Yazısı sansürlendiği için Taraf Gazetesi’nden ayrılan Orhan Miroğlu, konuyla ilgili olarak Ahmet Altan’ın bugün Taraf gazetesindeki iddialarına cevap verdi: Ahmet Altan’ın bugün 5700 vuruş dediği yazıdan önce yazılan yazı 5800’e yakındır. Ahmet Bey neden ona itiraz etmemiş. Kürt aydınının trajedisi diye 2 tane yazı yazdım. Geriye gidin. Benim son 2 ayda yazdığım yazıların vuruş sayısına baksınlar. Niçin hiçbirisine itiraz yok da PKK’nın psikolojik harbini anlattığım ve 2. yazı eğer yayınlansaydı Taraf’ı da bu psikolojik harpten sorumlu tuttuğum yazılarıma bu ambargo konuldu.
Miroğlu STARGAZETE.COM’a yaptığı açıklamada yazısının yayınlanmamasının Altan’ın iddia ettiği gibi vuruş sayısıyla ilgili olmadığını (daha önce de 5 bin vuruşu aşan çok fazla sayıda yazısının yayınlandığını)yazının içeriğiyle ilgili olduğunu söyledi…
Miroğlu ‘Ahmet Altan’ın bugün 5700 vuruş dediği yazıdan önce yazılan yazı 5800’e yakındır. Ahmet Bey neden ona itiraz etmemiş. Kürt aydınının trajedisi diye 2 tane yazı yazdım. Geriye gidin. Benim son 2 ayda yazdığım yazıların vuruş sayısına baksınlar. Niçin hiçbirisine itiraz yok da PKK’nın psikolojik harbini anlattığım ve 2. yazı eğer yayınlansaydı Taraf’ı da bu psikolojik harpten sorumlu tuttuğum yazılarıma bu ambargo konuldu. Bu tamamen içerikle ilgilidir’ diye konuştu.
Miroğlu, Altan’ın ‘Miroğlu bize gönderdiği yazıya "bir paragraf ekleyip" dağıtmış sitelere’ iddiası ve yazısının yayınlanmamasıyla ilgili olarak stargazete.com’a şunları söyledi;
‘Bu doğru değil. Taraf’a gönderdiğim birinci yazıya herhangi bir paragraf ekleyip medyaya göndermiş değilim. Bunu yapmam için bir sebep de yok. Bu paragrafın mahiyeti neymiş. Bunu Taraf Gazetesi açıklayabilir. Bize gönderdiği yazı bu ama medyaya gönderdiği yazı da bu diye. Ben de göreyim yani. Nasıl bir paragraf eklemişim. Bu tamamen dezenformasyon. Taraf Gazetesi gibi bir gazetenin böyle bir dezenformasyona başvurması gerçekten beni çok şaşırttı. Ahmet Beyin bu dezenformasyondan haberi olabilir ya da olmayabilir. İki ihtimal var. Birinci ihtimal bir dezenformasyon yapıldı ve Ahmet Altan’ın önüne konuldu bu dezenformasyon. Ve Ahmet Altan da bu yazıyı o dezenformasyona uygun yazdı. Bu bir ihtimal. İnşallah öyle değildir… İkinci ihtimal de benim medyaya gönderdiğim ikinci yazıdan Ahmet Altan’ın haberinin olmaması ve o ikinci yazıyı da paragraf olarak anlaması. Oysa o bir paragraf değil .O bir bütünlüklü yazı. Pazartesi günü ilk yazım yayınlansaydı o yazıyı çarşamba günü gazeteye gönderecektim ve Perşembe günü yayınlanacaktı. İki yazı arasında konu bütünlüğü var ve o konu, okuyanlar bilirler PKK’nın BDP ve medya üzerinden yaptığı dezenformasyonu anlatmaya çalıştım iki yazıda da. İki yazı arasında da anlam bütünlüğü var bu bakımdan… Dolayısıyla benim şu ana yazı dosyamda yer alıp Taraf’a gönderdiğim ve medyaya gönderdiğim birinci yazı arasında hiçbir farklılık söz konusu değildir. Ben yani paragraf niye ekleyeyim. O paragraf neye hizmet ediyor. Kime bir mesaj vermek istiyor olabilirim ki… Benim zaten fikirlerim biliniyor. Benim tutup da bir paragraf ekleyip bakın aslında ben biraz da böyle düşünüyorum dememi gerektirecek hiçbir sebep yok. Orhan Miroğlu kadar PKK, BDP, şiddet ve hükümet meselesinde açık fikirlere sahip insan sayısı bu ülkede çok fazla değil. Ben görüşlerini gizleyen sonra lazım olduğu zaman kullanan bir insan değilim. Dün çizgim neyse, Taraf’ta yazmaya başladığım zamanki düşüncelerimle şu anki düşüncelerim arasında hiçbir fark yok.
