Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gündeme dair değerlendirmede bulundu. NTV’de Deniz Kilislioğlu’nun sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu’nun açıklamasından öne çıkanlar;
En son Amerika Birleşik Devletleri’nden bir açıklama geldi. ‘Basın özgürlüğü ve bilgiye erişim konularında kaygılarımız var’ dedi. Avrupa Birliği’nden eleştiriler geliyor, mektuplar geldiği söyleniyor. Geliyor mu mektuplar? Kaçıncı mektup oldu?
Biz her seferinde bir diyalog ortamında Avrupalı muhataplarımızla mektup teatisi, görüşmeler telefonla görüşmeler olduğunu, bundan her iki tarafın da memnun olduğunu vurguluyoruz. Benden önceki dönemde de değişik konularda biz Avrupalı muhataplarımıza mektup gönderiz, onlar da mektup yazar. Biz gerekirse cevap yazarız, gerekirse telefonla görüşürüz. Bu sürecin içinde olması gereken bir şey. ‘Türkiye azarlanıyor’, ‘AK Parti iktidarı sert uyarıldı’, ‘Avrupa Birliği kriterleri dikkate alınmıyor’ gibi eleştirileri getiren insanlar ‘bu yasanın artısı mı var eksisi mi var’, bunu gerçek zeminde tartışmıyor. Her şey ‘AK Parti iktidarını nasıl kötüleyebiliriz’, ‘Dışarı da nasıl dövdürebiliriz’ sürekli bu kaygılarla değerlendirmeler oluyor. Bilgi aktarımı ve mektup teatisi olması kadar doğal bir şey var mı? Bir yasa çıktığı zaman da olabilir, her zaman oluyor zaten. Bu doğal bir süreç. Avrupa Birliği tarafından nasıl yanıt geldiğini nasıl öğreniyorsunuz? İşte buradan aldığımız bir bilgiye göre içeriği açıklanmadı ama şöyle olduğunu düşünüyor diye haberler. Bunlar dedikodu. Gerçek bilgiler üzerinden manşetlere taşınmıyor, bu da bana ilginç ve komik geliyor. Bizim milletimize de Avrupa Birliği’ne de verecek cevabımız var. Biz Avrupa Birliği ile bütün konuları açık net şekilde görüşüyoruz. İlla kavga etmemiz medya yoluyla saldırgan tutum içinde mi olmamız lazım? Son derece medeni, güvene dayalı ortamda her şey konuşulmalı. Biz de gerek internet yasasıyla ilgili, gerek HSYK ile ilgili tüm düşüncelerimizi Avrupa Birliği’ndeki muhataplarımıza anlatıyoruz. İnternetle ilgili bize en son akıl verecek ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. İnternetle ilgili yaptığı kısıtlamaları herkes bilir Amerika Birleşik Devletleri’nin WIKILEAKS başta olmak üzere. Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili son derece dostane hisler içinde olan bakan olarak söylüyorum bunu. Ama içeriğine bakmadan başka ülkelerin internetle ilgili aldığı tedbirlere bakmadan kaygı verici gibi rutin açıklama yapması kabul edilebilir bir şey değil.
– TİB başkanının gerekli gördüğü hallerde 4 saat içinde engelleme yetkisinin çok subjektif olduğu tartışılıyor.
Yeni yasada bazı değişikliklerle bunlar daha somut hale geldi. Daha önce mağdur kişi bu kurula başvuruyordu, kurul gerekli görürse engelliyor kişi mahkemeye gidiyor, 48 saat içinde mahkeme bununla ilgili kararı veriyordu. Eskiden istenmeyen bir yayın olduğunda Youtube tamamen kapatılıyordu şimdi sadece içerik kapatılıyor. Bu büyük bir değişimdir Türkiye’de, ama bunu bile olumsuz karşılıyorlar. Yeni düzenleme ile başkanın kendisi 24 saat içinde mahkemeye başvurmalı ve mahkemeden karar almalıdır. Dolayısıyla içerikle ilgili trafik bilgisiyle ilgili de son şeyler geldi. Orada toplumda tereddüt yaratan geniş yetkilerin kısıtlanması ile birlikte Meclis’te yeni gelecek yasalarla kısıtlama geldi. Başından da yapılabilirdi bu, şimdi de yapılabilir. Bazen yasayı çıkarırsınız siz iyi niyetle düşünürsünüz fakat sonra bu konuda toplum tartışır ve bu konuda adımlar atılabilir. O yasayla arazideki gerçekler örtüşmeyebiliyor. O zaman bu yasayı ben çıkardım bundan geri adım atmam diyebilir misiniz? Olumsuz bir gelişme olursa bunun da düzeltilmesi gerekir. HSYK ile biz Avrupalı dostlarımıza çok açık net konuştuk. Bizim çıkardığımız yasa işte 34 tane değişiklik önergesi verilmiş. Sizden gelen 8 tavsiye var bunlardan 5 tanesi tam olarak yasaya yansımış, iki tanesi de kısmen yansımış. Hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve de demokrasi diyorsunuz insan hakları diyorsunuz. Bu konuda Avrupa’da en çok bu konuları savunan ve de bu değerlerin oralarda da güçlenmesi için en çok çaba sarf eden siyasetçiyim. Bunlar genel bir çerçevedir. Somut olarak bizim yasayla Avrupa Birliği’ndeki yasa ve uygulamaların en iyisini önümüze koyun, bununla kıyaslayalım. Kıyasladığımız zaman siz derseniz ki; ‘Danimarka’daki bakanın yetkileri ile Türkiye’deki bakanın yetkileri arasında fark var, sizinkinde daha fazla yetki var’ veya ‘Hollanda’daki bakanın, İspanya’daki kralın, İtalya’da Cumhurbaşkanının sizin bakandan daha az yetkisi var ya da uygulamada böyle bir şey var’ derseniz biz düzeltelim. Fakat bize derseniz ki ‘Bizim ülkelerdeki bakanın daha fazla yetkisi var, Meclis’in daha fazla yetkisi var ama bizim bakanımız daha iyidir, iyi kullanır Tür siyasetçiler kötüdür bunu kötüye kullanabilir’ derseniz bunu kesinlikle kabul etmeyiz diye söyledik.
