bırakır. Bu durumda adım atılmayacaksa ne zaman atılacak? Ben Cenevre-2’yi de geçiyorum, BM ve Güvenlik Konseyi’nin ciddi bir adım atmasına gerek var. Suriye’de Beşar giderse kim gelir sorusundan biz bıktık, Beşar giderse halkın iradesi egemen olacaktır. Demokrasi zaten yoktur, sadece BAAS vardır, halkın iradesi kimi istiyorsa o işbaşına gelebilir. Bundan çok büyük bir felaket asla tasavvur edilemez, 150 bin insanın öldürüldüğü Suriye var, halk kimi istiyorsa o gelecektir.
HSYK ile ilgili soruya gelince, bize bazı tavsiyeler oldu, bunların istikametinde gerekli değişiklikler zaten yapıldı.
Soru: İlk sorum sayın Rompuy ve Barroso’ya. 17 Aralık sonrası çok ciddi görevden almalar oldu, Türkiye paralel yapı dedi, Başbakan Brüksel’e delillerle geleceğiz dedi, siz bu dellileri gördünüz mü? AB ile ilişkiler etkilenir mi?
İkinci sorum sayın Başbakan’a. Son görüşmelerden arzu ettiğiniz sonuçları aldınız mı, yeni bir takvim söz konusu mu son fasıllarla ilgili?
Barroso: Daha önce de belirttiğimi gibi çok açık, içten, samimi bir sohbetimiz oldu. Sorunlar ne olursa olsun bu sorunların çözümü hukukun üstünlüğü ve erklerin ayrımı ilkesi olmalıdır dedik. Başbakan Erdoğan’a mesajı ilettim, kendisine teşekkür ettim, kendisi durumu bize gördüğü biçimde açıkladı. Hukukun üstünlüğü ve erklerin ayrımı ilkesiyle sorun çözülmelidir. Kendisi bana dedi ki, kendisinin ve ülkesinin niyeti bu ülkelere tam uyum çerçevesinde gerekli adımların atılacağı şeklinde konuştu.
Erdoğan: Fasıllar konusunda, bildiğiniz gibi 22. fasıl çözüldü. Önümüzde 23 ve 24 gibi önemli fasıllar var, enerji ve güvenliğe yönelik. Bütün arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürecekler, şu ana kadar atılmış adımlar birbiri ardına gelecektir, bu yönde ortak irade vardır. Bu bizi memnun etmiştir.
Soru: Başkan Rompuy ve Erdoğan’a soru. Sayın Rompuy, 17 Aralık operasyonu sonrası olanları görüştük dediniz, Başbakan bunun komplo olduğunu söyledi, siz buna inandınız mı? Sayın Başbakan Meclis’te tartışılan bir taslak var, tahkikattan sorumlu Adalet Bakanı olacakmış, doğru mudur? Bu erklerin ayrımına uygun mudur?
Rompuy: Bizim burada konuştuğumuz içeride ayrı dışarıda ayrı değil. Gayet ayrıntılı sayın Başbakan’la konuştuk. Şimdi biz de değerlendireceğiz bunu. Temel kanunlar mevzuata uygun mu, bununla ilgili kaygılarımızı ilettik. Çünkü komisyonun izleme, denetleme, rapor hazırlama görevi var eğer bu ilkelere uyulmuyorsa. Bu Türkiye’nin iç durumudur, kendin analizini yapacaktır.
ERDOĞAN: BÖYLE BİR BAKANLIK YOK
Erdoğan: Eğer tercümede sıkıntı yoksa, tahkikat bakanlığı gibi bir bakanlık söz konusu değil, iletişimdeki sıkıntı birçok dezenformasyonun kaynağı. Meclis’te böyle bir görüşme yapılmamıştır. Kuvvetler ayrılığı noktasında kimsenin hiçbir sorunu olmaz ama kuvvetlerin birbirine müdahale etmesi de söz konusu olmaz, yasamının, yürütmenin, yargının görev alanı bellidir, onu yapar. Yargı yürütmeye, yürütme yargıya tahakküm edemez. Yasama da kendi çalışma alanının dışına çıkamaz. Bu dezenformasyondur ya da bazı çıkar çevrelerinin kulpları, fitneleri, fesatlarıdır. Türkiye olarak güçlenen bir ülke var, 10 yıl önce 250 milyar dolar milli geliri olan Türkiye’nin şu an milli geliri 850 milyar dolara ulaşmıştır. Biz Sayın Başkan ile bunu güvene dayalı olarak görüştük.