‘ODATV TARZI BİR YANILTMA’
Ahmet Altan eğer yanıltılıyorsa bu ODATV tarzı bir yanıltmadır ve Ahmet Altan’a tavsiyem şudur. Evinden çıkıp gazetesinin başına geçsin ve oradan yönetsin. Çünkü yarın öbür gün o gazete öyle bir hale gelir ki Ahmet Altan dahi kendi gazetesini tanıyamayabilir. Bu mümkündür . Bunun mümkün olduğu Türkiye basın tarihinde çok açık örneklerle görülebilen bir şeydir.. Sayın Altan’a tavsiyem hakikaten evinden çıkıp gazetesinin başına geçmesi ve gazeteyi uzaktan kumandayla değil kendi varlığını hissettirerek, gazetede olan biteni görerek gazetecilik yapmasıdır. Ben onu bu anlamda suçlamıyorum. Herhangi bir dezenformasyon önüne konulmuşsa o da onu kullanabilir. Orada çalışan bazı kimselere güvendiği için ama yani bu güveni sarsacak insanlar da var o tarafta. Ahmet Altan’ı yanıltıyor olabilirler. Yani bu yüzden beni böyle sahtekarlıkla falan suçlamasını esefle karşılıyorum… Çünkü ben hiçbir zaman o gazetede böyle şey görmedim. Daha önce böyle bir üslupla itham edilmedim. Bana yakışmaz ona da iade ediyorum falan demeyeceğim. Biraz daha dikkatli davranıp gazetesinin başına geçerek , orada olup bitenlere hakim olup gazeteyi yönetmesi onun açısından da iyidir. Çünkü o gazete öyle bir hale gelir ki Ahmet Altan bile o gazeteyi tanıyamayabilir.’
Miroğlu, Altan’ın yazısında kendisinin söylediğini iddia ettiği "Yazımı kısaltmam, eğer yazımı basmazsanız yarın bütün internet sitelerine o yazıyı veririm." iddiası için de şunları söyledi;
‘Öyle bir şey söylememe hiç gerek yok. Tamer Beyle aramızda geçen(çok değerli bir editör, çok değerli bir dost benim için) tamamen şudur.: Pazar günü öğleden sonra yazımı gönderip kontrol ediyorum, bilgisayarımı kapatmıyorum yani bir şey gelebilir diye. Tamer Beyden bir itiraz bir düzeltme olabilir diye… Bir süre bekledim. Tamer Bey bana aynen (mailimde duruyor) şunu söyledi: Teşekkür ederim Orhan Bey aldım. Saygılarımla. Tamer Beyin zaten standart cevabı budur. Eğer yazıda bir problem falan yoksa. Bu cevabı aldıktan sonra bilgisayarımı kapattım çıktım dışarıya… Çocuklarla dolaşırken Tamer Bey telefonla aradı. Orhan Bey dedi. Ben yazınızı aldım. Ve arkadaşlara okudum, ilettim ama maalesef Ahmet Altan’ın talimatı var diyor arkadaşlar. Orhan Miroğlu 4000 vuruşu geçen yazılar yazmayacak. Böyle yazıları kullanmayacağız. Bende o zaman şunu söyledim. Dedim ki zaman zaman böyle şeyler oluyordu ben kısaltıyordum o yazıları… Ben genellikle 5 bin vuruşun üzerinde yazılar yazıyorum. Ahmet Beye benden şunu söyleyin: 1.5 – 2 aydır onu eleştirdiğim o yazıdan sonra yani o Başbakan ve Davutoğlu’yla ilgili yazısını eleştiren bir yazı yazmıştım. 