PKK sadece PKK değildir

Olaylar
Adem Demir & Salih Bilici’nin haberi  Her televizyon kanalına çıkıyor, kapısını çalan herkesle söyleşi yapıyor. Gazetede yazıyor, twitter’da anlık bilgi veriyor, yorum yapıyor. Ya...
EMOJİLE

Adem Demir & Salih Bilici’nin haberi 

Her televizyon kanalına çıkıyor, kapısını çalan herkesle söyleşi yapıyor. Gazetede yazıyor, twitter’da anlık bilgi veriyor, yorum yapıyor. Yani çok konuşan çok yazan biri. Böyle bakıldığında kendini hızlı tüketen, yüzünü eskiten birisi olması gerekiyor. Fakat her seferinden farklı şeyler söyleyip dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Ayrıca çarpıcı iddiaları ve ilgi çekici analiz ve yorumları hep oluyor. Sevmeyeni olduğu gibi seveni de çok. On binlerce takipçisi, sıkı okuyucuları var. Bu kişi ismi "terör kâhinine" çıkan Doç. Dr. Emre Uslu’dan başkası değil. Özel bir üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapan eski terörle mücadele polisi Uslu ile terörü ve yeniden dillendirilen "müzakere ihtimalini" konuştuk. Söyleşiden bölümler:  

PKK’nın neler yapacağını önceden yazıp sonra "ben söylemiştim" diyen Emre Uslu, kâhin mi?
Kâhin değil. İşini iyi yapan ve isabetli analizler yapan bir akademisyenim. Gazeteci de değilim yorumcu analistim. PKK’nın yayın organlarını, internet sitelerini, blog gruplarını, açık kaynaklarını çok iyi takip ediyorum. PKK’da hangi lider nerede durur bilirim. Bunların sözlerinin ne anlama geldiğini iyi yorumluyorum. PKK’nın şeffaf bir örgüt olduğunu hep söylerim. Onun için kâhinliğe gerek yok. Doğru takip ve iyi analiz sonucunda söylediklerim doğru çıkıyor. Bazen yanıldığım oluyor.
Diyarbakır ve Batman’da da KCK’nın okullara yönelik protestolarını sürdüreceklerini düşünüyordum. Ama PKK liderlerinin bütün çağrılarına rağmen bu sene Diyarbakır ve Batman’da boykot olmadı. Dolayısıyla bu bize KCK’nın gücünün yıkıldığını, kırıldığını, operasyonların bu networku yavaşlatmak anlamında etkili olduğunu gösterdi.

Network ile neyi kastediyorsunuz?
Network, PKK’nın, BDP’den, kadın ve gençlik örgütlerine kadar bütün birimlerden oluşan yapıdır. Bunun en son hali KCK’dır. Mesela seçimlerden önce Diyarbakır’da sokak sokak kime oy verecek diye yazmışlar, çalışmışlar. Sokak grupları oluşturmuşlar. Bu bir network çalışmasıdır. İnsanlar kendi başlarına kaldıkları zaman daha farklı davranıyorlar. Ama networkun içerisinde networkun sözlerini dinlediklerinde ise başka davranıyorlar. Demokrasilerde network olmazsa olmazdır. Demokrasiler içerisinde KCK’nın yapısı normaldir. Fakat anormal olan networkun silah zoruyla yürütmesidir. PKK’nın silahlarını toplayın o zaman bu networklar olsun. Silahın gölgesinde olduğu zaman suçtur.

KCK, network ise daha kapsamlı operasyonların yapılması mı lazım?
Operasyonları networku yavaşlatmak için yapamazsınız. Operasyon mantığı hukuk devletini işletmektir. Hukuk devletini işletmek gerektiğinde operasyon yapılır. Dağa adam çıkarmak yasaksa ‘BDP’lileri üzmemek ve PKK’lıları kırmamak’ için hukuku işletmeyelim denilemez.

BARIŞ UMUDU YOK EDİLİYOR

Kim kazanıyor kim kaybediyor? Çare, çözüm nedir?
Bu şiddetin kazananı yok. Ortada samimiyet sorunu var. "Silahlı mücadele dönemi bitti, barış istiyoruz" diyenler BDP’liler. Samimiyet testi uygulayalım: Silah bıraksın demiyorum. PKK Kuzey Irak’a çekilsin barış için müzakere oluşturulsun. Ondan sonra otursun konuşsun. PKK sadece PKK değildir, devlet de sadece devlet değildir. Böylesi bir zamanda PKK’nın, ülke içinde olması müzakere için her zaman risklidir. Müzakerenin kurulup yeniden yıkılması barışa yönelik umutlarımızı yıkıyor. Savaşıyorum deyip savaşırsın ama bir tarafta barış umudun olur. Ama barışıyorum deyip iki de bir yıkılırsa bu o zaman ileriye yönelik barış umudu yıkılır. PKK, 1999 yılında Kuzey Irak’a çekildi şimdi niye çekilmiyor. Niye barışı bu kadar isteyen müzakereci solcular bunu istemiyor?

PKK sadece PKK değilse nedir?
PKK; İran, Suriye, İsrail, Rusya hatta Ankara’dır. PKK’nın içinde bir Ankaralılar grubunun "derin devletle" irtibatlı olduğu öteden beri tartışılıyor. Çok basit soru: Sabri Ok, Bursa cezaevinde iken kiminle görüşüyordu? Askerliğini nerede yaptı ve nasıl yaptı? 30 yıldır bir örgütün liderleri aynıysa, devletten milyonlarca dolar para alan istihbarat örgütleri bir defa dahi liderlere yönelik operasyon yapmamışsa şüphelenirim.

