Fatih Vural’ın haberi
Sertab Erener’in de kardeşi olan Serdar Erener Türkiye Gazetesi’ne verdiği röportajda Sertab Erener’in de içerisinde olduğu Gezi parkı heyeti ile ilgili olarak ”Başbakan’a verdikleri sözleri tutmadılar” dedi. İşte o görüşmeye ilişkin ayrıntılar
Gezi’de “AK Parti gidiyor galiba.” algısı oluştu mu?
Ben öyle bir şey olduğunu hiç düşünmedim. Taksim’e gidenler, havaya girdiler. Ama o havanın, toplumun tamamında bir karşılığı olduğunu hiç düşünmedim. Cumhurbaşkanı’nın söylediği şeyi de doğru buldum. Dünyanın bu olayla bu kadar ilgilenmesi, hükümetin komployla açıkladığı bir şey; ama bana göre, medeni âlemin ve demokrasinin içinde yer aldığımız için, kendilerinden birinin yaşadığı dert olarak gördüler. O yüzden bu kadar ilgilendiler. Afganistan’la, Mısır’la kimse bu kadar ilgilenmez.
Olaylar sırasında Gezi Parkı’na gittiniz mi?
Gittim, baktım. Benim gibi bir insanın oraya gidip bakmamasını düşünebilir misin? Beşiktaş’tayım ve iki adım ötede ne olduğunu merak ettim tabii.
Neler gözlemlediniz?
Türkiye diye bir organizma, ruh hali varsa; bunun en uç ifadeleri, ana akım tutum ve davranışın dışında ne varsa, orada sembolik de olsa bir araya gelmişti. Çok garipti o açıdan.
Radikalliğin birleşmesi mi?
Evet, evet. Aslında ‘radikal’ onu karşılar mı bilmiyorum; ama ‘endişeli modernlerin’ ve ‘modern muhafazakârların’ dışında olan ne varsa oradaydı. Gezi, Türkiye ortalamasının bir hayli dışındaydı. Gezi’yi, Türkiye’nin temsil kabiliyeti olan bir yer olarak görmedim.
Başbakan, Gezi’ye katılanların temsilcilerinden, parkı terk etmeleri için aracılık yapmalarını istediğini; ama kendisine verilen sözün tutulmadığını söyledi. Bu bir gösterge olabilir mi?
Bu olayı çok yakından izledim. Kardeşim Sertab (Erener), Başbakan’la görüşmeye giden gruptaydı. Bu göreve kendisini aşırı angaje etti. Başbakan’la da özel bir dostlukları var. Hem Sertab’ın müziğine ilgileri var, hem de aynı hastalıktan muzdaripler. Önemli insani paylaşımları var. O toplantıyı Sertab’dan ayrıntılı dinledim. Başbakan’la saatler süren konuşma yapıyorlar. Mesela deniyor ki, “Başbakan her birinize şu kadar dakika ayırmak istiyor. Katılımcıların sayısını şu kadarla sınırlı tutun.” Deniyor ki, “Hayır, biz filancaları da istiyoruz.” Sonunda o filancalar da geliyor salona. O gelenler, sadece dinleyici olarak katılsın isteniyor. “Tamam.” deniliyor. Her şey bitmişken, dinleyici olarak orada bulunan bir kişi, agresif biçimde bir şey söylüyor. Başbakan da bunun üzerine sinirleniyor. Ertesi gün de verdikleri sözü tutmuyorlar. Temsil kabiliyeti olan grup, temsil kabiliyeti yokmuş gibi davrandı.
Türkiye Gazetesi