İTÜ’de ekoloji kulübü kurduramadık

Olaylar
Röportaj: Zuhal Erkek Günümüz Evliya Çelebisi Prof. Dr. Orhan Kural. Bir koltuğa onlarca karpuz sığdırmış. Çevre konusunda hiçbir zaman mücadele ruhunu kaybetmemiş, genç ruhuyla herkese örnek olacak b...
EMOJİLE

Röportaj: Zuhal Erkek

Günümüz Evliya Çelebisi Prof. Dr. Orhan Kural. Bir koltuğa onlarca karpuz sığdırmış. Çevre konusunda hiçbir zaman mücadele ruhunu kaybetmemiş, genç ruhuyla herkese örnek olacak bir çevreci.  Bugüne kadar 216 ülke gezdi ve gezip gördüğü yerleri çok sayıda kitapta topladığını söyleyen Orhan Kural ayrıca değişik alanlarda yazılmış kitapları da bulunuyor. Türkiye içinde ve gittiği ülkelerde 4 bine yakın konferans veren Kural, kendisinin Türkiye’de bir simge olduğunu belirtiyor.

Orhan Kural’ın , BAYGEM yani Bayrampaşa Gençlik Merkezi’ne yolu düştü. Bayrampaşalılara çevreye duyarlılık konusunda iki ayrı konferans verdi. Kendisi ile bu konferanslar sırasında söyleşi yapma imkânı bulduk. 

Akademisyen kimliğinizin yanı sıra gezgin ve çevreci kimliğinizle tanınıyorsunuz.  Gittiğiniz yerlerle ilgili kitaplarınız var. Bugüne kadar kaç ülkeye gittiniz? Bu ülkeleri sadece seyahat edip tanımak için mi yoksa çevresel bir takım izlenimler edinmek için gerçekleştiriyorsunuz?
İki yüz yirmi altı farklı yere gittim. Türkiye rekoru. Afrika’ da elli dört ülkenin tamamına gittim. Afrika’da gitmediğim tek ülke Somali kaldı. Bütün gençlere yola çıkma çağrısında bulunuyorum ve tavsiye ediyorum. Yola çıkmayan maceraya atılmayan bütün gün oturup ta kahvede maç seyreden bir insanın geleceği körlenmiş demektir. Çünkü yola çıkan bir insanın problem çözme yeteneği, insanlarla nasıl konuşacağı, hangi yaklaşımları sergileyeceği gibi yetenekleri gelişir. Amerika’da, Avustralya’da, Yeni Zelanda’da üniversite öğrencileri, lise öğrencileri üniversitelerinden bir sene izin alırlar. Bu bir sene boyunca dolaşırlar. Bu bir sene onlar için kayıp değil kazanç olur. Ayrıca iş hayatlarında çok da başarılı oldukları tespit edilmiştir. Çünkü yola çıkarak gördüğün şeyleri unutmazsın, okuduğun şeyler unutulabilir de gördüğün şeyleri asla unutamazsınız. Seyahatin öğrenme konusunda bu avantajı vardır. Ayrıca çok ucuza seyahat mümkün artık. İran’a gidebilirler. Pasaport çıkartma, vize derdi yok. İran çok ucuz bir ülke. Otobüse binip ufak bir otelde kalabilirler. Bakkaldan; ekmek, süt muz alıp yeseler hiçte pahalı gezi olmaz gençler için. Ben Türkiye‘de oturup da daha çok para harcayanlar var. Seyahat ederek çok şey öğrenirler. İşte bütün bunlardan dolayı gençleri gezmeye çağırıyorum ve kendim de geziyorum.

Bir şeye karşı çok fazla mücadele ediyorsunuz. Mücadele ettiğiniz şeylerden biraz bahsedebilir misiniz?
Her vatandaşın yanlışlıklarıyla mücadele etmesi gerekir. Bizde bazı yanlış atasözleri var. Suya sabuna dokunma, böyle gelmiş böyle gider, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın gibi tehlikeli atasözleri var. Bunlar atasözü değil bence. Bu ne demektir; hiçbir şeye karışmayalım kendiliğinden Allah’a bırakalım. Okullarda yurttaşlık bilgisi diye bir ders veriliyor. Yurttaş olarak doğruların yanında olmak, yanlışlarla mücadele etmek, doğruları da takdir etmek ancak böyle olur. Biri yere tükürüyorsa yanına gidip “amca niye tükürüyorsunuz?” diye sormanız gerekiyor. Bir lokantaya gidip de, açık büfeden doldurup yemeden yanına gidip “teyze, amca bakın bugün Afrika’da yüzlerce kişi açlıktan ölürken yemeyecektiniz niye aldınız” diye sormanız gerekir. Bunları yapmazsanız o zaman vatandaşlık görevi olmaz. Yurttaşlık görevi böyle bir şey herkesten istiyorum ve kendimde yapıyorum. Çünkü kendim yapmazsam başkasından istemeye de hakkım yok. Almanya’ da bir yanlış yapınca üç kişi söyler, Amerika’da bir hata yapınca şikayet ederler ama Türkiye’de bu daha yıllar yılı padişahlar ve sultanlar tarafından yönetildiğimiz için şikayet etmeyi bir şekilde fitnecilik olarak görürüz. Halbuki bunun yapılması gerekir. Çünkü kendi kendimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Her yere belediye başkanı, kaymakam gelemez ki kontrol altına alınsın. İnsanların birbirinden çekinmesi şart.  