2 ay falan oldu. O yazıdan sonra ben bu gazeteye ayda 12 yazı yazmama rağmen hiçbir yazım 1. sayfada yer almadı. Oysa bu gazetenin formatı biliyorsunuz günlük yazı yazan yazarlar 1. Sayfada genellikle yer alırlar. Çok enderdir. Mesela haftada 3 yazı yazarsınız bir yazınız girmeyebilir 1. Sayfaya. Ama mutlaka 1 yazı 2 yazı girer yani. Hele 12 yazı yazıyorsanız ve 2 ayda hiçbir yazınız girmiyorsa bu bir tavırdır. Ben mail kutumda duruyor şu anda. 15-20 gün bekledim belki düzeltirler dedim. Ama düzelme olmayınca Ahmet Altan’a bir mesaj çektim ve dedim ki: Okurlar bana mail atıyor. Hoş bir durum değil. Benim hiçbir yazımı birinci sayfada kullanmıyorsunuz. Hiç cevap alamadım. Bunu Tamer beye aktardım .Tamer Bey’e dedim ki: Ahmet beye şunu söyleyin: Bu çifte standarttır.. Ve ben o gazetede ilk defa kendimi bir öteki gibi hissetmeye başladım. Aynen bu sözlerim. Dolayısıyla böyle davrandığı için Ahmet Bey bu yazıyı kısaltmıyorum ister kullanın ister kullanmayın dedim. Sonra sabahleyin baktım ki yazı kullanılmamış. Ama bir arkadaşım aradı dedi ki internette yazı var. Ben internetten okudum dedi. O zaman ben Tamer Beyi aradım ona şunu söyledim: Gazetede kullanmadığınız yazıyı internete hangi hakla koyuyorsunuz dedim. Derhal bunu internetten kaldırın dedim. Çünkü bu ahlaki bir şey değil. Benim yazımı kullanmıyorsunuz. Baskıcı ve sansürcü olmadığınızı göstermek için tutuyorsunuz internete koyuyorsunuz. Yani bu doğru değil . Benden izin aldınız mı dedim. Hayır dedi. Tamam ben konuşacağım dedi. Konuşacak bir şey yok dedim. Kimle neyi konuşacaksın… Ben kendi gazetem üzerindeki hakkı kullanıyorum dedim. İnternetten kaldırdılar o yazıyı. Olay bu.
AHMET ALTAN KENDİNİ KANDIRMASIN
Bir de şunu söyledim dedim ki Ahmet Bey benimle uğraşıp durmasın. Yani niçin benimle uğraşıp duruyor dedim. Zaman zaman 5 bin vuruşu geçen yazılar yazdığımı da zaten biliyorlar. Benim şu an girsinler son 2 ayda yazdığım yazıların bir iki tanesi 5 bin vuruşludur, diğerleri 5600- 5700’dür. Ahmet Altan’ın bugün 5700 vuruş dediği yazıdan önce yazılan yazı 5800’e yakındır. Ahmet Bey neden ona itiraz etmemiş. Kürt aydınının trajedisi diye 2 tane yazı yazdım. Geriye gidin. Benim son 2 ayda yazdığım yazıların vuruş sayısına baksınlar. Niçin hiçbirisine itiraz yok da PKK’nın psikolojik harbini anlattığım ve 2. yazı eğer yayınlansaydı Taraf’ı da bu psikolojik harpten sorumlu tuttuğum yazılarıma bu ambargo konuldu. Bu tamamen içerikle ilgilidir. Ahmet Bey kendisini kandırmasın. Benim mantaliteme göre yazdığım yazılaradır tepki. Taraf’ın tepkisi bu. Çünkü yine söylüyorum dün bir televizyon kanalında yine söyledim . Benim yazılarımla Ahmet Altan’ın yazıları zehir ve panzehir gibi olmaya başladı. Benim yazım mı zehir onun yazısı mı zehir onu bilmiyorum.
Ama dedim bu zıtlık zaten uzun bir süre daha bir arada olamazdı yani. Yazdığı yazılara benim yazıların ona göre panzehir. Ya da Orhan Miroğlu’nun yazıları zehirdir diye düşünüyor. Benim yazılarım panzehirdir diye düşünüyor. Muhtemelen de böyle düşünüyor. Çünkü ben de öyle düşünüyorum onun için. Dolayısıyla bu vuruş sayısıyla ilgili değil. Orhan Miroğlu’nun 5 yıldır o gazetede en uzun yazıları yazan adam olduğunu gazetenin okurları da Ahmet Altan da çok iyi bilir.
Stargazete.com