Gezi Parkı, Fatih’ten nasıl görünüyor?

Olaylar
Işıl Cinmen’in haberi  12 gündür direniş takip etmekten üç kilo verdim. Sabah Clark Kent, gece Superman arası tuhaf bir şeye dönüştüm. Twitter’ı yukarı itelemekten baş parmağım güçlendi. Libidom ...
EMOJİLE

Işıl Cinmen’in haberi 

12 gündür direniş takip etmekten üç kilo verdim.

Sabah Clark Kent, gece Superman arası tuhaf bir şeye dönüştüm.

Twitter’ı yukarı itelemekten baş parmağım güçlendi.

Libidom sıfırlandı.

Çevremde çapulculardan başka kimse kalmadı.

12’inci günün sabahında rüyamda “evdeki yüzde 50” son derece sinirli bir şekilde Gezi’ye geliyordu.“155 Çarşı’yı arayın!” diye panik içinde uyandım. 

Acilen Taksim komününden uzaklaşmam gerektiğine karar verdim.

Ve kendimi Fatih’e attım.

Taksim’le Fatih arası topu topu 5 kilometre! 

5 kilometre arasında gerçekten bir uçurum mu var?

Gezi Direnişi konusunda ne hissediyorlar?

Ne düşünüyorlar?

Gezi’ye geldiler mi? Kendi gözleriyle gördüler mi?

Merak ediyorlar mı?

Öfkeliler mi yoksa üzgünler mi?

Bu işin nasıl sonuçlanacağına inanıyorlar?

Fatih’te önüme çıkan herkesle uzun uzun konuştum. 

Çoğu soyadını yazmamamı rica etti.

Fotoğraflarda yüzlerinin belli olmamasını istedi.

Hiç sorun değil.

Düşüncelerini ve beklentilerini anlamak çok daha önemli.

“DOĞRU DAVRANIRLARSA GEZİ’Yİ KAZANABİLİRLER”

İsmail İ. (58)

Bu direnişin onayladığınız bir parçası var mı?

Gezi Parkı’nda olanların samimiyetine inanıyorum ve samimiyet sorgulaması yapmıyorum. İlk zamanlardaki polis müdahalesi yanlıştı, fazlaydı. Fakat oradakiler o kadar deneyimsiz ki, kim provakatör, kim onları manipüle ediyor anlayamıyorlar ve bu çok tehlikeli. Bu eylem onları çok aştı. 

Ne yapsınlar?

Eylemi amacının dışına çıkarmazlarsa, kazanırlar. Hatta bu çevreci hassasiyet gelecekte de büyük kazanımlara sebep olur. Bu şansı mahvetmesinler. Ama işin içine kontrol edemeyecekleri kesimlerin çıkarları karıştı ve durum giderek kötüleşiyor.

Kim onlar?

Bazı örgütlü yapılar halkın iradesini yönlendiriyor. Direnişi, başkaldırıya döndürüyor ve bu doğru değil. Mesela hükümeti devirmeyi amaçlayanlar, Suriye politikası yüzünden hükümeti yıpratmaya çalışanlar… Bunlar Gezi’yi paravan olarak kullanıyor. Unutmayın dört ağaç için hükümet devrilmez ama doğru davranılırsa Gezi’yi kazanabilirler.

Fakat Başbakanın tavrı yumuşamıyor. Topçu Kışlası’nda ısrar ettikçe nasıl çözülecek bu iş?

Arabulucu şart. Hükümetin tabanından gelen arabuluculara ihtiyaç var. Taksim ve Beşiktaş’ta öyle olaylar oldu, öyle sloganlar atıldı, öyle duvar yazıları yazıldı ki, Başbakanın bu saatten sonra karakteri gereği geri adım atması çok zor. Tayyip bey, hayatında ilk defa bu tür bir saygısızlığa maruz kaldı. Bu kışkırtmalar bir kesim tarafından bilinçli şekilde yapıldı. Gezi’dekiler de ister istemez bunlardan sorumlu. Başbakanı ikna etmek için bu cenahtan birilerine ihtiyacı var. Böylece kimse geri adım atmış gibi hissetmez ve bu iş hallolur.

Bu cenahtan “Topçu Kışlası yapılmasın” diyebilecek olan var mı? 

Elbette, böyle düşünenler de var. “Topçu Kışlası olmasın, Gezi kalsın. Taksim’in başka bir bölümünde güzel bir camii olsun” diye bir öneride bulunulabilir. 

Bu 12 günde sizi en çok rahatsız eden ne oldu?

Küfürlerden sonra mı?

Evet.