Özellikle sigaraya karşı büyük bir mücadele verdiğinizi biliyoruz. Bu konuda neler yaptınız?
Sigara yasağı ile ilgili yasanın çıkmasında çok etkili oldum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile çok çalışma yaptık. Şunu da iftiharla söyleyeyim, Japonya’da şuan da kapalı ortamlarda sigara içiliyor, gözümle gördüm. Japonya’da hala kapalı alanlarda sigara içiliyorsa biz çok büyük başarı sağladık. Biz birçok ülkenin önüne geçtik.  Çok çağdaş bir yasa çıktı. Zaman zaman Anadolu’daki kahveleri geziyorum çok nadir sigara içilen kahvehaneler var. Lokantalarda hiç yok. Şu şımarık gece kulüpleri gece 00:00’den sonra serbest bırakıyorlar. Gece baskın düzenliyoruz bu işyerlerine. Şimdi kanunu değiştirilecek, iki defa ceza alan mekanlara üçüncü cezalarında kapatma gelecek.

Mücadeleniz sırasında zaman zaman eleştirildiğiniz fiziksel şiddete maruz kaldığınızda oldu Mücadele etme azmini nerden buluyorsunuz?
Bir defa zaman zaman ümitsizliğe de kapılıyorum. Bazı insanlar sizi anlamıyorlar. Ama bazen de öyle güzel şeyler oluyor ki, tekrar hevesleniyorum. Ben artık Türkiye’de bir simgeyim. Bu işten vazgeçersem birçok kişinin ümidi kırılır, çünkü onlar beni ümit olarak görüyorlar. Türkiye’nin tamamı değilse bile yüzde yirmisi beni takip ediyor ve yaptıklarımla arkamda olan bir kesim var o kesimi küstürmemem gerekir. Hayatımı bu işe adadım koşturuyorum ama birçok şeyi de başardım.

Çevreye duyarlı olma konusunda nasıl bir milletiz?  Konferansa katılanlardan anlattıklarınızla ilgili olarak nasıl geri dönüşümler alıyorsunuz?
Yüzde 5 geri dönüşümü oluyor. Konferasın sonunda gene futbola, magazin dünyasına geri dönüyorlar. Geri dönüşüm, oradan çıkınca hayatımda şu farklılığı yapacağım diyenlerin oranı yüzde 5’dir. Ama yüzde 5 bana yeter zincirleme reaksiyon olacağını düşünüyorum. Çünkü o yüzde 5 annesine bile sigara içirtmiyorsa, annesi gidip de dışarıya bir şey atarken, "anne atma" diyebiliyorsa ki, ilkokullar beni bu konularda daha iyi anlıyor. Çünkü onlar daha masumlar ve daha iyi uyguluyorlar. Onların gösterecekleri tepki bana yetiyor. Mühim olan oradan çıktıktan sonra bu anlattıklarımı hayatın parçası yapmak. Ama eskiye göre bir iyileşme görüyorum. Benim babam İstanbul Milli Eğitim Müdürü’ydü. Hatırlarım ben ilkokuldayken bizim arabamız vardı. Babam İstanbul’un en önemli insanlarından biriydi. Herkes açardı penceresini muz kabuklarını dışarı atardı ve bu doğaldı. Ama bunları artık kimse kolay kolay  pencereden dışarı atamıyor, sigara izmaritlerini bile atamıyorlar artık.

Gençlerin çevreye yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? Gençlere yaşanabilir bir çevre bilinci nasıl aşılabilir?
Gençlerin yaşları büyüdükçe bu işe sıcak bakma oranı azalıyor. Üniversiteye geçince yavaş yavaş o sistem onları içine alıyor. Mühim olan o duruma gelmeden çocukları kazanmak, yani en çok ümitli olduğum ilköğretim okulları. Ama zaman içinde de maalesef onlarda da bozulmalar görüyorum. Üniversitede Çevre Toplum dersi veriyorum. İTÜ gibi bir üniversitede, hem de çok başarılı öğrencilere ekoloji kulübü kurduramadık. Sonra kurduk. Üç ay sonra hepsi kayboldu bende kapattırdım kulübü. Gelmiyorlar, bir iş yapmıyorlar.

Guinness rekorlar kitabının Türkiye temsilcisisiydiniz. Bu konuyla ilgili çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Eğer toplumsal bir faydası varsa Guinness’e ile ilgileniyorum. Çocuklara doğru şeyler yaptırıyoruz. Mesela spor yaptırıyoruz, bir çocuğa şarkı söylettiriyoruz, süt içiriyoruz, hayvanlara yem verdiriyoruz, resim yaptırıyoruz. Çevresel etkinlik olarak faydalı bir şey ise ilgileniyorum. Ama birisi bana yirmi dört saat internette chat yapacağım, dedikodu yapacağım derse onlara hiç karışmıyorum öyle arayanlar da var.

Türkiye’de Guinness’e ilgi nasıl? En önemliGuinness etkinliği sizce neydi?
En büyük Guinness etkinliği gözünden su fışkırtan çocuktu. Faydalı mıydı, değil miydi bilmiyorum ama Türkiye’yi tanıtmak için güzel oldu. İspanya televizyonuna gittik beraber. Avrupa’ya, Tokyo’ya çağırdılar birçok televizyon programına katıldı. Guinness’e girmek bence haber olmaktan çıktı, yararlı şeyler yaparsak haber oluyor.

on5yirmi5.com