Röportaj: Arzu Erdoğral
Dünya Demokrasi Hareketi Derneği yaptığı ilginç eylemlerle dikkat çekiyor. Onları, Ortadoğu’daki sıkıntılara dikkat çekmek için “Mübarek’e Yaş Pastalı Kutlama” yaparken, üniversitelerde yaşanan olayları protesto etmek adına “ülke gündemine yumurta kırarken”, akaryakıt zamlarına dikkat çekmek için” yeryüzünün saman ile çalışan ilk aracını” trafiğe çıkarırken ya da “başörtüsü yasağını” protesto etmek adına “maket hapiste parmaklıkları kırarken” görebilirsiniz.
Dünya Demokrasi Hareketini daha yakından tanımak adına görüştüğümüz derneğin Başkanı Bayram Zilan on5yirmi5’e gençlerin özellikle okumasını tavsiye ettiğimiz açıklamalarda bulundu.
Dünya Demokrasi Hareketi Derneği ne zaman hangi amaçla kuruldu?
Dünya Demokrasi Hareketi, Türkiye’de demokrasi ve insan hakları standartlarını yükseltmek ve yüceltmek amacıyla 2010 yılında Ankara’da kuruldu.
Kurucularımız ve üyelerimiz arasında üniversite öğrencileri, çalışanlar, çeşitli parti ve sivil toplum örgütlerine üye kişiler, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Ermeni, Başörtülü, Liberal, Sosyalist vb görüşlere sahip kişiler bulunmaktadır. Bizler birleştiren temel değer "Demokrasi ve İnsan hakları" dır.
Türkiye’deki bütün mağdur kesimleri bir çatı altında toplamak ve demokrasi mücadelesini hep birlikte vermeyi amaçlıyorsunuz. Bu isteğiniz gerçeğe dönüşebilmesi için neler yapacaksınız?
Türkiye’de mağdur olan Muhafazakârların, Ermenilerin, Başörtülülerin, Alevilerin ve Kürtlerin sorunları her ne kadar farklı olsa da nihayetinde hepsi aynı merkez tarafından mağdur edilmektedir. Ancak taraflar bunun tam anlamıyla farkında değil. Her kesim kendi haklarını savunmakta ve diğer mağdur kesimleri tam anlamıyla sahiplenememektedir. Biz hareket olarak tüm mağdur kesimlerin birleşmesini ve" mağdur eden"e karşı hep birlikte mücadele edilmesini hedefliyor ve bunun için taraflarla sürekli görüşüyoruz. Asıl itibariyle merkezimize "İnsan Hakları"nı koymak suretiyle bu değer etrafında bileşilebilirse Kürtlerinde, Alevilerinde, Başörtülülerinde, Ermenilerinde sorunu çok daha kısa sürede çözülür diye düşünüyoruz.
Demokrasi dışı müdahalenin her türlüsünü slogan ile değil ilginç girişimlerle protesto ediyorsunuz. Belki bu nedenle Genç Siviller’e benzetilmeye başlandınız. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Dünya Demokrasi Hareketini Genç Siviller’e benzetenlerin sayısı oldukça fazla… Maalesef Türkiye’de sivil toplum deyince akla nahoş görüntüler geliyor. Biber gazı, polis copu, tazyikli su, tutuklanmalar, yaralanmalar… Soğuk savaş sonrası sivil toplum örgütleri bizlere böylesine ağır bir miras bıraktı. Bu imajı yıkmak bir hayli zor… Tavır göstermek, tepki koymak ve eleştirmek her birey için demokratik bir haktır. Bu hakkı kullanırken şiddete başvurduğumuz takdirde, bir başkasının özgürlük alanını ihlal ettiğimiz anda bunun adı Faşizm olur. Biz ülkemizdeki bu sivil toplum anlayışını da değiştirmeyi amaçlamış bulunmaktayız. Yaptığımız hiçbir etkinlikte tek bir slogan atmadık, çevremize zerre kadar zarar vermedik, ele alacağımız konuyu dile getirirken mizahi bir yol tercih etmek suretiyle kamuoyunun dikkatine sunduk. Bu tarzımızla ülkemiz alışık olmamakla birlikte çok beğeni ve takdir almaktayız.
