Fethin üçüncü gününe denk gelen 1 Haziran 1453 Cuma günü Fatih, tekrar Ayasofya’ya gelip ilk Cuma namazını askerleriyle birlikte kılmıştır. İmamlığı “Akşemseddin” adıyla maruf “Şeyh Muhammed Şemseddin Bin Mirza”, yapmış ve hutbe de onun tarafından irad olunmuştur.
Sultan II. Mehmed, İstanbul’a girdikten sonra Ayasofya Kilisesi’ne gelmiş ve hayranlıkla seyrettiği bu mabedin derhal camiye dönüştürülmesine karar vermiştir. Askerlerin burada tahribat yapmaması için gerekli tedbirleri aldıktan sonra, rivayetlere ve Osmanlı kroniklerinin nakline göre müezzinlerinden birine ezan okutturup maiyeti ile birlikte namaz kılmıştır. Böylece Hıristiyan âleminin Doğu’daki en büyük kilisesi Müslümanların eline geçmiş, asırlardan beri Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında İstanbul ile Ayasofya üzerinde süregelen rekabet, İslam’ın “Lailaheillallah Muhammeden Resulullah-Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed (A.S) onun elçisidir.” Sesiyle sona ermiştir.
Bizans tarihçisi Dukas, Ayasofya’daki bu tarihi an için: “…Deccal’ın müjdecisi, mihraptaki mukaddes din taşının üzerine çıkarak, namazını kıldı… Altında havarilerin ve şehitlerin kutsal kalıntılarının gömülü olduğu bu kutsal mihrabın üzerinde bir Türk, bir dinsiz? Tanrı’nın hikmeti adına inşa edilen bu mabet, bugün barbarların ibadet yeri ve Muhammed’in evi adını aldı ve öyle oldu. Ey Tanrım verdiğin hüküm adildir!” Demiş tabi bu olay tüm Avrupa’da da bir şok etkisi yapmıştır.
Ayasofya’nın camiye dönüştürülme çalışmaları hemen başlamış ve Fatih’in emri üzerine mozaikler, mimari dekorasyon ve düzen tahrip edilmemiştir. İlk Cuma namazı için yapılan hazırlıklar gece-gündüz sürmüş, heykeller ve taşınabilir tasvirler kaldırılıp duvar ve kubbelerdekilerin yüzleri alçıyla örtülmüştür. Bunlar dışında kalan ve İslam dini açısından sakınca oluşturmayanlara ise dokunulmamıştır. Rivayetlere göre üç gün içerisinde tahtadan bir minare, minber ve mihrap yapılmış fakat bunlar günümüze ulaşamamıştır. Solakzade Mehmed Hemdemi Çelebi’nin nakline göre, Fethin üçüncü gününe denk gelen 1 Haziran 1453 Cuma günü Fatih, tekrar Ayasofya’ya gelip ilk Cuma namazını askerleriyle birlikte kılmıştır. İmamlığı “Akşemseddin” adıyla maruf “Şeyh Muhammed Şemseddin Bin Mirza”, yapmış ve hutbe de onun tarafından irad olunmuştur.
“Ayasofya Kilisesi” artık “Ayasofya Camii” olmuş ve Fatih döneminden itibaren başlayan Ayasofya Camii ve çevresindeki genişletme, onarım ve bakım faaliyetleri sonraki padişahlar döneminde de devam etmiştir. Bizzat Fatih tarafından vakfedilen Ayasofya Camii ve komplekslerinin bakım ve onarımı için çarşı, han, hamam, dükkân, bedesten gibi tesisler ve gelirlerinden bir fon oluşturulmuş, bu sayede de bu muhteşem yapı günümüze ulaşmıştır.
Kaynaklar:
Ahmet Akgündüz, Said Öztürk, Yaşar Baş, Kiliseden Müzeye Ayasofya Camii,