Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, cari açığı ve işsizliği çözmede son derece kararlı olduklarını belirterek, "Önümüzdeki günlerde İstihdam Projesini de açıklayacağız" dedi.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2010 yılında yüzde 9,2’lik büyümenin arkasından yüzde 8,5’luk büyümeyi gösteren Türkiye’nin, orta vadeli programda yüzde 4’lük ekonomik büyüme konsa da yüzde 5’e yakın, hatta yüzde 5’in üzerinde bir büyüme gerçekleştirecek performansı gösterebileceğini bildirdi.
Çağlayan, Forum İstanbul 2012’nin açılışında yaptığı konuşmada, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın konuşmasına işaret ederek, ”AB’nin her türlü ikiyüzlülüğüne rağmen, Türkiye’ye ayrı standart, başka ülkelere ayrı standart gösterildiği, adeta AB’nin bir Hristiyan kulübüne çevrilmeye çalışıldığı bir ortamda, Türkiye’nin AB konusunda gösterdiği yoğun ikiyüzlülüğe rağmen son derece başarılı şekilde çalışmalarını yürüten Sayın Bakanımıza (Bağış) teşekkür ederim” dedi.
Türkiye’nin ekonomik başarılarını, elde ettiği siyasi ve demokratik gelişmeleri AB istediği için yapmadığını ve yapmayacağını ifade eden Çağlayan, Türkiye’nin bunları kendi ülkesinin ve halkının standartlarını, refah seviyesini yükseltmek için yaptığını vurguladı.
Krizin başından bugüne konuşulanlara değinen Çağlayan, ”Kriz Avrupa’da 10 hükümeti yemiş, 10 hükümeti değiştirmiş. Avrupa’da yapılan seçimlerde aşırı sağ ciddi şekilde yükselişe geçmiş. Yine önümüzdeki aylarda kriz Avrupa’da daha birçok hükümeti değiştirmeye devam edecek gibi görünüyor” diye konuştu.
"TÜRKİYE KRİZ KELİMESİNİ KULLANILMAMAK ÜZERE ÇÖPE ATTI"
Zafer Çağlayan, böyle bir ortamda Türkiye’nin kriz kelimesini lugatından çıkardığını, krizi kelimesini ”adeta kullanılmamak üzere çöpe attığını” söyledi.
Avrupa ekonomisinin 2011 yılında yüzde 1,5 büyüdüğünü hatırlatan Çağlayan, ”Eğer Türkiye, AB üyesi bir ülke olsaydı, AB’nin 28. üyesi olsaydı bugün Türkiye AB ekonomisine 0,3 daha büyüme katkısı verecek, AB ekonomisi yüzde 1,5 değil 1,8 büyüyecekti. Belki Avrupa’da bu kadar hükümetler istifa etmeyecekti, belki bu kadar şirketler batmayacaktı, belki bu kadar işsizlik olmayacaktı” dedi.
Türkiye ekonomisinin son derece önemli ve kararlı bir şekilde yoluna devam ettiğini vurgulayan Çağlayan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
”Türkiye ekonomisi 2011 yılında dünyanın ikinci büyüyen ekonomisi oldu. 2010 yılında yüzde 9,2’lik büyümenin arkasından yüzde 8,5’luk büyümeyi gösteren Türkiye, bu yıl da her ne kadar orta vadeli programda yüzde 4’lük bir ekonomik büyüme konsa da bana göre, Ekonomi Bakanı olarak ticaretin sürekli içinde olan biri olarak yüzde 5’e yakın, hatta yüzde 5’in üzerinde bir büyüme gerçekleştirecek performansı gösterebileceğini düşünüyorum. Türkiye, en az yüzde 5’lik büyümeye mahkum olan bir ülkedir. Çünkü bizim 2023 ideallerimiz, 2023 hedeflerimiz var. Biz istiyoruz ki 2023 yılında Türkiye, dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girsin.”
"BU BAŞARI GÜL BAHÇESİNDE GERÇEKLEŞMEDİ"
Bakan Çağlayan, ihracattaki başarıya işaret ederek, ülkenin bu başarısını ”aslında bir gül bahçesinde” gerçekleştirmediğini, ihracatın yarısının Avrupa’ya, dörtte birinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yapıldığı dikkate alındığında, neredeyse ihracatın yüzde 72’sinin yapıldığı pazarlarda ekonomik ve siyasi sorunlar bulunduğunu, buna rağmen böyle bir başarının gösterildiğini söyledi.
Türkiye’nin gerek büyüme rakamları gerekse ihracat yaptığı pazarlardaki daralmanın etkisiyle dünyanın başka pazarlarına yönelmesi durumunda olduğunun altını çizen Çağlayan, ”Adeta tüm radarlarımızı açık tutuyor, tüm dünyadaki ticaret müşavirleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla ihracat pazarlarımızı sürekli kontrol ediyor ve yokluyoruz” dedi.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, cari açığı ve işsizliği çözmede son derece kararlı olduklarını belirterek, ”Önümüzdeki günlerde İstihdam Projesini de açıklayacağız” dedi.