-‘8 tavsiyede bulundular, 5 tanesini ekledik 2 tanesini kısmen’ dediniz. Bir tanesi niye girmedi mesela?
Türkiye bağımsız bir devlettir, TBMM de bunun simgesidir. Biz her yasayı onların istediği gibi yapamayız. Ama bizim zaten bakanlığımızın Meclis’te yasa geldiği zaman komisyona bakanlık 34 değişiklik önergesi verdi. Bunların bir çoğuna baktığımız zaman bakan yetkisinin kurula devredildiğini görüyoruz. Bu 34 değişiklik önergesi ile Avrupa Birliği’nden gelen tavsiye ve önerilerin örtüştüğünü görüyoruz. Bu önergeler zaten bizim verdiğimiz önergeler, yani onlardan geldiği için yapmadık. Türkiye son yıllarda 4 yargı reformu yaptı. Bunların hepsi başlı başına bir devrim. Reform konusunda Türkiye son 3-4 yılda sesli devrimler gerçekleştiriyor. Kimse buna bakmıyor. HSYK ile ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyor mu? Yapılması gerekiyor. Neyle mücadele ettiğimizi herkes anladı, artık yurtdışında da anlamaya başladılar. Yasayı hatta iyi niyet göstergesi olarak Meclis’te geri çektik ya da dondurduk, fakat bu iyi niyetin karşılığını ne muhalefette ne de baktık bu HSYK’da oluşan paralel yapı bu iyi niyeti anlamadı. Bir hükümet bir iktidar bu durumda bu yasayı çıkarmak zorundadır. Bu yasanın çerçevesi madem Avrupa kriterlerine uymuyor getirsinler Avrupa’daki örnekleri ile karşılaştırsınlar. Avrupa Birliği’nin Venedik konseyinin tavsiyesi var; bir kişi bir oy. Cumhuriyet Halk Partisi bunu Yarsav aracılığıyla blok liste olursa kazanacağını düşünerek Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Peki Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Diyor ki ‘Venedik komisyonu bir kişi bir oya dönülmesi gerekiyor’ Bu niye kimsenin gündemine gelmiyor, ses çıkmıyor? Çünkü kimsenin işine gelmiyor. Şu andaki mevcut yapılanmadan medet umanlar veya korkanlar olduğu için bu değişikliği gündeme getirmiyor. Anayasa Mahkemesi neden Avrupa değerlerine ve kriterlerine ve içtihatlarına rağmen böyle bir karar verdi. Hedef hep iktidar, hep Başbakan hep AK Parti.
– Hep alınan bilgilerle ifade ediyorsunuz ama mesela Avrupa-Türkiye karma parlamento komisyonu eş başkanının Abdullah Gül’e yazdığı bir mektup var. ‘Avrupa sürecini tehlikeye atmamak’ ifadesini kullanıyor. Bir kaygınız var mı?
