MESUT BARZANİ’NİN TARİHTEN DERS ALMAMASI
Prof. Dr. Burhanettin Can
Giriş
“Bağımsız Kürdistan Devleti Referandumu” öncesinde herkese meydan okuyan Barzani kuvvetleri, Irak Ordusu ile karşılaşınca ciddi hiçbir çatışmaya girmeden hemen hemen tüm ihtilaflı bölgeleri, Irak ordusuna terk etmiştir ve terk etmeye de devam etmektedir.
Neden?
Mesut Barzani’nin bugün karşı karşıya kaldığı bu durum geçmişte, babası Molla Mustafa Barzani’nin karşı karşıya kaldığı durumla çok benzerdir.
Geçen yazıda, Molla Mustafa Barzani’nin, dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’a yazdığı mektubun tam metnini verdik.
Bu yazıda, Molla Mustafa Barzani’nin, dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’a yazdığı, ikinci mektuba, Henry Kissenger’in Molla Mustafa Barzani’ye yazdığı mektuba ve Mesut Barzani ile Peşmerge komutanı General Weysi’nin yaptığı açıklamalarına yer verilecektir.
Molla Mustafa Barzani’nin ABD Başkanı Jimmy Carter’a Yazdığı, 3 Mart 1977 Tarihli İkinci Mektubu
Tam metnini geçen hafta verdiğimiz Molla Mustafa Barzani’nin ABD Başkanı Jimmy Carter’a yazdığı, 9 Şubat 1977 Tarihli Mektup, ABD başkanı tarafından cevaplandırılmamıştır. Bunun üzerine Molla Mustafa Barzani, 3 Mart 1977’de yeni bir mektup yazarak, “ABD Başkanının sessizliğini eleştirmiş ve kendisiyle görüşme dileğini belirtmiştir”:
“Sayın başkan, dolaysız ya da dolaylı sizce bir karşılık verilmemiş olan 9 Şubat tarihli mektubuma ilaveten, Birleşik Devletlerin her taraftaki insanlar için özgürlüğün destekleyicisi olma tarihsel imajını yeniden tesis etme çabalarınıza karşı olan hayranlığımı bir kez daha ifade etmek isterim.
Önceki yönetim döneminde insan haklarının Birleşik Devletler dış politikasında hiç yeri yoktu. Dışişleri Bakanlığı aslında, Kongre önüne çoğu kez diktatörleri kötüye kullanmanın savunucusu olarak çıkıyordu.
Haklarını almaya çalışan Kürtler gibi sadık ve dost insanlar, belirsiz Amerikan ulusal çıkarları nedeniyle feda edildi. Birleşik Devletler yetkililerince verilmiş gizli teminatlar reddedilmiş ve daha sonra da ‘dış ilişkilere gizli kapaklı çalışma karıştırılmamalıdır’ gerekçesiyle haklı gösterilmiştir.
Bay Başkan, Kürtler alt düzeydeki CIA memurlarıyla gizli olarak iş yapmıyordu. Eski Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’in ilişikteki mesajının da kanıtladığı gibi, bizim ilişkilerimiz en yüksek düzeyde U.S. yetkilileri ile olmuştur.
Bay başkan, Amerikan değerlerini gerçekten geliştiren, dış politikada meşru bir hedefe yöneliyorsunuz. Birleşik Devletlerin insan hakları üzerindeki pozisyonunu, Sovyet Bloku dışındaki ülkelere hâlihazırda yapmış olduğunuz ve Irak’ın Kürtlere karşı tutumu temel insan haklarının büyük bir ihlali olduğu için, bu yayılmanın şu sıralarda Irak’ı da içine almasının uygun olduğuna inanıyorum.
Sizin ve Başkan yardımcısı Mondale’nin, Vladimir Burkovsky ile yapmış olduğu son görüşmeler, sizin baskı altındaki insanlar için duyduğunuz büyük ilgiyi ve ‘kişilerin özgürlüğü ve görüşlerini açıklamak haklarını’ geliştirmeye yardımcı olmak konusundaki samimi arzunuzu açıkça göstermiştir. Bu hiç şüphesiz tüm Sovyet muhaliflerinin moralini güçlendirdi.