"CARİ AÇIĞI VE İŞSİZLİĞİ ÇÖZMEDE KARARLIYIZ"
Çağlayan, Türkiye’nin ihracat odaklı bir sanayi ve büyüme stratejisi benimsediğini belirterek, hükümetin bu konuda göreve geldiğinden bu yana dış ticaret odaklı büyüme performansı gösterdiğini ve bununla ilgili bütün çalışmaları yeni teşvik sisteminde ortaya koyduğunu kaydetti.
Yeni teşvik sisteminin, yüksek katma değerli ürünler üreten ve çeşitli sebeplerle bugüne kadar üretilemeyen ürünleri üretecek bir mekanizmayı oluşturduğunu ifade eden Çağlayan, teşvik sisteminin, dünyadaki tüm yatırımcıların ilgisini çektiğini söyledi.
Çağlayan, dünyanın en önemli ve iddialı teşvik sistemini bu dönemde yaptıklarını anlatarak, şunları aktardı:
”Yeni teşvik sisteminin, STK’ların yüzde 90’ının beğenisini kazanması Türk özel sektörüne cevap verecek şekilde hazırlanmasındandır. Türkiye’nin sanayide yüzde 43 ithalata bağlı olan yönünü mutlaka değiştirme noktasında kararlılığımızı ifade etmek istiyorum. Türkiye her geçen gün yatırım ortamını geliştiren, kolaylaştıran, bilhassa yurt dışından gelenlere gerek hukuki gerek banka işlemlerinde kamu işlemlerinde en iyi yapılanmaları ortaya koymaya devam edecektir. Cari açığı ve işsizliği çözmede son derece kararlıyız. Önümüzdeki günlerde İstihdam Projesini de açıklayacağız. Teşvik sisteminde yeni yatırımlara çok büyük destekler verilecek. Mevcut işletmelerin iş gücü maliyetlerini düşürülmesi ve rekabet güçlerinin arttırılması konusunda son derece önemli olacak proje de Türk özel sektörü daha fazla haz alacaktır. Türkiye yatırım için dünyanın en cazip ülkelerinin başında gelecektir.”
Türkiye’nin yatırım yapma güvenliği konusunda önemli bir metot ile çalıştığını belirten Çağlayan, şunları söyledi:
”Hükümetimizin mali bütçeye verdiği önem artarak devam edecektir. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkeden 22’sinden daha iyi kamu borçlarının milli gelire oranı olarak çok daha iyi seviyedeyken, bütçe açığı konusunda da yeni 27 ülkeden 20 ülkesinden daha iyi konuma sahibiz. Euro Bölgesi’ndeki ülkelerin geçen yıl toplam kamu borçlarının milli gelire oranı da yüzde 85 civarında olmuştur. AB ile 17 yıldır devam eden Gümrük Birliği anlaşması neticesinde bugün Türkiye ihracatının yüzde 46’sını Avrupa’ya yaparken, yapmış olduğu ihracatın da yüzde 95’ten fazlası sanayi ürünleri olan bir ihracat yapısına dönüşmüştür. 18 ülke ile serbest ticaret anlaşması yapmıştır. Gerek Japonya gerek Meksika ile serbest ticaret anlaşması müzakerelerini başlatarak, ihracatçımızın gümrüksüz tarifelere girmesini sağlayacak. O ülkelerdeki yatırımcıların ülkemizde fayda sağlamasına katkıda bulunacaktır.”
"ÜLKEMİZİN VE GÜCÜMÜZÜN FARKINDAYIZ"
Çağlayan, Türkiye’ye 80 yılda gelen doğrudan sermeyenin 14,5 milyar dolar olduğunu ifade ederek, 2003 ile 2011 yılları arasında Türkiye’ye gelen toplam doğrudan sermayenin 110 milyar dolar olduğunu kaydetti.
Bu yılın ilk iki ayında Türkiye’ye gelen doğrudan sermaye miktarının 1,7 milyar dolar olduğunu anlatan Çağlayan, geçen yıla göre bu rakamın yüzde 25 artış gösterdiğini söyledi.
Çağlayan, Türkiye’nin bir yatırım cennetine dönüştüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Türkiye elde ettiği bu başarısını yüksek bedeller ödeyerek bu hale gelmiştir. Kuruluşunun 100. yılında Türkiye’yi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarının teslim ettiği insanlar olarak bizden sonraki nesillere en iyi yaşam ortamı olan ülkeyi bırakma konusunda son derece kararlıyız. Türkiye elde ettiği bu başarısında şımarmak yerine işini daha iyi bilen ve özel sektör ile birlikte ihracatı arttırma konusunda çok yoğun ve kararlı çalışıyoruz. Ülkemizin ve gücümüzün farkındayız. Bir yandan gücümüzü kontrol ederken bir yandan yatırım yapmak isteyenlerin, 4 saatlik uçuş mesafesindeki 56 ülkeye bakarak yatırım yaptığını da söylemek isterim. Geçen 10 yılda elde edilen başarılar yaptıklarımızın yapacaklarımızın teminatıdır.”
AA