Başbakan Erdoğan, “Bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem o olacak anlayışı, diğer herkese baskıdır. Biz birlikte Türkiye’yiz anlayışı ise, demokratik bir anlayıştır ” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem o olacak anlayışı, diğer herkese baskıdır, hatta zulümdür. Bu ülkenin sahibi biziz, hepimiz bu ülkenin sahibiyiz, biz birlikte Türkiye’yiz anlayışı ise, demokratik bir anlayıştır, özgürlükçü bir anlayıştır, insani değerlerle, bu toprakların asıl değerleriyle örtüşen bir anlayıştır. Evet biz, hep birlikte Türkiye’yiz” dedi.
Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın Haliç Kongre Merkezi’nde verdiği iftara katıldı.
Bu ramazana farklı girdiklerini söyleyen Erdoğan, “Bir tarafta Mısır’daki gelişmeler, diğer tarafta Suriye’deki gelişmeler, gerçekten 13’üncü gününü idrak ettiğimiz ramazan ayında, bizleri üzüntüye ne yazık ki gark etti. Farklı bir iklim içerisindeyiz. Yanı başımızda, Suriye’deki gelişmeler, artık sınırlarımızı da aşmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içerisinde de bildiğiniz gibi ölümlere neden olmaya başladı. Bu da hassasiyeti ortaya koyuyor. Sabırlıyız, sabrediyoruz ama nereye kadar, onu şu anda burada sizlerle paylaşacak durumda değilim” diye konuştu.
”Tahammülsüzlük uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır”
Başbakan Erdoğan, Anadolu’nun, Trakya’nın, Türkiye’nin, hatta Türkiye’nin bakiyesi üzerine inşa edildiği kadim devletlerin kültür ve medeniyetlerine bakıldığında da bu anlayışın görüldüğünü ifade ederek, “Bu topraklar, binlerce yıllık tarihi boyunca, her zaman farklılıkları birarada yaşatmış, her zaman farklı renkleri barış, dostluk ve hoşgörü içinde birarada tutabilmiştir. Eğer bu topraklarda, egemen olanın diğerine bir hoşgörüsüzlüğü, bir zulmü, bir tahammülsüzlüğü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Eğer bu topraklarda, farklı olana karşı tahammülsüzlük olsaydı, bu kadar farklı etnik köken, bu kadar farklı dil ve inanç bugüne kadar birarada olamaz, bugünlere erişemezdi” diye konuştu.
Özellikle son asırda bazı hatalar yapıldığını, bazı acı olaylar yaşandığını anlatan Erdoğan, “Ancak, bunların hata olduğu kabul edilmiş, Türkiye toprakları üzerinde farklılıklara tahammülsüzlük hiçbir zaman kendisine uzun süreli tutunma fırsatı bulamamıştır” dedi.
Ülkedeki 76 milyon nüfusun her bir ferdinin, istisnasız olarak, insan olmaktan, vatandaş olmaktan kaynaklanan özgürlüklerini kullanma hakkına sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, başkasının yaşamını, yaşam tarzını, inançlarını ve haklarını tehdit etmediği müddetçe, herkes özgür olmak, haklarını özgürce kullanmak durumundadır. Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına asla gelmez, kimseye de bu hakkı vermez. Demokrasi, esasen, insanları, başkalarının özgürlük alanlarına müdahale etmeyecek şekilde, birarada, birbirine saygılı ve hoşgörülü şekilde tutabilmek için vardır. Çoğunluk, çok olma avantajını kullanarak, azınlığa dayatmalarda bulunamaz. Ancak azınlık da, elindeki güçlere güvenerek, çoğunluğa istikamet çizme, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkına asla sahip olamaz.”