Tencere tavadan bıktık ve çok ses oluyor, gece uyuyamıyoruz. Bir de şunu unutmasınlar: Yedikleri gaz, 28 Şubat’ta bizim yediğimiz gazın yanında bir hiç. Biz Beyazıt’ı korumaya çalışırken bunu katbekat yaşadık. 

Bu direniş nasıl bitecek sizce?

Acilen bitmeli. Bir arabulucu seçilsin, hedefe ulaşılsın ve bitsin. Yoksa yaşanacak acıların vebalini taşıyamazlar. Başbakanın kitlesinde Gezi’nin ilk amacını onaylayan bir grup var, onlarla konuşulsun; önemli olan iş görmek.

“DEVRİMCİ MÜSLÜMANLARIN DESTEĞİ BİZİ TEMSİL ETMİYOR”

Taha Ün (30)

Sizce kim bu direnenler?

Eski elit ve onların çocukları. Gücün ve hakların yalnızca kendisine ait olmasına alışmış, paylaşmak istemeyen zümre. Şimdi “özgürlük” diyorlar ama neredeyse bir asırdır başkalarının özgürlüğü ve hakları için hiçbir ses yükseltmediler. Biz sesimizi yükseltince de susturmaya çalışmaktan başka tepki vermediler. Şimdi haklar paylaşıma açıldı, herkesin oluyor. Buna direniyorlar.

Ama onlar, “başkalarının olmasın” demiyorlar, “biz de varız” diyorlar?

Taksim’dekilerin nasıl bir baskı yaşadıklarını anlamıyorum. “Özgürlüklerimiz kısıtlanıyor” diye bağırıyorlar. Somut olarak ne istemişler de yapamamışlar? Giysilerine mi karışıldı? Sevgililerine mi? İçkilerine mi? İçki düzenlemesi dünyanın her yerinde var. İlaveten benim özgürlüğümü de alkol kısıtlıyor. Alkol satmayan işletmenin olmadığı bölgeler var. Bu da benim yaşam alanımı kısıtlıyor çünkü inancım gereği alkol satan yerlere girmiyorum. Başörtüsü problemleri ise hala yaşamımızı engellemeye devam ediyor.

Direniş uzarsa ne olur?

Kötü olur. Şu an bu tarafta da birleşme var. Cemaatlerde Hatimler indiriliyor, dualar ediliyor. Herkes Gezi olayları vesilesiyle daha çok birleşti. Alıp da yaymadığımız birçok haber var. Tek bir başörtülü kadının başına tatsız bir olay gelirse, buradaki kitleyi kimse tutamaz. 

Ne yapacaksınız? Toplanıp gelecek misiniz yani Gezi’ye?

Hayır, toplanacağımız yer 16 Haziran’da Kazlıçeşme. Merak etmeyin Taksim’e de yeterince uzak. Olay, Gezi Parkı değil. Orada başlayan hareket yayıldı ve kontrolü imkansız hale geldi. Ancak bir eylemi kim başlatırsa, devamı hakkında o sorumluluk almak zorundadır.

Geldiniz mi Gezi’ye hiç?

Geldim.

Ne gördünüz?

Fazla kalmadım yalnızca inceleme yapmak için gittim. Barikatlara, tahribata ve Gezi’nin içindeki duruma baktım. 

Taksim’dekilerle birlikte direnen Devrimci Müslümanlar’la konuşmadınız mı? 

O ayrı konu ve buna girmek istemiyorum. Onların orada oluşu, muhafazakar kesimin desteği olduğu anlamına gelmiyor. Onların desteği, beni ve birçok kişiyi temsil etmiyor. Gezi Parkı’ndaki, o kimseyi dışlamadığı iddiasında olan ruhun sokaklara yayıldığını da göstermiyor. Sokaklardaki direniş, bize baskıya dönüşüyor. İş başörtülü kadınlara rahatsızlık vermeye kadar vardı.

“GEZİ OLAYLARI, DEMOKRASİNİN İSPATIDIR”

Tuğba C. (34)

12 ağaç için başlayan bir protestoydu ve…

Lafınızı kesiyorum ama öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biz konuya başlarken “İlk eylemciler haklıydı, onlara yapılan polis müdahalesi çok sert ve yanlıştı” demek zorunda hissediyoruz. Mecburiyet gibi, kendimizi aklamak istiyor gibi…. Ben bunu söylemeyeceğim çünkü 28 Şubat’ta bize yapılan müdahale çok daha sertken kimse ama’dan önceki o cümleleri kurmak zorunda hissetmiyordu kendini. Biz copları yerken kimse bizim için sokağa dökülmedi.

Fakat kimse her şey için mücadele edemeyeceği gibi kimse bir diğerine ‘bunu neden yapmadın’ diye hesap sorma hakkına sahip değil ki. Aksi halde oradaki biri de size “Sen neden burada değilsin?” der.

