Davutoğlu’ndan dinleme yorumu: İhanet

Olaylar
Habertürk’ten Nihal Bengisu Karaca, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Sofya’da konuştu. Dışişleri Bakanı Kristian Vigenin’in daveti üzerine gerçekleşen ziyaret, Başbakan Plaman Ore...
EMOJİLE

Habertürk’ten Nihal Bengisu Karaca, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Sofya’da konuştu. Dışişleri Bakanı Kristian Vigenin’in daveti üzerine gerçekleşen ziyaret, Başbakan Plaman Oreşarski ve Cumhurbaşkanı Plevnilev ile yapılacak görüşmeleri de kapsıyor. Davutoğlu, Filibe, Varna ve Şumnu’da siyasetçilerin yanı sıra Türk ve soydaş basın mensuplarıyla; müftü, tarihçi, kanaat önderleriyle de görüşecek; Filibe’de bir grup ırkçının saldırısına uğrayan Muradiye Camii’nde cuma namazı kılacak. İşte o röportaj… 

Başbakan ve oğlunun telefon görüşmelerinden elde edilen parçalar montajlanmış görünüyor. Kriptolu telefonların dinlenebilir olması, dış ülkelere servis edilebilir olduğunu da göstermesi bakımından ürkütücü. Nasıl bakıyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde başbakanların ya da bakanların telefonunun dinlenmesi kabul edilebilir bulunmaz. Dinlenen kişi siyasi bir kimliktir diye bakılmaz, o siyasi kimlik dinlendiği anda olay artık bir ülkenin kimliğidir, itibarıdır. Bazı devlet bilgilerini yetkili kimseler kendi kulağından bile sakınırken, bu bilgilerin TİB’de bir yerde 3. bir şahıs tarafından dinleniyor olması, depolanıyor olması, servis ediliyor olması vahimdir. Kriptolu telefondan değişik zamanlarda yaptığın dinlemelerden ses parçaları elde edip bunları montajlıyorsun ve aslında “Biz Başbakan’ı dinleyecek kudrette bir yapıyız” intibaı uyandırmaya çalışıyorsun. Bu bir meydan okumadır. Başbakan’ı dinlemek bir ulusal güvenlik sorunudur. Sorumluları da mutlaka hesap vermelidir. Dünyanın hiçbir yerinde bu durum sıradan bir hukuki işlemle geçiştirilmez. Yapanlar da, birlikte oldukları figürler de belli.

Fakat adres olarak gösterilen yapının bağlıları “Bizim yaptığımızı ispat edemezsiniz” diyorlar, Cemaat’in kadrosunun ilintilendirilmesini kabul etmiyorlar…

Kabul ediyorlar ki gazetelerinde dinlemeleri çarşaf çarşaf yayınlıyorlar. Sayın Arınç’ın dediği gibi, saf olduğumuz bir dönem oldu ama o saflık müebbet de değil. Başbakan’ın dinlenilebilirliği bir suçtur, bunun doğuracağı risk diğer bütün risklerden daha önemlidir.

Edinilen bilgilerin dışarı da servis edildiğini düşünüyor musunuz?

Kesinlikle. İşin doğrusu bazı yayınları takip ettiğinizde neredeyse iki senedir devam eden bir süreci görüyorsunuz. Dinlemelerle oluşturulmaya çalışılan algı ile uluslararası basında bilinen bir çevrenin yaydığı sinyal aynıdır. İki yıldır iki taraf da aynı mesajı veriyor. İçeride dinleme ve dahi birçok operasyon yaparak verilen mesaj ile dünya basınındaki bilinen isimlerin yazılarıyla verdikleri mesaj aynı. Dışarıdakiler “Türkiye El Kaide’yi destekliyor” derken, içeridekiler burada yardım götüren TIR’ları durdurup “o mesaja” uygun bir resim vermeye gayret ettiler. İçeride yapılan operasyon artı yayınlar ile dışarıda yapılan yayınların bu kadar birbirini tutması tesadüfi değildi. Paralel yapının sadece iç politikaya yönelik yıpratma girişimleri olmadı. Türkiye’nin uluslararası arenadaki itibarını ve kimliğini sarsmaya yönelik operasyonlar da ardı ardına geldi. TİKA ve Ziraat Bankası ile ayrıca ve özel olarak uğraştılar. Türkiye’yi itibarsızlaştırmak için 4 ayrı operasyon yapıldı.