Eğer azınlığın çoğunluğa tahakkümüne müsade edilirse, o zaman da çoğunluğun ta kendisine saygısızlık yapmış olunacağını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu iradeyi, bu iktidarı kullanamayanlar da kendilerini iktidara getirmiş olanlara karşı saygısızlıkta bulunmuş olurlar. Demokrasilerde, sandıktan çıkan çoğunluğun, elbetteki sandıktan çıkan azınlığa her istediğini yapma ve yaptırma hakkı yoktur. Tekrar ediyorum aynı şekilde, azınlığın da, elindeki sermaye gücünü, medya gücünü, propaganda gücünü, uluslararası güçleri arkasına alarak, çoğunluğa dayatmalarda bulunma hakkı yoktur. Bizim, geleceğe, işte bu temel ilkeler, bin yılların içinden süzülüp gelen bu tecrübeler ışığında yürümemiz gerekiyor.”
“Güçlü bir Türkiye’yi dünya pek istemiyor”
“Bu anlamlı gecede bir şeyi özellikle paylaşmak istiyorum” diyen Başbakan Erdoğan, “Bilesiniz ki güçlü bir Türkiye’yi dünya pek istemiyor. Türkiye’nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan güçler var. Egemen güçler, emperyal güçler, buna ne derseniz deyin” ifadelerini kullandı.
Son 10 yıl içinde gücünü bire üç katlayan bir Türkiye’nin birçok çevreyi rahatsız ettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçeride ve dışarıda bunlar dayanışma içindeler. Bunların hepsi bizim malumumuzdur. Şu anda içimizde bulunan birçok dostum da aslında bunları biliyor. Bütün bunlara karşı biz güçlü Türkiye’de daha mutlu olacağımız, herhalde bilmemiz gerekir bundan korkmamızın bir anlamı yok ama bizi zayıf veya zayıflatma gayreti içerisinde olanlara karşı biz dayanışma içinde olmazsak, elbirliği halinde olmazsak, ülkemizin geleceğine yazık olmaz mı? İşte bir mayıs ayı düşünün, haziranı düşünün bu iki ay içerisinde Türkiye çok ciddi bir sıçramayı yaşarken, bu sıçramayı yaşadığı esnada meydana gelen olayların tanımını kimse yapabildi mi?”
”Fidanla ağacı karıştırıyorlar”
Başbakan Erdoğan, İstanbul’da görülen yeşilin, hep iktidarları döneminde olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Bunu iddia ile söylüyorum, kimse bu konuda bizimle yarışa çıkamaz, aşık atamaz. Hepsinin nerede nasıl bunlar yapıldı, bizim yol haritamızda bunlar mevcut. Bakın ben 2 milyar 800 milyon fidan ve ağaçtan bahsediyorum Türkiye geneli için bakıyorsunuz ki kimsenin bu noktada kafası basmıyor, malum çevrelerin. Niye? Hesap yapmaya kalkıyor işte, ‘şu kadar metrekareye şu kadar olur veya bu kadar olur’ diye, bu hesaplara başlıyorlar. Çünkü fidanla ağacı karıştırıyor. Bu fidanlar yarın ağaca duracak ama ağaç nedir fidan nedir bunun farkında değil. Bütün bunlarla beraber, Türkiye genelinde şu anda bizim dikmiş olduğumuz fidanlardan ağaçlara kadar dünyayla rekabete girdiğimizde, hamdolsun dikme yarışı içerisinde dünyada önde gelen ülkelerden bir tanesiyiz. Bütün bunlara rağmen sabırla biz bu mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.”
Yeni anayasa çalışmaları
Başbakan Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına da değinerek, millete “yeni anayasa” sözü verdiklerini, milletin bunu beklediğini söyledi.
Şu ana kadar 177 maddenin 48’inde 4’lü mutabakat sağlandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Diyoruz ki, 48’i, 58, 68, 78 yapabileceksek devam edelim ama yok. Şu anda madem 48’inde 4’lü mutabakatı sağladık, hadi bunu ilk etapta, bir adım atalım, bir hafta oturalım, yoğun bir çalışmayla bu 48 maddeye 26 maddeyi de ilave edelim, bu iş bitsin, koyalım bir kenara. ‘Ondan sonra bırakalım’ demiyoruz. Sonra yine devam edelim ama mesafe alalım. Millet bir şeylerin yapıldığını görsün ve 48 maddenin yapılmasıyla ilgili şu ana kadar ‘biz varız’ diyen bir parti çıkmadı. Niye gelmiyorsunuz? Samimi iseniz bir defa şunları bir halledelim.