Vicdanen hareket ettiğini söyleyen, polis şiddeti vicdanlarını rahatsız ettiği için toplandığını söyleyen bir kitle var orada. Bu halde ayrım olur mu? Ayrıca şu anki görüntüler ülkenin demokrasisinin de ispatıdır. Biz 28 Şubat’ta kadınlar arasında el ele tutuşma eylemi yapıyorduk, çok zararsızdı. Fakat komşularımız korkularından ona bile gelemiyordu… Oysa şimdi herkes birbirine destek olmak için Taksim’e gidecek özgürlüğü olduğunu biliyor. Hangi hakları ellerinden alınmış yüzyüze gelip sormak istiyorum. Neyi istediler de yapamadılar?

Siz AK Partili misiniz?

Milli Görüş’ten geliyorum, Saadet Partiliyim. 

Gezi’de Kandil kutlanması hoşunuza gitti mi? 

Benim hoşuma gitti. “Sonunda imana geldiler” diye espri konusu oldu. Hatta, “Eylem Ramazan’a kadar sürsün. Nasıl olsa iftar çadırı da kurarlar; beraber yeriz, sahura kalkarız. Bayram günü de Başbakan gelir, herkesle tokalaşır. Eylemi birlikte bitiririz” diye güldük.

Topçu Kışlası yapılsın mı?

Ben mimarlık okudum ve Gezi Parkı’nın Taksim’e bir meydan kimliği katmadığı açık. Bunun karşısında Topçu Kışlası, kimlik açısından önemli bir miras. Taksim kamusal bellekte hepimizin kendini ait hissettiği bir yer. Taksim, yalnızca Taksim’de yaşayan insanların değil. 

Sizce nasıl sonlanacak eylemler?

Şu an orada eylem yapanların ettiği küfürler artık sadece Başbakanı ilgilendirmiyor. İnsanlar çok doldu artık. Sabreden, bu taraf. O yüzden artık bitse ve her iki taraf da sağduyulu olsa herkes için iyi olur.

“GEZİ’DE AK PARTİ SEÇMENİ DE VARDIR”

Emine S. (26)

Gezi Parkı’na gittiniz mi hiç?

Mutlaka gideceğim çünkü merak ediyorum. Gerçekten bize sosyal medyadan anlatıldığı gibi mi kendim görmek istiyorum.

Size yansıtılan ne?

Gezi Parkı’nda ayrım yapılmadığına, herkesin birbirine nezaketle yaklaştığına inanıyorum. Fakat Beşiktaş, Dolmabahçe ve hatta Taksim’deki kitlenin başörtülülere karşı dışlayıcı bir tavırda olduğu söyleniyor. Tacizler olduğunu duyuyoruz, bunlar oluyor mu diye görmek istiyorum.

Başbakanın sert tavrı ve konuşma tarzı nasıl geliyor size?

Başbakanın daha kucaklayıcı davranmasını isterdim. Öyle olsa, Gezi Parkı’ndaki insanlar da memnun olurdu, onlar da yumuşardı. Sertleşmek kimseye çözüm getirmiyor. Fakat örneğin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı da çok rahatsız edici. Bu gibi militarist bir söylemle çıkıp sonra “özgürlük” ve “demokrasi” demek inandırıcı olmuyor.

Ama onlar sadece gruplardan biri…

Direnişçilerin homojen bir yapıda olmadığını biliyorum. Eminim parkta AK Parti seçmenleri de vardır. Erdoğan’ın üslubu sebebiyle insanlarda bir “yeter artık” duygusu oluştu, bunu anlayabiliyorum. Mesela içki düzenlemesi daha makul bir tonda açıklansaydı, kimse buna alınmazdı. Fakat araya sert söylemler girince insanlar tepki verdi. Oysa Başbakanın o sert üslubu söylemde kalıyor, politikaya aynı sertlikte yansımıyor. Kaygı duyanların bunu görmeleri ve rahatlamaları gerekiyor. 

Sizce aradaki iletişimsizlik nasıl çözülebilir?

Bir araya gelmek zorundayız, yüzyüze… Çünkü birlikte yaşıyoruz bu ülkede, beğensek de, beğenmesek de… Bunu bir başarabilsek, şimdi sizinle nasıl konuşuyorsak, birbirimizi anlıyorsak aynısı olacak; bunu çok iyi biliyorum. 

16 Haziran’daki AK Parti mitingini de yanlış buluyorum, gereksiz bir gövde gösterisi olduğunu düşünüyorum. Bunlara değil, diyaloğa ihtiyaç var. Lütfen artık masaya oturulsun ve bu gerilim son bulsun.

Habertürk