PARALEL YAPININ SINIR TANIMAZLIKLARI

Nelerdir onlar?

1-TIR’ların nasıl bir gündeme denk geldiğinin çok kişi farkında değil. BM Mülteciler Yüksek Komiseri ile konferans yapılıyordu. Türkiye lehine insani  yardım boyutu açısından önemli bir tablo ortaya koymuştuk. 140 ülkeden katılımcılar vardı. Ardından Adana ve Mersin’de büyükelçiler konferansı devam ederken Adana’daki TIR olayı yaşandı. Başbakan iki gün sonra Brüksel’e gidiyor, ben bir gün sonra Cenevre’deki Suriye görüşmelerine gidiyorum. Böyle bir ortamda bizim Brüksel’e ve Cenevre’ye boynu eğik gitmemiz istendi.

‘Ukrayna stratejik ortağımız’

2-Saraybosna’da olaylar olmuş, biz çabalamış Boşnaklar arasındaki ihtilafları gidermişiz. Bir bakıyorsunuz Türkiye’deki bir gazete, Ziraat Bankası’nın Bosna’ya verdiği krediyi provokatif bir biçimde haber yapmış. Sanki Boşnaklar Türkiye’den aldığı krediyle Sırp toprakları satın alıyormuş gibi haber yapmışlar. Türkiye’de çıkan bir gazete, Sırpları Türkiye’ye ve Boşnaklara karşı kışkırtıyor. Oysa bu kredi hem Boşnakların, hem Sırpların, hem şirketlerin işine yarıyor, her tarafı rahatlatıyor. Ama bu yapı Türkiye’nin itibarını kırmak için sınır tanımıyor. Balkanlar’da bizim stratejik olarak anlamlı bulduğumuz alanlar var; finans sektöründe Ziraat Bankası, toplumsal alanda TİKA, Diyanet, Yurtdışı Türkler. Bunların gücünü kırmaya yönelik her faaliyet aslında vatana ihanettir. Bunun lamı cimi yok.

3-Somali Türkiye’nin Afrika’ya açılan merkezi. Somali’ye yaptığımız insani yardımlara da yolsuzluk yaftası asmaya kalktılar. Somali’de banka yok ve yardım kutular içinde kuryeyle gidiyor. O kutuları 17 Aralık kutularıyla ilişkilendirip kriminalize etmeye ve öyle lanse etmeye çalıştılar. Türkiye’yi de Somali’de bu yardımı alan devlet erkânını da şüpheli duruma düşürdüler. Bunun akıl alır bir tarafı var mı? Türkiye’nin Afrika’daki itibarını zedelemekten çıkarınız ne?

4-Fırsat bu fırsattır deyip Libya’ya yapılan, Bingazi’ye yapılan yardımı dillerine doladılar. Oysa Bingazi parası iki ülke arasındaki anlaşmaya bağlı olarak yapılmış, bir ülkeyi zor durumdan kurtarmak için verilmiş bir krediydi. İnsanlar açlıktan iftar ve sahur yapamıyordu. Yapılan da aslında bir kredi verilmesiydi, geri ödemesi de yapıldı. Kıbrıs olayını da dahil edebiliriz; çünkü orada da daha önce çözün bu sorunu diyenler şimdi kalkıp “Ama ne veriyorsunuz?” demeye başladılar. Oysa Kıbrıs meselesinin başında çözüm için uygun görülen ne ise hâlâ o konuşuluyor, yeni bir durum yok, yeni tavizler vs. yok.

Ukrayna’daki olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümetin konumu nedir?
Ukrayna bizim stratejik ortağımız; bunun anlamı, Türkiye’nin orada iktidara kim geliyorsa gelsin iyi ilişkiler kurmaya gayret etmesidir. İktidar değişir ama ilişkilerin mahiyeti değişmez. Ukrayna’daki problemlerde Doğu ve Batı Ukrayna arasında farklar olmasının payı var. Doğu Ukrayna Ortodoks ve Rusya’ya yakın, Batı ise Katolik ve AB’ye yakın. Buradaki bir parçalanma komplikasyon yaratır. Kim se 2008’de ki Gürcistan krizini unutmamalı. Ukrayna’da olan, Mısır’daki gibi askeri bir darbe değil, askeri bir müdahale değil. Kendine özgü koşulları var, Ukrayna demokrasi ve kalkınma istiyor.