Devletin verdiği mücadeleyle PKK’yı gerilettiği ve bu gidişle kalıcı sonuç alabileceğini düşünüyor musunuz?
PKK’nın son eylemlerinde özellikle Şemdinli’de başarısı yok, aksine istihbaratın başarısızlığı vardır. İki tane sevgili çocuk kaçıp da Hakkâri polisine teslim olup PKK’nın Şemdinli çevresine doçkalar yerleştirdiğini itiraf etmese PKK ilçeyi basacaktı.  O zaman, örgüt iki ay boyunca 600 adamı yerleştirirken istihbaratımız ne iş yapmış diye sormak hakkımız değil mi? Bir de her YAŞ Toplantısı öncesinde Ağustos ayında PKK’nın saldırıp askerin bekletilmesi saçma gelmiyor mu? Ağustos’taki YAŞ toplantısında komutanlar terfi bekliyorlar. ‘Yanlış yapmayalım’ diyorlar. Madem bu devlet mücadele ediyor. Neden terfilerin Aralık’taki YAŞ’ta yapmıyor? Niçin Ağustos’takini ikinci öneme sahip bir toplantıya dönüştürmüyor. Çünkü devletin aklı yok.

EĞER ŞEHRE İNSELER 6 AYDA YOK OLURLAR

PKK’nın istemisi halinde kışın şehirlerde eylem yapıp yapamayacağını sorduğumuz Doç. Dr. Emre Uslu şunları söylüyor: "PKK şehre inse 6 ayda biter. Çünkü devlet duvarın arkasındaki teröristi çalının arkasındaki teröristten daha iyi görür. PKK’nın şehre inmesi demek bir kameraya yakalanması, bir telefona takılması, bir network’un içinde olması, bir trafik ışığında durdurulması demektir. Elektronik alan içerisine giren biter. Onun için şehir örgütleri, Türkiye’de hep bitmiştir. PKK ile mücadele çok faullü, çok pis çok şikeli bir ragbi oyunu gibidir. Kırsaldaki PKK ancak istihbaratla ve halkın desteğini alacak gönüllülük networkunu yeniden kurup çalıştırmakla bitebilir."

"ÖRGÜT YAYINLARINI HAYLAZLAR TAKİP EDİYOR"

Siz, PKK’nın yayın organları takip ederek bütün bunları biliyorsunuz da ilgili birimler bunları takip etmiyorlar mı?
Kesinlikle takip etmiyorlar.

Nasıl yani? Bu bilgi mi yoksa bir suçlama mı?
Kurumlarda, terör yayınlarını takip angarya olarak görülür. Bunun için en çömez ve en işe yaramazları, "Kardeş, örgütü öğrenmek istiyorsan al bunları oku" diyerek PKK yayınlarını takip ettirler. Devletin PKK yayınlarını iyi takip edecek aklı yoktur. 30 yıldır PKK örgütü 18 yaşın altındaki çocukları dağa kaldırıyor. PKK’nın yüzde 40’ı 18 yaşından küçüktür. Uluslararası hukukta bu olay "insanlığa karşı suç" olarak tanımlanmış. Devlet bu sürede PKK’ya karşı uluslararası mahkemelerde çocukları eline silah verdiğinden dolayı insanlığa karşı suç dava açmamıştır. Devlet, bu çocukları niye gündeme getirmedi? Ama "Taş atan çocuklar" gündeme getirilirken, kurşun atan çocukların durumu tartışılmıyor. Mesela Kürt kaçırılan çocuklarını para vererek ve belli itibarlı insanları araya koyarak PKK’nın elinde kurtarıyorlar. 30 yıldır örgütle mücadele ettiğini savunan Devlet, bu ailelere yönelik neden bir dayanışma derneği kurmadı? Çocuğunu PKK’ya kaptırmış ailelerin gidip başvuracağı bir dernek yok. İnsan hakları derneği bu ailelere yardım etmemiş. Diyarbakır Barosu, bu ailelerin başvurusunu almamış. Ortada buz gibi bir ikiyüzlülük var. Ve ben bu ikiyüzlülüğü deşifre ettiğim için PKK’nın da devletin de tehdidine maruz kalıyorum.

Akla ‘PKK’nın varlığı, devletin işine geldiği için terörle mücadele kontrollü bir şekilde mi yürütülüyor?’ sorusu geliyor. 
Bazen böyle düşündüğüm oluyor. Son zamanlarda "PKK liderlerine devlet neden operasyon yapmıyor?" diye millet sormaya başladı. Bunun üzerine Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, gazetenize verdiği demeçte; "Lider kadronun peşindeyiz" dedi. Birden bire barış ve müzakere diye bir şey çıkıyor. Her iki taraftan gariban çocuklar ölüyor nedense dünyada bir tek PKK liderlerine bir şey olmuyor. Bunlara neden dokunulmuyor, bunların derin Ankara ile işleri var mı? Uludere’deki köylüler bunlara kurban mı verildi? Bazı Kürtlere sorduğumuzda "Devlet Kürtleri yok etmek için PKK’yı kurdu" diyorlar.

Barış söylemleri taktiksel mi?
Son üç yıllık sürece baktım. Sistem hiç değişmemiş. Ekim, Kasım ayları geldiğinde köşelerde bir barış havası çıkıyor. Her sene bir gazeteci Kandil’e giderek oradan barış mesajları getiriyor. Barış bizde kasımpatı çiçeğidir. Kasım ayında açar baharda ölür. Son üç yıldır aynı şekilde barış hikâyesine inandırılmak istenen bir toplumuz.

Türkiye Gazetesi