Ben 3 arkadaşıma dedim ki, ‘Bu yaz size tatil yok. Haftada 2 gün, bunun dışında 5 gün yoğun çalışma.’ Parlamento açılana kadar gelin bu işi bitirin. Olumlu bir cevap yok. Niye? Beyefendiler herhalde tatil yapacaklar. Bu kadar hayati bir meselede şu anda parlamento yoğun bir çalışma sergiledi ama Anayasa Uzlaşma Komisyonu 465 gün bir çalışma ortaya koydu, saat itibariyle daha da düşük. Böyle bir anlayış samimi olabilir mi? Niyetleri yok, ipe un seriyorlar”
Başkanlık sistemi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin başkanlık sisteminden vazgeçilmesi yönündeki söylemlerini de eleştirerek, şöyle devam etti:
“Tutturmuşlar ‘başkanlık sisteminden vazgeçin.’ Ne olacak vazgeçersek? Bu bizim olmazsa olmazımız değil. Biz teklif getirme hakkına sahip değil miyiz? Sen nasıl ‘kırmızı çizgilerim var’ diyorsan, ben kırmızı çizgi koymuyorum ortaya. Biz bir teklif getiriyoruz. ‘Başkanlık sistemi de burada tartışılsın, müzakere edilsin’ diyoruz. Bunu olmazsa olmaz bir şart olarak koymuyoruz ama bunlar bu tür siyasette çeşitli başlıkları, teklifleri dahi tartışmaktan korkuyorlar ve tartışamıyorlar. Öbür taraftan bakıyorsunuz, eyalet sistemi diyen de var, eyalette parlamento teklifini yapanlar var, bölgesel parlamentoralardan bahsedenler var. Bunları gündeme getiren var mı? Başkanlık sistemi gibi dünyada meşruiyeti olan ve 100’ü aşkın ülkede uygulaması olan böyle bir sistemi teklif edince beyler rahatsız oluyor. Sıkıntı burada. Kimin dediği, kim bunu söylüyor? Bunu, Tayyip Erdoğan söylüyor. Tayyip Erdoğan söylüyorsa yanlıştır. Bunu kendilerinden biri söylerse doğrudur. Kusura bakma, millet ne derse doğrudur. Biz şu anda yüzde 50’nin bize verdiği istikamet var, bu istikamette yürüyoruz ve şunu söylüyoruz. Türkiye’de kimin ne meselesi ve sorunu varsa, bunu meşruiyet dairesi içinde çözmenin mücadelesi içinde olmalıyız. Tahriklere kapılmadan, provokasyonlara boyun eğmeden, içerden ve dışardan yapılan saldırılarda oyuncak olmadan, araç olmadan, kendi meselemizi çözme gayretinde olmalıyız.
“Hepimiz, bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz”
Erdoğan, “Hiçbirimiz, bir defa şunu bilmemiz lazım; bu ülkenin tek başına sahibi değiliz. Hepimiz, bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz” diye konuştu.
