Başbakan Erdoğan, 12 Eylül davasına müdahil olan CHP, MHP ve BDP’ye cevap verdi: 12 Eylül halk oylaması öncesinde ittifak halinde bize muhalefet edenler, bize hakaret edenler, bizi yalan söylemekle itham edenler, bugün bütün söylediklerini yuttular ve şu anda mahcup olacaklarına inanmıyorum ama mahcup bir eda ile mahkeme kapısında sıraya girdiler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında, dün görülmeye başlanan 12 Eylül davası ve gündeme ilişkin özetle şunları söyledi:
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla Kenan Evren ve arkadaşları yargılanamaz’, ‘Başbakan, halka doğruları söylemiyor’, 12 Eylül halk oylaması öncesinde bunları söyleyen CHP Genel Başkanı, şu anda ne yapıyor? 12 Eylül Davası’na müdahil olmak üzere sıraya girmiş durumda. Akşam farklı, sabah farklı. Bunlar böyle. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ’12 Eylül’ü yargılayamazlar’, ‘Bu bir kandırmaca’ dedi. Bunları söyleyen Sayın Bahçeli ve partisi MHP şu anda 12 Eylül Davası’na müdahil olmak için o da sırada. Başkalarına idrak çağrısı yapıyorlardı. Belli ki kendileri idrak etmişler. Günaydın. BDP de boykot bildirilerinde, ‘AK Parti’nin 12 Eylül ile hesaplaşacağız söylemi yalanların en büyüğüdür’ demişti. Kimin yalan söylediğini de bugün artık milletimin ve BDP seçmeninin takdirlerine havale ediyorum. İşte gün bugündür. Söyledik mi söylemedik mi? Biz ne söylediysek arkasında duruyoruz. Çünkü biz ne dedik yola çıkarken? Ne aldanan, ne aldatan olacağız… 12 Eylül halk oylaması öncesinde ittifak halinde bize muhalefet edenler, bize hakaret edenler, bizi yalan söylemekle itham edenler bugün bütün söylediklerini yuttular ve şu anda mahcup olacaklarına inanmıyorum ama mahcup bir eda ile mahkeme kapısında sıraya girdiler.
CHP TAHRİK EDİYOR
Alevi ve Sünni vatandaşlar arasında herhangi bir sorun olduğuna inanmıyorum. Geçmişteki olaylar bir takım tahrikler nedeniyle yaşandı. Bugün de aynı şey Adıyaman’da yapılmak isteniyor. Adıyaman’da 25 evin kapısına işaret konuldu. CHP Tunceli milletvekili (Hüseyin Aygün) internet yoluyla ‘200 Alevi evi işaretlendi’ dedi. Gerçek sadece 25 evdi ve tamamı da Alevi evi değildi. Şimdi ben o vekile soruyorum. Allah aşkına sen bu kıvırcık yalanı niye, ne adına söylüyorsun. Sen bu tahriği niye yaptın? Bu yalana partisinin genel başkanı da tepki göstermedi… İşte bu tahrikçiler, kısır siyasi hesapları uğruna Alevi ve Sünni vatandaşlarım arasına gi-rerek nifak tohumları sokmaya çalıştılar ve bugün de aynısını deniyorlar. Buna izin veremeyeceğiz, bu oyunu Allah’ın izniyle bozacağız.
ÖNCE YOL ARKADAŞINDAN BAŞLA
Bu konuyla doğrudan bağlantılı başka bir konu olan Sivas Davası’na da bir kez daha açıklık getirmek durumundayım.
Bunların bu yaklaşımı yüzsüzlüktür. Sivas olayı olduğunda iktidarda kim vardı? AK Parti mi vardı? DYP ve sizin geçmişiniz olan SHP koalisyon hükümeti vardı. Yani bugünün CHP’si o olaylar yaşandığında SHP adı altında iktidarın ortağıydı. Siz aslında oradaki suçun da ortağısınız. Sen Sivas’ta olayların yaşandığı sırada cumhurbaşkanı (Süleyman Demirel) olan, ‘Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin’ diyen zatla 12 Haziran seçimlerinde yol arkadaşlığı yapacaksın, sonra da faturayı bize kesmeye çalışacaksın… Eğer Sivas’ı sorgulayacaksan sorgulamaya bizden değil, 12 Haziran’da yol arkadaşlığı yaptığın o zattan başla.
Artık kaybedecek vaktimiz kalmadı
Hükümet olarak terör örgütünü asla ve asla muhatap almayız, biz terör örgütüyle de asla masaya oturmayız, bunu herkes bilsin. Terör örgütüyle mücadele, siyasi uzantısıyla da bu kafada değil, bu anlayışta değil, oturur müzakere ederiz ama iraden varsa. Ortaya karar koyabileceksen, eğer koyamayacaksan bizim artık kaybedecek vaktimiz yok. Biz her zaman söylüyoruz, muhatabımız siyasetçilerdir. Bizim muhatabımız terörle arasına mesafe koymuş, terörün vesayetinden kurtulmuş, bu tanımımı iyi dinleyin eş başkanlar… Terör örgütünden emir almayan, yani kendisine ait bir iradesi olan siyasetçilerdir. Biz bunu istiyoruz. Bizim muhatabımız topluma nifak, fitne sokmaya çalışan, toplumu kışkırtmaya, ayrıştırmaya çalışan değil, kendi ayakları üzerinde durabilen siyasetçilerdir. Kalkıyor genel başkanları veya eş başkanları diyor ki: Eğer bu işi çözmek istiyorsanız, oturalım konuşalım. Neyi konuşacağım sizinle? Sizin bir defa kendi iradeniz var mı? Siz kendi iradenizle hareket etme özgürlüğüne sahip misiniz?
Yeni Şafak