İşte Sedat Peker’in yazılarını paylaştığı sedatpeker.com sitesindeki o yazısı…
Kıymetli dostlarım,
Bugün aslında başka bir konuyla ilgili paylaşım yapacaktım. Ancak insanlık dışı caniler tarafından katledilen, Özgecan Aslan kardeşimizle ilgili paylaşım yapmamın daha gerekli olacağını düşündüm.
Gerçi yapacağım paylaşım kimilerine çok vahşice ve korkunç gibi gelebilir. Ancak geçmiş yılların birinde yaşanan bu olayın halkımız arasındaki bazı tartışmalara da katkı sağlayacağını zannediyorum.
1994 veya 95 senelerinde (o tarihlerde çok yakın görüştüğüm) bir dostumla sohbetimizde o dönemin en kudretli bir-iki orgeneralinden birinin (daha önceden kendisini tanıdığım bir paşa) benden geçmişteki yaverinin kızının başına gelen bir konudan dolayı yardımcı olmamı istediğini iletti. Bu notu ileten dostumuzla beraber bahsi geçen orgenerali arayarak konuyla ilgileneceğimi söyleyip, saygılarımı ileterek, telefonu kapattım.
O gün benim ilgilenmem gereken başka bir konu olduğu için biraderim olan Atilla Peker ve birkaç arkadaştan bu konuyla ilgilenmelerini rica ettim. Konuyu kısaca anlatmak istersem; Paşa’nın yaverinin kızı eşinden ayrılmış. Eşi ayrıldıktan sonra tekrardan eski hanımıyla cinsel ilişkiye girmek istediğinde bayan tarafından reddedilince zorla eski eşinin çırılçıplak fotoğraflarını çekmiş. Ayrıca da zorla cinsel ilişkiye girerken de yakın çekimden bunu fotoğraflamış.
Bu konuyla ilgili Sayın Paşa, Valiyi, Emniyet Müdürünü arayıp, konuyla ilgilenmelerini rica etsede resimler bulunamadığı için şahıs her defasında gözaltına alınarak, serbest bırakılmış. Biraderim Atilla Peker, benimle fikir istişaresi yapmak istediğinde ve bana ne tür bir şey yapmak gerekir? Diye sorduğunda; “Benim adalet anlayışımı biliyorsun.Bir insan hangi kötülüğü yaparsa onun aynısını yaşamalı.” demiştim. Ayrıca kardeşimi de uyarmış; “Adamın hemşerimiz olması (adam maalesef ki Rizeliydi) çekeceği cezaya asla engel olmamalıdır.” diye de fikrimi beyan etmiştim (Hemşerilerime karşı hassasiyetim olduğunu herkes bildiği için bu uyarıyı yapma gereği hissetmiştim).
Biraderim bu şahısı o günün şartlarıyla kendi metotlarını kullanarak, ikna edip, resimleri ele geçirmiş(Negatiflerini de almayı unutmamış). Kadına zorla tecavüz ederken, 3. bir kişiye yani arkadaşına resimleri çektirdiği içinde haliyle daha çok sinirlenmişler. Bu sebeple davranışları maalesef ki daha sert ve kanlı olmuş.
Bedava cinsel ilişkiye girmek için eski karısına bunları reva görenin aynı duyguyu yaşaması içinde adama buraya yazsam herkese çok enteresan gelecek şeyler yaparak, resimlerini de çekip, bana getirdiler. Önce bayanın resimlerini bakmadan zarfın ağzını kapatarak, kendisine yolladım. Adamın olduğu resimler tabi ki çok korkunçtu. Yerde yatan çıplak bir adam ve her tarafı kan revan içinde. Ben bu resimlerinde bayana gitmesini istemiştim. Çünkü ruh sağlığı yaşadıklarından dolayı çok bozulmuştu.
Hiç değilse biraz yüreği soğusun istemiştim. Ancak arkadaşlar yanlış anlayarak, Paşa ile ortak dostumuz olan beye verip, resimleri yanlışlıkla Paşaya yollamışlar. Sayın Paşa, yaşının büyük olması ve resimlerdeki görüntünün çok vahşi olmasından dolayı önce biraz rahatsızlık geçirerek sandalyesine oturmuş, ancak sonrasında kendine gelince bana telefon açtı. Sedat Bey, ben bu adama engel olmak için kanunun her maddesini uygulatmaya çalıştım. Ancak hiçbir işe yaramadı (Kendisi çok beyefendi bir insan olduğu için bana Reis bey diye hitap ederdi). Reis bey, bence bu tip insanlara uygulanması gereken ceza işte böyle olmalıdır demişti.
Silahlı Kuvvetler’in 2 numarası olacak kadar üst kademedeki bir komutan böyle bir yorum yaparak, teşekkür etmişti. Mağduriyete uğramış olan bayan, o zaman minnettar olduğunu belirten teşekkürlerini inanılmaz mutlu bir şekilde iletmişti ve kızın babası olan Yaver Bey, sevinçten resmen çılgına dönmüştü.
Farkındayım bu yazıyı okuyanların bazıları yaşanılanları çok ilkel bulmuş olabilir. Ancak devletin verdiği cezalar, ürettiği çözümler yeterli gelmezse toplumun bu gibi durumlarda uygulamak isteyeceği cezalar ilkellik ve vahşilik değildir. Kendilerince hak arayışıdır, adalet arayışıdır.
Bu haberi okuduktan sonra başıma iş açmayı düşünen benden hoşlanmayan devlet görevlileri olabilir. Onlara söyleyeceğim hiç boşuna zahmet etmemeleridir. Çünkü olayın meydana geldiği tarih, 1995 yılıydı. O zamanki kanunlara göre yapılan eylemin zaman aşımı 7,5 seneydi. Aradan geçen 20 senede kanunlarımıza göre cinayet suçu dâhil tüm suçlar zaman aşımına uğruyor (Gördüğünüz gibi en az bir avukat kadar kanunları da artık ezberledim).
O tarihten bugüne kadar hümanist psikolojinin en önemli isimlerinden olan Rotterdamlı Erasmus’un hayatını inceledim. Ya da ne bileyim psikiyatrik sorunlarda tedavi yöntemi olarak hümanist psikoloji kuramını bulan Abraham Maslow’un tüm öğretilerini de okudum. Ancak ben kendi şahsımda bir ilerleme kat edemedim. Özgecan kardeşimin olayını duyduğum an, tekrardan 20 sene önceki duygularım kabardı. “Adalet istiyorum!” dedim. “Bu kişilerin ölmelerini istiyorum. Hem de normal bir şekilde ölmelerini değil, vahşice ölmelerini ” dedim(Yani okuduklarım beni ilkellikten kurtaramamış).
Cinayetle sonuçlanmış cinsel suçlarda idam uygulanır kanunu, tek madde halinde geçirilirse buna ülkemizde hiç kimsenin karşı çıkmayacağını düşünüyorum. Ya da şu soruyu kendimize sormalıyız; “Sadece bu olaylar yaşandığında bağırıp, çağırarak, birkaç gün sonra da normal olarak hayatımıza devam mı edeceğiz?”
Not: Dönemin görevli orgeneralinin ismini vermeme sebebim, mağduriyete uğramış bayanın kim olduğunun ortaya çıkmaması içindir.