“Bu ülkenin sahibi benim, ben ne dersem o olacak” böyle bir anlayışı kabul etmenin mümkün olmadığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu baskıdır, hatta zulümdür. Bu ülkenin sahibi biziz, hepimiz bu ülkenin sahibiyiz, biz birlikte Türkiyeyiz anlayışı ise demokratik bir anlayıştır, özgürlükçü bir anlayıştır. İnsani değerlerle, bu toprakların asıl değerleriyle örtüşen bir anlayış budur. Evet biz, hep birlikte Türkiye’yiz. Bu ülkenin her zerresinde bizim ya da ecdadımızın alın teri var, mübarek kanı var; dolayısıyla hepimiz, istisnasız bu ülkenin sahibiyiz. Önyargılarımızı bir kenara bırakacağız. Tarihten gelen husumetleri bir kenara bırakacağız. Tarihte yaşanmış acı olaylardan ders alacak ama onların istikbalimizi karartmasına müsaade etmeyeceğiz. Bizi birbirimizden ayıran noktalara, farklılıklarımıza değil, hep ortaklıklarımıza, ortak tarihimize, ortak kültürümüze vurgu yapacak, inşallah geleceği de bunun üzerine bina edeceğiz.”
Mamak’taki gelişmeler
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında çok somut, çok güncel bir mesele üzerinden örnek vermek istediğini belirterek, Ankara’nın, Mamak ilçesinde, bundan birkaç gün önce, bazı evlerin kapılarına çirkin bazı tehditler yazıldığını hatırlattı.
Bir mezhebin mensubu vatandaşlara yönelik gerçekten tahrikkar, gerçekten çok kirli bir oyun oynanmak istendiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Polisimiz çok dikkatli, çok hassas bir şekilde meseleyi takip ediyor ve sorumluları yakalıyor. Bu yazıyı yazanların, kanlı bir terör örgütünün mensupları oldukları, daha da ilginci, ölümle tehdit ettikleri o mezhebin mensupları oldukları ortaya çıkıyor. Bakın şu anda, Türkiye’nin her tarafında işte bu oyun oynanmak, vatandaşlarımıza bu tuzaklar kurulmak isteniyor. Nitekim Taksim Gezi alanında da bunlar olmadı mı? Terör örgütünün mensupları bu işin arkasından çıkmadı mı? Dün ‘düğün’ diye bir adım attılar. Düğünün arkasından baktık ki kara maskeliler ve o örgütün mensupları yine meydanda ve sokak aralarında cirit atıyor. Şimdi buna vesile olmak, buna aracı olmak, bunun zemini hazırlamak, şu güzelim İstanbul’da, ülkemizde yanlış değil mi? Niye bunlara zemin hazırlıyoruz, buna ne gerek var. Kardeşçe yaşamak varken, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak varken bu niye, neden bunu yapıyoruz? Bunun fikir, düşünce özgürlüğü ile ne alakası var. Hepsi illegal örgüt ve bunların uzantıları. Eğer dürüst ve samimiysen o paçavra yüzünde niye duruyor? Çek at, açıkça çık ortaya, rahat ol. Elinde molotoflarla şunlarla bunlarla dolaşmanın bir anlamı yok. Madem bir vatandaşsın, fikrini, düşünceni her şeyini söyleyeceksin, onu gel onun platformunda söyle. Ben de dün akşam Üsküdar’da bir parktaydım. Parkta vatandaşlarla oturdum, 1,5 saat sohbet ettim. Gayet güzel, çay ikram ettiler bana, çaylarını içtim. Kuruyemişlerini yedik, beraberce oturduk, 1,5 saat sohbet ettik. Yakında da inşalah Gezi Parkı’nda o sohbeti yaparız. Gençliğimiz orada geçti. Oranın adresini bilmeyenler, bizden adres sorabilir. Gençliğimizin en güzel günlerini orada geçirdik. Belediye başkanı oldum, her ay 3-4 nikah kıydım o parkın içinde. Onu da bilmezler, orada Beyoğlu Evlendirme Dairesi vardır. Bunların bir çoğu onu bilmez. Şimdi yok tabii. Bunları bilmeleri için anlatmamızda da fayda var. 76 milyon olarak, bu tuzaklara karşı çok dikkatli ve çok uyanık olacağız. Bu tuzaklara düşmeyelim. Bizi çatıştırıp, bizim aramıza nifak sokup, fitne sokup, buradan çıkar elde etmek isteyenlere bu fırsatı, bu imkanı tanımayalım.”
AA