6 Mart 1975 Cezayir ihanet Antlaşmasının öncesi ve sonrası olaylarıyla maneviyatı kırılmış lrak’taki 3 milyon Kürt insanı, sizin ilgi ve dikkatinize herkesten daha çok Iâyıktır. Sizinle ve Başkan Yardımcısı Mondale ile yapılacak bir görüşme, onların moralini güçlendirmede büyük ölçüde katkıda bulunacak ve Kürt tarihindeki, bu en karanlık saatlerde, onların koşullarını tanımanıza da yardımcı olacaktır.
Sizinle görüşmeyi büyük umud ve memnunlukla bekliyorum.”(1)
Molla Mustafa Barzani, ABD başkanına yazdığı bu iki mektubu Virginia’dan yazmış; ve her ikisine de cevap alamamış, kendisi ile görüşülmemiştir.
Henry Kissenger’in Molla Mustafa Barzani’ye Mektubu
Peşmergelerin silahlarını bırakmasından bir ay önce Molla Mustafa Barzani, Amerikan Dışişleri Bakanı H. Kissinger’e 22 Ocak 1975 tarihli bir mektup yazıp yardım istemiştir. Kissenger, Molla Mustafa Barzani’ye aşağıdaki mektubu yazmıştır:
«Sayın General,
22 Ocak 1975 tarihli mektubunu almakla çok memnunum. Size, halkınıza ve yürüttüğünüz yiğitçe mücadeleye hayranlık duyduğumuzu bilmenizi isterim. Karşı karşıya bulunduğunuz güçlükler korkunçtur. Askeri ve politik durum hakkındaki değerlendirmenizi çok takdir ettim. Emin olmalısınız ki, mesajlarınıza verdiğimiz önem nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri Hükümetince üst düzeyde büyük bir dikkatle göz önüne alınıyor.
Eğer Amerika Birleşik Devletleri Hükümetine durum hakkında daha fazla bilgi vermek için Washington’a bir kurye göndermek isterseniz. Onu memnuniyetle kabul edeceğiz. Şimdiye kadar yapmış olduğumuzu sürdürebilmek için gizliliğin büyük önem taşıdığı kanısındayım. Yalnız bu nedenle ve özellikle sizin kişisel güvenliğinizi düşündüğümüzden, sizinle burada şahsen görüşmeyi istemekte tereddütlüyüm.
Cevabınızı bekliyorum.
İçten dileklerimle ve derin saygılarımla.»(1)
İran ve Irak’ın aralarında yaptığı Cezayir Anlaşmasının sonucunda Molla Mustafa Barzani’ye İran üzerinden gönderilen Amerikan para ve silah yardımı kesilmiş ve Barzani kuvvetleri Irak ordusu karşısında yalnızlığa terk edilmiştir. Bunun üzerine Molla Mustafa Barzani kuvvetleri, silahları bırakarak büyük bir kesimi İran’a sığınırken Molla Mustafa Barzani de ABD’ye gitmek zorunda kalmıştır.
Kissenger’in övgülerine muhatap olan ve ABD’ye sığınmak zorunda kalan Mustafa Barzani’ye, Kissenger dâhil ABD yönetimi sahip çıkmamış ve kendisi ile ABD’de görüşmemişlerdir. Bir dönem el üstünde tuttukları Barzani, ABD’de yalnızlığa terk edilmiş ve orada ölmüştür.
Molla Mustafa Barzani’nin sonu böyle mi olmalıydı?
Molla Mustafa Barzani nerede hata yapmıştır?
Molla Mustafa Barzani’nin başına gelenlerden alınabilecek dersler nelerdir?
Mesut Barzani’nin Açıklamaları
Mesut Barzani, 25 Eylül 2017 Referandumu sonrasında, Irak Ordusu karşısında aldığı acı mağlubiyetin sonucu, başta Kerkük olmak üzere “ihtilaflı bölgelerin” büyük bir kesimini kaybedince yaptığı açıklamalar, hem üzücü, hem de ibret vericidir:
“Değerli Kürdistan halkı, kahraman Peşmergeler ve şehit aileleri.