Toplumun genelinin özgürleşmesinin önündeki en büyük engel sizce nedir?
Toplumun özgürleşmesi önünde en büyük engel "statükocu seçkinler" ve devletin önemli kurumlarına yerleştirilmiş "Refleks Mekanizmaları"dır. Toplum 88 yıldır adaptasyon sorunu yaşıyor. Bir anda değişime tabi tutulduğumuzdan ve ötekileştirildiğimizden problemlerimiz zaman içerisinde kronikleşti. Ancak son 10 yılda Türkiye kabuğunu kırıyor ve konuşulmayan "kutsiyetlerimizin" konuşulmaya başlandığını görmek bizleri sevindiriyor.
Dolmabahçe buluşmaları kapsamında Erzurum’da yapılan “Gençliğin Sorunları” toplantısında, Başbakan Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirdiniz. Erdoğan’a sunduğunuz “Gençliğin Sorunları ve Çözüm Önerileri” adlı dosyada hangi başlıklara yer verdiniz?
Sayın Başbakan bizi Erzurum’a davet ettiği andan itibaren çalışmalara başladık. Bu kapsamda Ankara, Adana ve Ağrı illerinde toplam 1000 genç ile anket çalışması, ayrıca ev toplantıları ve yüz yüze görüşmeler yaptık. Elde ettiğimiz verilerden sorunu tespit ettik ve çözüm önerileri geliştirdik. Gençliğin sorunlarında ilk sırayı işsizlik almakta… Eğitim sistemi, ahlaki çöküntü, askerlik süreleri, önyargı, Irkçılık ve şiddet gençliğin diğer sorunlarını oluşturmaktadır. Erzurum’daki görüşmede "gençliğin sorunları ve çözüm önerileri" adlı raporumuzun sunumunu yaptım ve dosyayı toplantı sonrasında kendisine takdim ettim.
Gençlerin sorunlarının tam anlamı ile çözüme kavuşması adına hükümetten beklentileriniz nedir? Bu beklentilere cevap bulacağınıza inanıyor musunuz?
Elbette hükümetten bir hayli beklentimiz var. Öncelikle Milli Eğitim Bakanımızın ders müfredatlarında bazı değişiklikler yapması son derece elzemdir. Demokrasi, insan hakları, ayrımcılık, sivil toplum bilinci ve Irkçılık konularının müfredatta daha çok yer bulması gerekmektedir. Son zamanlarda TV’lerde bir dizi furyası oluştu bu da gençlerimizi olumsuz etkilemektedir. Bu konunun da yasal çerçevede düzenlenmesi gerekmektedir. Gençlerin önyargılarını yıkmak ve farklı kültürleri tanımalarını sağlamak için ulaşım imkânlarının makul düzeye çekilmesi gerekmektedir. Şiddetin önünü kesmek için gençlere sivil toplum bilincini aşılamak gerekiyor bunun içinde kolaylıklar sağlanmalıdır. Erzurum’daki görüşmeden bir sonuç çıkacağını ve sorunlar üzerine yapılan tespitlerin dikkate alınacağını düşünüyorum.
Bilinçli bir gençliğin oluşması adına neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Üzülerek belirtmek gerekirse ülkemiz gençliği okumuyor, hazırcılık tüm gençleri teslim almış durumda. Öncelikle bunların değiştirilmesi çok önemli…
Şu an sizden bir çağrı yapmanızı istesem kime ve ne olurdu?
Genç vicdanlara çağrı yapmak istiyorum. Gelin; kimsenin kimseyi dışlamadığı, farklılıklarımızın zenginlik olarak kabul edildiği, kimsenin dışlanmadığı hoş görünün hakim olduğu ve değerlerine bağlı tam Demokratik bir Türkiye’yi hep beraber inşa edelim.
on5yirmi5