Koronavirüsün bu dünyadan aldığı ‘duayenler’

Olaylar
Türkiye’de ilk koronavirüs teşhisinin konulduğu 11 Mart’tan bu yana hayatını kaybedenler arasında, akademik alanda “duayen” olarak kabul edilen, üniversitelerin “efsane h...
EMOJİLE

Türkiye’de ilk koronavirüs teşhisinin konulduğu 11 Mart’tan bu yana hayatını kaybedenler arasında, akademik alanda “duayen” olarak kabul edilen, üniversitelerin “efsane hocaları” da yer aldı.

Dünya çapında binlerce kişinin hayatına mal olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, Türkiye’de akademik dünyanın alanında ilklere imza atmış, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, pek çok hastanın hayatını kurtarmış “duayen” isimlerin de kaybedilmesine neden oldu.

Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görüldüğü 11 Mart’tan bu yana 100 binden fazla kişiye hastalık teşhisi konuldu, 3 binin üzerinde kişi de yaşamını yitirdi. Koronavirüsün bu dünyadan kopardığı her isim kıymetliydi ama içlerinden bazıları için sadece aile üyeleri ve yakınları değil, Türkiye’nin dört bir yanından insanlar da gözyaşı döktü.

Onların farkı, bu hayatı sadece kendileri için yaşamamış, akademik hayatlarında başka insanların hayatlarına da dokunmuş olmalarıydı.

Kimi “Teşhisi konulamaz.” denilen hastaların hayatını kurtarmış, kimi yoksul hastalarına ücretsiz baktığı için soruşturma geçirmiş, kimi Türkiye’nin ilk böbrek nakli ekibine başkanlık etmiş, kimi patoloji alanında dünya çapında isim yapmış, kimiyse Türkiye’nin içinden geçtiği en zor günlerde dahi demokrasi ve hukuk devleti mücadelesinden sapmamıştı.

Onlar öğretmendi, duayendi, efsaneydi…

Çapa Dahiliye’nin “Efsane Hocası” Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu

Akademik dünyada koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden ilk hekim, bütün ömrünü öğrencileri ve hastalarına adayan, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden 68 yaşındaki Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu oldu.

Türkiye’de görülen ilk koronavirüs vakalarına bakarken hastalığı kapan, ateş, öksürük ve nefes darlığı şikayetiyle uzun yıllar çalıştığı İstanbul Tıp Fakültesinde tedavi altına alınan Taşcıoğlu, 1 Nisan’da yaşamını yitirdi.

Emekliliği dolduğu halde çok sevdiği mesleğini ve hastalarını bırakmamak için görevde kalmaya devam eden, hep taktığı boynundaki fularlar kadar renkli bir kişiliğe sahip Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu, geride sadece kan bağı olan ailesini değil, gözü yaşlı yüzlerce öğrencisini de bıraktı.

“Efsane” diye nitelendirdikleri hocalarının erken kaybını duyunca tarif edilemez bir üzüntü yaşayan öğrencileri, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla Taşcıoğlu’nu anlattı.

Pek çok öğrencisi, uzmanlık alanı olarak dahiliyeyi Taşcıoğlu’ndan etkilenerek seçtiğini söylerken, öğrencilerinden bazıları ise onu “Hipokrat’ın Çapa Genel Dahiliye Servisinde dolaşan ruhu.” diye tanımladı.

Öğrencilerinin “Doktor House”u

Öğrencilerinin, “Doktor House” diye isimlendirdiği Taşcıoğlu için sosyal medyada yapılan paylaşımlardan bazıları şöyle:

“Bir elinde hiç durmadan çalan telefonu, zıplayarak, koşarak ve hatta zaman zaman duvar dibine çömelerek hareket kattığı vizitlerde hem göze hem beyne hitap eder, en ince detayına kadar tababete hakim olmanın özgüveni ile son sözü söyler.

Baktığım her hastanın ettiği duanın, iyi hissiyatının, gözündeki ışıldamanın çok büyük bir parçası sizin sayenizde hocam. O duaların büyük çoğunluğu hep size gitti hocam ve hasta baktığım sürece size gitmeye de devam edecek.

Sadece görerek tanı koymuştu. Ne hastanın şikayetini dinlemiş ne muayenesini yapmış ne de tetkik sonuçlarına bakmıştı. Ve gerçekten de tanısı doğruydu.”

Dünyaca ünlü Türk Patolog Prof. Dr. Feriha Öz

Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’ndan bir gün sonra, 2 Nisan’da bu kez emekli İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feriha Öz koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.

Dünyaca ünlü patolog koronavirüs mücadelesine yenik düştüğünde 87 yaşındaydı.

Akademik olarak çalışmalarını sürdürdüğü 1960-2011 yılları arasında 100’den fazla bilimsel çalışma ve yayını bulunan Feriha Öz, eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da hocasıydı.

Tiroid alanındaki çalışmalarıyla adını duyuran ünlü patolog için bazı öğrencileri, “Cerrahpaşa’nın çınarlarındandı.” diye yorum yaptı.

İdare hukukunun duayen ismi Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak

Koronavirüs nedeniyle İstanbul Üniversitesinin üçüncü kaybı ise idare hukukunun duayen ismi Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak oldu.