…16 Ekim gecesi Kerkük’te meydana gelen büyük bir ihanetti. Kerkük teslim edildi ve zehirli bir hançer hem halkımız, hem de Peşmerge’nin sırtına vuruldu. Bu ihanetle referanduma ‘evet’ diyen 3 milyon insanın iradesi zor bir sürece sokuldu ve durum zorlaştı. Bu ihanet olmasaydı durum çok daha farklı olacaktı. Kerkük ve diğer bölgelerin korunması için daha önce çok iyi bir hazırlık yapmıştık; çünkü saldırı planı masadaydı. Ancak bu ihanet hem Peşmerge hem de halkın moralini düşürdü ve istenilen savunma yapılamadı.
…Tuhaf olan şey, ABD’nin, terörist ilan ettikleri kişilerin Abrams tanklarına binip Kürtlere saldırmalarına seyirci kalması.
…ABD’nin gözleri önünde onun silahlarını kullanarak Kürdistan’a saldırdılar. Bu bazı soruların sorulmasını zorunlu kıldı; çünkü onun silahlarıyla bize saldırıldı ve Peşmergelerimiz şehit edildi.
Burada bir sorun var. ‘Acaba ABD buna neden sessiz kaldı?”(2,3)
Mesut Barzani, yaptığı bu açıklamalarla hem Kürt Yönetimi içinden hem de dışarıdan ABD/İsrail tarafından ihanete uğradığını dolaylı bir şekilde dile getirmektedir. Babası Molla Mustafa Barzani için yukarıda sorduğumuz soruları Mesut Barzani için de sorabiliriz.
Mesut Barzani’nin sonu böyle mi olmalıydı?
Mesut Barzani nerede hata yapmıştır?
Mesut Barzani’nin başına gelenlerden alınabilecek dersler nelerdir?
General Aziz Weysi: “ABD Bize İhanet Etti”
Kürdistan Peşmerge Güçleri Zerevani Özel Birlikleri Komutanı General Aziz Weysi, Times’ta yayınlanan makalesinde hem içerden hem de dışarıdan ihanete uğradıklarını ifade etmektedir(4). “Kürdistan’daki bazı siyasi ve askeri liderlerin, İran ve Irak’la anlaşma yaparak askeri güçlerini savaşmadan geri çektiklerini” ve “Batının Irak askeri güçlerinin ilerlemesi karşısında ses çıkarmadığını”, “Barzani’yi yalnız bıraktıklarını”, bu nedenle de “Kürtlere ihanet ettiklerini” ifade etmektedir:
“…İran Devrim Muhafızları’nın bu yeni duruma verdiği yanıt, M1 Abrams tankları da dâhil olmak üzere en son teknoloji ürünü Amerikan silahlarını kullanarak, kilit bir müttefike saldırmaktı. ‘Taraf tutmayacağım’ diyen Başkan Trump’ın, silahların teröristlerin eline geçmesine izin vermesi ve onlara halkımıza soykırım yapılmasını sağlamak için özgür bir irade tanıması kesinlikle ironidir ve tarafsızlıktan uzaktır.
…Irak’ın kaybedilmemesine yatırım yapma konusunda son derece iştahlı görünen Batı, güçlerimize asla kıyaslanabilir yatırım yapmadılar. Peşmergelerimiz için aldığımız sadece 22 milyon dolarlık direkt yardım, ABD’nin “30. Birlik” olarak bilinen başarısız bir birimde birkaç Suriyeli asiyi eğitmek için harcadığı 500 milyon dolarlık meblağla kıyaslandığında çok komik kalıyor.
…Müttefiklerimiz, kendisini uzun süre önce İran’a satan ve asla Batı’nın kollarına dönmeyecek olan Irak merkezi yönetimini kazanmak için Kürdistan’ı sattılar. Hiçbir ABD doları ya da yaşamı, Irak’ı uygar dünyaya birleşik, demokratik ve istikrarlı bir müttefik yapamaz; artık bu rüyadan vazgeçmenin ve değişim için bize şans vermenin zamanıdır.