Avrupa parlamentosunda 700’den fazla milletvekili var. Böyle bir mektubu görmedim, duymadım ben ama bir milletvekilinin kişisel görüşü Avrupa Birliği’ni de Avrupa parlamentosunu da bağlamaz. Burada küçümsediğim için söylemiyorum ama ülke olarak bir kompleksten kurtulmamız lazım. Amerika’da bir gazetede bir köşe yazarı bir yazı yazıyor Türkiye ile ilgili, ‘Amerika böyle düşünüyor’ diye değerlendiriyoruz. Bir siyasetçi -Fransa meclisinden olabilir, Avrupa parlamentosundan olabilir- bir açıklama yaptığı zaman o ülkenin görüşüymüş gibi günlerce bunu tartışıyoruz. Bu kompleksten kurtulmamız lazım. Avrupa Birliği’nin Türkiye ile ilgili değerlendirme yapmaya her zaman hakkı var. Bizim de buna karşı görüş bildirme hakkımız var. Ama ben daha çok genel şeyler konuşmaktansa somut şeyler konuşmayı seviyorum. Bize düşüncelerini veya Avrupa’daki uygulamalarıyla birlikte, bizde uygulama bu. Türkiye’deki yanlış desinler, biz kabul etmeye hazırız. Ama böyle söylediğimiz zaman cevap veremiyorlar. Hatta bizim işimiz Avrupa Birliği içindeki ülkeler değil, Türkiye diyorlar. O zaman Avrupa Birliği’nin kriterlerinde üye ülkeler üye olduktan sonra istediği gibi yapabilir, üye olurken bunu yapamaz. Romanya Cumhurbaşkanı Türkiye’deyken 24. fasılla ilgili ‘Biz hala daha onun müzakere kriterlerini yerine getiremedik’ dedi. Ama biz genel anlamda Avrupa Birliği müktesebatı, müzakere çerçeve belgesi dahil bütün teknik fasılların içeriğinden ne varsa bunları yerine getirmeye hazırız. Çıkardığımız HSYK şu anda Türkiye’de yargının iç bağımsızlığı bakımından zaruridir. Bunu da yerine getirirken de Avrupa Birliği kriterlerinden farklı bir şey yapmadık.
– 23-24.fasılları açma konusunda Türkiye’nin yoğun bir çabası var ama Güney Kıbrıs engeli duruyor. Nasıl bir yol izleniyor?
2013’teki adımlar 22.fasıl açılması ve geri kabul anlaşmasının aynı şekilde vize serbestliği anlaşmalarının imzalanması, 2014’teki ziyaretler gerçekten çok pozitif bir ortam yarattı. Biz 2014 yılının Avrupa Birliği yılı olmasını istiyoruz. Biz adımlara devam edeceğiz. Özellikle fasılların içeriğiyle ilgili de ama genel anlamda hukuk reformlarına devam edeceğiz. Özgürlükler konusunda, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi konularda reformlara devam edeceğiz. Avrupa Birliği de karşılıklı olarak adımlar atacaksak bazı somut adımlar atmalıdır. Fasılların açılmasını sağlamalıdır. Fransa’nın bloke ettiği fasıllar var. Bu blokajları kaldırmalı Fransa. Hollande ‘Müzakereler bittiği zaman her ülke Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ilgili karar verebilir. Ama müzakerelerin önündeki engeller kalkmalıdır’ dedi. Herhalde Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra bu gündeme gelecek. 23-24 fasılları Güney Kıbrıs Rum yönetimi bloke ediyor bunun da mutlaka kalkması lazım. Bu konuda biz bir konsensüs gördük. Bu güçlü ülkeler ve kurumlarda bir konsensüs var. Şimdi var ama Hollande’a sorduk ‘Güney Kıbrıs’ı ikna edebilecek misiniz’ diye. Kıbrıs süreci yeniden başladı. Kıbrıs’la ilgili bir yumuşamanın Rum yönetimi üzerinde bir etkisi olacak mı? Yunanistan dönem başkanlığının böyle bir etkisi olacak mı? İtalya yılın ikinci yarısında dönem başkanı olacak. Bizim değil, AB ya da Avrupa ülkelerinin atacağı adımlar bunlar. Hollande nasıl kalkacağı konusunda bir şey söylemedi ama önce bu iki faslın açılmasını arzu ediyoruz. Fransa’nın bloke ettiği diğer fasıllar konusunda net bir yanıt alamadık ama Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra sanki adımlar atılabilir. Türkiye şu anda attığı adımlarla bu fasılların bir çoğunun açılış kriterlerini yerine getirdiği gibi müzakere kriterlerinin de bir çoğunu yerine getirmiş bir ülkedir. Biz bu konuda bu kadar samimiyiz ama karşımızda da gereksiz engellerin kaldırılmasını istemek de en büyük hakkımız.
– Kıbrıs müzakerelerinde bu kez bir çözüm olacağına inanıyor musunuz?
Bizim tutumumuz gayet açık ve net. İki tarafın temsilcileriyle üst düzey kabuller olsun diye arzumuz da var. Siyasi destek ve güven arttırıcı adımlar çok önemli bir süreçte. Rum tarafından baktığımızda da aslında Anastasyadis müzakereye her zaman destek veren bir lider. Her ne kadar iş başındayken iktidar ortakları var, onlar diğer taraftan kilise var her zaman güçlü bir aktördür. Bu zorluklara rağmen Güney tarafında bulabileceğimiz en olumlu siyasetçidir. Kuzey tarafında da böyle bir anlayış var. Biz tam destek veriyoruz. Birleşmiş Milletler çok kararlı. Avrupa Birliği çok destek veriyor. Amerika gibi büyük güçler de çok destek veriyor. Bu kadar desteğin olduğu bir yerde Rum tarafında da halkın eskisi gibi olmadığını artık çözüm istediğini ben çok açık şekilde gördüm.