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin eski dekanlarından, Türkiye’de idare hukukunun en yetkin isimlerinden biri kabul edilen Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak, 15 Nisan’da 87 yaşındayken yaşamını yitirdi. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kuran isimler arasında yer alan Azrak, 1995-1998 yılları arasında fakültenin dekanlığını da yapmıştı.

Elinden hiç düşmeyen piposu ve etkileyici ses tonuyla dikkatleri üzerinde toplayan Ülkü Azrak, Siyasal Bilgiler Fakültesinin kurumlaşması için çok emek vermiş, özellikle 12 Eylül sürecinden fakültenin en az hasarla kurtulması için büyük çaba sarfetmişti.

O günlerde üniversite okuyup, yaşananlara bizzat şahit olan öğrencileri, duayen hocalarının ölüm haberini aldığında büyük üzüntü yaşadı. Öğrencileri, sosyal medya hesaplarından hocaları için şu paylaşımlarda bulundu:

“Ülkü Hoca 12 Eylül’ün karanlık günlerinde İstanbul Siyasal’da biz öğrencilerine bıkmadan usanmadan hukuk devletini anlattı. Hukuk devleti kavrayışımda payı büyüktür. Teşekkürler hocam.

Ali Ülkü Azrak, idare hukukunun çetrefil başlıklarını öğrencisi nezdinde sadeleştiren, kamu idaresinin sorumluluğunu korkusuzca yazan bir bilim insanıdır. En zor koşullarda dahi öğrencisine ve üniversiteye sahip çıkan bir değerimizdir. Anısı ve eserleri ile yaşayacak.”

Üroloji camiasının duayeni Prof. Dr. Sedat Tellaoğlu

Prof. Dr. Ali Ülkü Azrak’tan iki gün sonra, 17 Nisan’da Türk üroloji camiasının duayen ismi Prof. Dr. Sedat Tellaoğlu koronavirüs mücadelesinde yenik düştü. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinin eski Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Üroloji Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Sedat Tellaoğlu, hayatını kaybettiğinde 85 yaşındaydı.

Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen prostat biyopsisi, Tellaoğlu’nun uzmanlık teziydi İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Üroloji Bölümünü kuran üç hocanın en genci olarak Türk tıp tarihinde müstesna bir yer edinen Tellaoğlu, 1983 yılında İstanbul’da ilk böbrek naklini gerçekleştiren ekibe de başkanlık etmişti.

“Yoksul doktoru” Prof. Dr. Murat Dilmener

İstanbul Tıp Fakültesinde binlerce öğrenci yetiştiren duayen hocalardan 78 yaşındaki Prof. Dr. Murat Dilmener de 3 Mayıs’ta koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti.

Dilmener, mesleğinin usta isimlerinden biriydi ama bu tecrübesini para kazanma yolu olarak kullanmadı. Kapısına gelen muhtaç durumdaki hastaları hiçbir zaman geri çevirmeyen Prof. Dr. Dilmener hakkında, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesinde yoksul hastaları ücretsiz tedavi ettiği gerekçesiyle 2004 yılında soruşturma da açılmıştı.

O günlerde Murat Dilmener’e 500 bin liralık borç çıkarılmış ancak Yargıtay bu paranın fakir hastaların tedavisi için kullanıldığına kanaat getirerek davayı temyiz edip kapatmıştı.

“Yoksul doktoru” hocalarının ölümü haberini alan öğrencileri, sosyal medya hesaplarından şu paylaşımları yaptı:

“Anamnez ve fizik muayene ile tıbbı sanata dönüştüren büyük hocalarımızdan biriydi. Resim yapar gibi hasta muayene ederdi.

Hekimliğin, hocalığın sadece doktorluk, akademik bilgi olmadığını, diğerkam olmadan ‘hekim’, ‘hoca’ olunamayacağını davranışlarıyla öğretti bizlere. Saygınlığını ve hekimliğin saygınlığını hep korudu. Allah gani gani rahmet eylesin.

Türkiye’de tıpta bir dönemi geride bıraktıran kayıplar bunlar. Murat Dilmener Hoca elinizde hiçbir tanısal test ve görüntüleme yokken hastalığı anlamak icin tam fizik muayeneyi ısrarla savunan bir hocaydı.”

Almanya ve Avusturya’dan “üstün hizmet nişanı” alan Prof. Dr. Fevzi Aksoy

Türkiye’de tıp dünyasının önemli isimleri arasında yer alan, spor yazarlığı yapan Nörolog Prof. Dr. Fevzi Aksoy da 89 yaşında koronavirüs nedeniyle 28 Mart’ta yaşamını yitirdi.

Almanya’da EEG ve epilepsi üzerine çalıştıktan sonra döndüğü Türkiye’de, bir dönem Haseki Hastanesinde Asabiye Bölümünü de yöneten Fevzi Aksoy, sonraki yıllarda Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapmıştı.

Goethe Enstitüsünün kurucularından olan Prof. Dr. Aksoy, Alman ve Avusturya hükümetleri tarafından sağlık alanındaki hizmetlerinden dolayı “üstün hizmet nişanı”na da layık görülmüştü.