Amerika ve Batı’nın özgürlüğün yanında durmak için, bizimle birlikte durmaktan başka çareleri yok. Bu sözlerden bazıları müttefiklerimiz için acı bir ilaçtır, ancak geçmişten ders alınmadan Irak’taki bir sonraki felaket hemen köşede bizi bekliyor.”(4)
Uğur Mumcu‘nun 7 Ocak 1993 Tarihli Yazısından
Uğur Mumcu, “son yazılarında” Mossad-Barzani ilişkisine dikkat çekmeye çalışmıştır:
“Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor.
Kanıtlanan son ilişki Mossad-Barzani ilişkisidir.
Mossad, İsrail devletinin gizli istihbarat örgütüdür.
Bu örgütün, Kürt Lideri Molla Mustafa Barzani ile ilişkileri olduğu söylense daha önce kim inanırdı?
Barzani’nin CIA ile ilişkisi artık belgelendi. Kimse bu ilişkiye, ‘hayır olmadı’ diyemiyor.
CIA-Barzani ilişkileri biliniyordu da Mossad-Barzani ilişkileri bilinmiyordu.”(5)
Sonuç
Mesut Barzani ve General Weysi’nin bu açıklamaları, tarihten ders alamamanın en güzel örneklerini teşkil etmektedir. Şer İttifakı (ABD-İngiltere-Siyonizm-İsrail) için gerçek dost yoktur; menfaat ortaklığı vardır. “Adam satmak” onlar için sıradan işlerdendir. Tarihi süreçte Barzani’lerin başına gelenler, Şer ittifakının ihanetinin belgelendirilmesi ve Şer İttifakının kendi menfaatinden başka hiçbir menfaat düşünmediği gerçeğinin tezahüründen ibarettir.
Kısa vadede Barzani harcanmış gözükmektedir. Ya bölgesel ve küresel güçler arasında arka planda yapılan bazı pazarlıkların sonucu Barzani yalnız bırakılmış; ya da yerine İslam’a ve Türkiye’ye düşman yeni bir lider getirilmek istenmektedir.
Ya da….?
Analiz edilmesi gereken bir nokta da, İslâm coğrafyasında bir kısım insanları, şer ittifakının kucağına iten sebeplerin neler olduğunun, duygusallıktan uzak, gerçekçi bir şekilde belirlenmesidir. Mevcut yönetimlerin ve Müslüman halkların bunda katkısının olup olmadığı, ortaya çıkarılmalıdır.
O nedenle “Bağımsız Kürdistan Devleti Referandumunun” sebep ve sonuçlarının kısa, orta ve uzun vadede, özelde bölgeye, genelde İslâm dünyasına ne getirip ne götüreceğinin, iç dinamikler, bölgesel dinamikler ve küresel dinamikler açısından, derinlemesine, duygusallıktan uzak, objektif bir şekilde, tüm ayrıntıları ile çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Allah’a ve Ahirete iman ettiğini söyleyen ve kendisini Müslüman kabul edenlerin, Baba ve Oğul Barzani’lerin başına gelenlerden çıkaracağı çok dersler olmalıdır.
Kaynaklar
1- Tuşalp, E, Zehir Yüklü Bulutlar, Halepçe’den Hakkâri’ye, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, 1990 S: 44-55.
2-A.A. 29.10.2017; http://aa.com.tr/tr/dunya/-ikby-parlamentosunda-gerginlik/951023
3- Başkan Barzani: ABD’nin gözleri önünde, onun silahlarıyla Kürdistan’a saldırdılar Kurdistan24 -Türkçe / 29.10.2017; http://www.kurdistan24.net/tr/news/900eb0c2-9249-4329-ae9a-0078adde6fc8
4-Aziz Weysi: ABD bize ihanet etti, Şiiler topraklarımızı istila etti, Kurdistan24 -Türkçe / 29.10.2017; http://www.kurdistan24.net/tr/news/b0ef05ff-182d-4f24-a9e8-ad854301 48a1
5- Vatandaş, A., Armagedon, TİMAŞ, İstanbul, 1997.